Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AvrupaParlamentosu’nun müzakereleri geçici olarak durdurması kararına karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı açıklamalar durumun iyice kötüye gittiğine işaret etse de ben yine de karamsar değilim.

        Bu karşılıklı salvolara rağmen Türkiye’nin Avrupa’dan kopmayacağına, uzaklaşmayacağına inancım sonsuz. Çünkü ne Avrupa Türkiye’siz olabilir, ne de Türkiye Avrupa’sız! Kabul edilsin veya edilmesin bizim Avrupa kıtasıyla, Avrupalı ülkelerle kesilmesi mümkün olmayan derin bağlarımız var.

        Bu arada biliyorsunuz dün, “Avrupa’dan uzaklaşmamız hayrımıza olmaz” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Zaten bu yazı da onun devamı niteliğinde. Bugün bunun nedenlerini, niçinleri sizlerle paylaşacağım, ama dünkü yazıma gelen tepkilerden yola çıkarak bir noktaya dikkat çekmek istiyorum izninizle.

        Enteresan ama bazıları bayağı bayağı inanmış Türkiye’nin Avrupa’dan tamamen kopacağına, uzaklaşacağına falan. O nedenle de dünkü yazımın içini okumadan, sadece başlığa bakıp yine bana sallama durumları epeyce yükselmişti.

        Sanırım bunun nedeni başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere iktidar kanadından Avrupa’yla ilgili yapılan bir hayli sert açıklamalar. Millet olarak çabuk gaza gelmek gibi bir huyumuz var maalesef.

        Erdoğan bir devlet adamı olarak elbette ki üzerine düşeni yapıyor. Tabii ki Avrupa Parlamentosu’nun müzakereleri geçici olarak durdurma kararına karşı en yüksek tonda cevap vermek zorundaydı. Ne yapacaktı yani? “Pardon efendim” deyip özür mü dileyecekti! Devlet aklı, duruşu diye bir şey vardır ve Erdoğan da, iktidar da o akılla hareket ediyor.

        Ama bazıları bu aklın, diplomasinin bir gereği olduğunu filan unutuyor ve gerek Erdoğan’ın gerekse iktidar kanadının Avrupa meselesiyle ilgili her söylediğinin hayata geçeceğini sanıp başlıyor alkış çırpmaya! Sonra da söylenenlerden değil, gerçeklerden hareketle topluma bir şeyler aktarmaya çalışanları alıp yerden yere vuruyor. Ya hele bir bekleyin kardeşim. Bir izleyin. Bu işin sonu şu anki tabloda olduğu gibi bitmez.

        Olan şu: Avrupa, Türkiye’yi bölmeye, parçalamaya yönelik tüm terör örgütlerine özgürlükler, demokrasi kavramları adı altında kol kanat geriyor. Bu da yetmezmiş gibi kalkıp Türkiye’nin terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi “Demokrasi elden gidiyor” falan biçiminde okuyup küstahlıklar yapıyor. İster naz deyin, ister cilve... Ne derseniz deyin ama Erdoğan ve iktidarın yaptığı tek şey, o küstahlıklara, bu toprakların geleneklerine uygun bir biçimde cevap vermek!

        Siz gerçekten Erdoğan’ın veya Başbakan Yıldırım’ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ya da AB’den sorumlu Bakan Ömer Çelik’in Avrupa’dan ciddi ciddi vazgeçtiğini falan mı düşünüyorsunuz! Yok böyle bir şey! Bu olan biten, bu karşılıklı atışmalar mümkün olduğunca Avrupa’yı dize getirmek adına izlenen bir politika. Evet riskli. Ekonomiye çok zarar verdi ve vermeye de devam edecek ama bazen risk almak kaçınılmaz oluyor.

        Yoksa onlar da biliyor ki Avrupa’dan kopmak hem mümkün değil, hem de hayırlı değil! Ekonomimizin yüzde 50’si Avrupa’yla iken, Avrupa ülkelerinin genelinde yaşayan milyonlarca Türk vatandaşı varken nasıl olacak bu kopma? Ha... Bu kopma sadece bizim için değil, Avrupa için de hiç hayırlı olmaz, olamaz!

        Çünkü Türkiye, Ortadoğu ve İslam coğrafyasına açılan en mantıklı, en anlaşılabilir bağlaç onlar için de. Bu bağlacı koparmak Avrupa’nın da işine gelmez, bizim de işimize gelmez.

        O nedenle benden söylemesi; siz siz olun fazla gaza gelmeyin. “Muhakkak devlet büyüklerimizin bir bildiği vardır” deyip sessiz ve sakince izleyin! Ve bir de “Bu restleşmelerden inşallah Türkiye, Avrupa’dan bütün istediklerini alır” diyerek bol dua edin...

        Diğer Yazılar