Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önceki gün skandal bir hukuk kararına imza atıldı. Eğer Anadolu Başsavcısı Fehmi Tosun’un yeniden gözaltına alınması için talimatı olmasaydı Türkiye’de kundaklamanın tutukluluğu gerektirecek bir durum teşkil etmediği kesinleşmiş olacaktı.

        Olacak şey değil gerçekten! Herhangi basit bir vakada dahi suçlu oldukları şüphe götürmeyenler, yakalandıkları andan itibaren birkaç günü nezarethanede geçirirler ama Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni kundaklayan adam 24 saat dolmadan serbest bırakılıyor.

        Haberi ilk duyduğumda kulaklarıma inanamadım. “Serbest kaldıysa demek ki adam sadece şüpheli” diye düşündüm, ama sonra baktım ki değil! Şüpheye mahal yok; çünkü adam zaten bizzat itiraf ediyor kundaklamayı gerçekleştirdiğini.

        Gerçekten ilk karar şaka gibiydi değerli okurlarım. Nasıl verdi bu kararı o hâkim, nasıl böyle bir garabete imza attı bilmiyorum, ama büyük bir hukuk rezaletinin yaşanmasına sebep oldu.

        Düşünün... Olayın hemen akabinde İstanbul polisi büyük bir başarı gösterip kundaklamayı yapan adamı yakalıyor. Adam hem polise, hem de savcıya verdiği ifadelerde suçu kabul ediyor. Bunun üzerine savcılık; “yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak mala zarar verme” suçundan tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ediyor, ama bütün bunlara rağmen hâkim, adamı serbest bırakıyor. Gerekçesi de şu oluyor: “Kundakçının sabit ikametgâhı var, kaçma şüphesi yok!”

        Eyvallah adamın yeri belli, yurdu belli, kaçma şüphesi de yok, peki ama bu adam işlediği suçun cezasını çekmeyecek mi kardeşim! “Kafam attı, moralim bozuldu, çok sinirlendim ve gittim ateşe verdim!” diyen biri nasıl serbest bırakılır! Nasıl bir hukuk anlayışı var bu kararı veren hâkimde?

        Yani bu olayın siyasi bir boyutu olduğunu ve verdiği kararın sonucunda toplumda infial yaratacağını falan hesaplamaz mı bir hukuk insanı? Bu kararın illaki ajitasyon malzemesi yapılacağını öngörmez mi? Bile bile lades, iyi de neden? Neden kısa süreli de olsa böyle bir tartışmanın yaşanmasına önayak olundu?

        Ayrıca... Her şey bir yana, yazık değil mi polisin onca emeğine, gösterdiği başarıya filan! Niye gölge düşürüyorsunuz sayın hâkim?

        Vallahi billahi, tamamen iyi niyetle, safiyane duygularla soruyorum... Çok çok özür ama siz ne niyetle verdiniz o kararı? Lütfen bunun nedenlerini bizlere açıklar mısınız!

        ÇİFT BAŞLILIK TANIMI YANLIŞ!

        Kızmasınlarbana ama yeni sistemle, yani Anayasa’daki değişikliklerin niçin yapıldığıyla ilgili doğru ifadeler kullanamıyor “Evet” cephesi... “Bir gemide iki kaptan olmaz” ya da “Çift başlılık ortadan kalkacak” deniliyor. Bunlar yanlış tanımlamalar. Kafa karıştıran, hatta “Hayır” cephesinin elini güçlendiren tanımlamalar! Şöyle açıklayayım: “Çift başlılık olmayacak” demek, gerçekten de “Yeni sistemde her şey tek adamda olacak” demek gibi bir şey.

        Böyle mi olacak peki? Değil tabii ki! Ne alakası var? Elbette ki öyle olmayacak. Tam aksine çok sesli olacak yeni sistem, ama bu seslerin birbirine karışmaması, uyum içerisinde olması için de modern bir düzen kurulacak. Zannımca bunu en doğru anlatan örnek, orkestra ve şefidir.

        Şu şekilde tanımlanabilir mesela: “Dünya çapında büyük başarılara imza atması için birbirinden yetenekli, birbirinden değerli müzisyenlerden dev bir orkestra kurulacak ve bu dev orkestranın tüm parçaları hatasız ve uyum içerisinde çalabilmesi için de başına çok güvenilir, karizmatik, başarılı bir şef geçecek!”

        Diğer Yazılar