Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Başkanlığı halka soralım” restinin arkasında halkın bu sisteme referandumda onay vermeyeceğine olan güven var.

        Bahçeli neye dayanarak, hangi kamuoyu yoklamasına ya da hesaba kitaba göre böyle bir resti çekme gereği duydu bilmiyorum, ama bana gelen son bilgilere göre referandumda “başkanlık” sınırını geçmek çok da zor değil.

        *

        Doğru olduğuna inancımla yazıyorum bu bilgiyi: Son kamuoyu yoklamalarında halkın başkanlığa onayı yüzde 48 ila 52 arasında gidip geliyor.

        Hâkim görüş şu: “Mart ya da nisana kadar biz bu rakamı yüzde 50’lerin de çok üzerine çıkarabiliriz.”

        *

        Ben de bunun olabileceğine inanıyorum... Tabii eğer halktan onay isterken başkanlığı doğru ifade edebilen isimler sahada olursa.

        Yani bu işin olmazsa olmazı sahada doğru propaganda yapmaktan geçer.

        Eğer yapılamazsa başkanlık sistemini isteyen tarafa daha şimdiden geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum efendim.

        Çünkü gerçek şu ki; muhalefetin bu sisteme şiddetle karşı çıkması kamuoyunun kafasını allak bullak ediyor...

        Öyle argümanlar konuluyor ki ortaya, sanki Türkiye dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan ve dahi bugüne kadar uygulanmamış bambaşka, yepyeni bir sistemle tanışacak.

        Ve ne yazık ki karşı tarafın, “çoğulcu demokrasiden tek adam devrine dönüş” sloganı başkanlık sistemini isteyenleri temsil ettiğini söyleyenler tarafından çürütülemiyor.

        *

        Çok dikkat ettim. Mesela başkanlık mevzusu ekranlarda tartışılmaya başlandığının beşinci dakikasında falan konu “Tayyip Erdoğan tek adam olmak istiyor”a kilitleniyor ve ondan sonra iş bağlamından kopup bambaşka bir noktaya evriliyor.

        Ve genellikle de başkanlığın değil, Erdoğan’ın siyasi kariyerinin masaya yatırılmasıyla konuyu bağlamından koparmayı başaran taraf galip gelmiş oluyor.

        Yani özetle değerli okurlarım; başkanlık sistemi maalesef doğru ve sağlam argümanlarla anlatılmıyor halka!

        Öyle olduğu için de muhalefetin “başkanlık eşittir padişahlık” ya da “eşittir diktatörlük, tek adamlık” türünden karamaları üzerinde sekerek dans ediliyor.

        Ben başkanlığı, çerçevesi modern dünyada uygulanan biçimiyle çizilmesi şartıyla destekliyorum.

        Bunun için çok nedenim var ama en spesifik olanı yazayım bitirmeden.

        *

        Çünkü koalisyonlardan nefret ediyorum.

        Her koalisyon hükümeti bizi 10-15 yıl geriye götürmüştür.

        Türkiye Cumhuriyeti’nin atılım yapıp zıplayabildiği dönemler ise tek başına iktidarlar döneminde olmuştur.

        Türkiye ancak

        1950-1960 arasında Menderes,

        1964-1970 arasında Demirel,

        1983-1990 arasında Özal,

        2002’den 2013’e kadar da Erdoğan dönemlerinde rahat nefes almıştır.

        *

        Ekonomide, dış politikada, güvenlikte ve daha birçok alanda hep bu dönemlerde radikal adımlar atılmış ve reformlar gerçekleşmiştir.

        İtirazı olan varsa dinlemeye ve hatta tartışmaya açığım ama şimdiden çok net söylüyorum; eğer yapacağımız tartışma Erdoğan, tek adamlık, diktatörlük üzerinden olacaksa ben o tartışmada yokum!

        Diğer Yazılar