Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok ciddi bir iddia bu! Hem de çok! Çünkü ByLock, FETÖ’nün örgüt içi iletişimini sağladığı gizli bir program. Ve bu programa her kim sahipse FETÖ soruşturmasında kesinlikle 1 numaralı şüphelidir. Önceki gün HSYK Başkanı Mehmet Yılmaz da zaten bu konuda gazetecilere yaptığı açıklamada ByLock’un soruşturmada en büyük delil olduğunu söyledi.

        Hal böyleyken kabinede 2 bakanın da ByLock’çu olduğunu iddia etmek pek akıllıca değil. Çünkü dedim ya, ByLock demek, FETÖ’nün dibi demek! Ben şahsen bu iddianın doğru olduğuna inanmıyorum. Çünkü sordum, soruşturdum. “Böyle bir durum söz konusu değil” dedi Başbakanlık’a yakın kaynaklarım.

        Sormadan önce de inandırıcı bulmamıştım zaten. Neden? Çünkü ByLock kullanıcılarının kim olduğunu MİT, 15 Temmuz’dan çok önce tespit etmiş. Ve bu programı kullanan 40 bine yakın ismi de hem çalıştığı kurumlara hem de emniyet birimlerine bildirmiş. En son bildirim 11 Temmuz’da Genelkurmay’a yapılmış. Zaten MİT, ByLock kullandığı belirlenen 600 üst rütbeli askerin adını verip ihraç edilmeleri yönünde görüş bildirince de orada dananın kuyruğu kopmuş değerli okurlarım.

        Özetle; ben AK Parti’de çok sayıda FETÖ’cü olduğu iddiasını şiddetle reddetmiyorum, ama kabinede 2 bakanın da bu örgütün üyesi olduğu iddiasını çok asılsız buluyorum. Bence bu iddiayı ortaya atan arkadaşlar ya belgesini koyup bu iddialarını ispat etmeliler ya da susup oturmalılar!

        ADAM YA MASUMSA?

        Önceki gün ByLock’u kendisinin değil, wi-fi şifresini paylaştığı FETÖ’cü komşusunun indirdiğini iddia eden bir vatandaşın mektubundan yola çıkıp farklı bir konuyu gündeme getirdim. Getirmekle de kalmayıp yargı camiasından bu soruşturmayı çok yakından takip eden bir kaynağıma dayanarak böyle bir şeyin mümkün olup olamayacağını sordum ve bunu da yazımda sizlerle paylaştım.

        Kaynağım dedi ki: “Bu iddianın doğru olması mümkün ama bu da araştırılacak. Zaman alacak biraz ama er ya da geç bu tür iddiaları olanların doğruyu söyleyip söylemediği de ortaya çıkarılacak!”

        Şimdi bunu yazarak ben birilerini mi aklamaya çalışmış oluyorum?

        Ya da ByLock’la ilgili soruşturmayı sulandırmaya mı çabalıyorum?

        İnanılır gibi değil ama meselelere toptancı bakmayı ya da genelin baktığı gibi bakmayı düstur edinmişlerle dolu etrafımız! Bunların hayatlarında “Acaba?” diye bir şey olmadığından, başkalarının “Acaba?”cılığına da olmadık kulpları takıyorlar. Hele şu Twitter ve Facebook denilen sosyal mecra yok mu! Yazımı koyuyorum. Ana sayfada sadece başlık görünüyor tabii... Bazıları zahmet edip içini bile okumadan başlığa göre, bazıları okusa dahi ya bana olan önyargısından ya da işine gelmediğinden başlıyor abuk sabuk hakaret ve aşağılamalarla bindirmeye!

        Arkadaş!.. Vatandaş yazmış bana. Sadece yazmakla kalmamış, bu iddiasını savcılığa da bildirmiş. Demiş ki: “Ben bir tuzağa düşürüldüm! Hayatım söndü Sevilay Hanım. Allah rızası için bu konuyu gündeme taşıyın.” Söylediklerinin doğru olup olmadığını sorgulamak bir gazeteci olarak benim birincil görevim. Ben sorumluluğum gereği baştan kestirip atamam, “Hayır! Bu adam kesinlikle yalan söylüyor!” diye.

        Belki yalan söylüyor, evet! Belki de hikâye döşeniyor kendisini kurtarmak için, ama sonuçta böyle bir olasılık var mı yok mu bunun doğrusunu tespit etmek benim işim. Ya doğru söylüyorsa adam? Ya gerçekten dediği gibi FETÖ’cü hain bir komşusunun tuzağına düşürülmüşse! Ya gerçekten masumsa! Ne olacak o zaman?

        Günah değil mi bir garibanın hayatının göz göre göre sönmesine razı gelmek? Niye böyle bir vebali üzerimde taşıyayım söylesenize! Ne için?

        Diğer Yazılar