Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Emin olun öyle bunaldım ki, artık bazı zamanlar siyaset yazmak içimden gelmiyor. İşim bunu gerektirmese, inanın başka şeyler yazıp siyasetten bir biçimde uzak duracağım. O kadar bunaldım yani. Siz de farkındasınız ki ortam çok gergin. Çok sıkıntılı.

        İnsan farklı görüşlerin tartışıldığı bir ortamda “çıt” demeye korkuyor artık. Yalvarıyorum ya; şu 16 Nisan gelip geçse de bir kurtulsak bu atmosferden! Vallahi fenalık geldi.

        Neyse... Uzatmayayım da asıl diyeceğimi diyeyim...

        Değerli okurlarım... Gün soğukkanlı olma günü! Çünkü biliyoruz ki ülkemiz fevkalade kritik günlerden geçiyor. Böyle zamanlarda yapılması gereken tek şey, olabildiğince sakin davranmaktır. Üzülerek söylüyorum ki ortamın bu kadar gerilmesinin sebebi sadece siyasetçiler değil. Bu gerginliğin asıl müsebbibi TV’lerde, sosyal medyada, bazı köşelerde maalesef toplumu tahrik eden, gazlayan konuşmalar yapılması, yazıların yazılmasıdır.

        Bir kez daha uyarıyorum bunlara tevessül edenleri: Bu tür hareketler ortalığı iyice germekten başka işe yaramaz! Gergin ortam da kimlere yarar söylememe gerek yok. Nihayetinde savaşa gitmiyoruz. Referanduma gidiyoruz. “Evet” ya da “Hayır”! Sonuç ne olursa olsun Türkiye’nin yolunu değiştirmeyecek. Türkiye yoluna devam edecek.

        Elbette “Evet” ya da “Hayır” konusunda insanlar fikirlerini açık açık dile getirmeli, ama “Evet çıkarsa şu olur, ‘Hayır’ çıkarsa bu olur” safsatasının terk edilmesi gerekiyor. Kim ne diyecekse desin ama ortalığı karıştırmadan, tahriklere kapılmadan ve özellikle tahrikçilik yapmadan!

        Lütfen!

        AĞZINA BİBER SÜRÜLECEK TAKSİCİLER DE VAR

        Sabahın 6’sıydı... Habertürk TV’de yeni başlayan “Medyapolitik” adlı programıma gitmek üzere evden çıkıp yoldan geçen bir taksiyi çevirdim. “Selamünaleyküm”, “Aleykümselam” dedikten sonra yola koyulduk. Biliyorsunuz halkın nabzını en iyi tutanlar olduğuna inandığımdan, en keyif aldığım şeylerden biridir taksicilerle muhabbet etmek, ama son bindiğim taksideki muhabbetten çok keyif aldığımı söyleyemeyeceğim.

        Neden mi? Abi çok sinirli, çok gergindi. Patlamaya hazır bomba gibiydi. Radyoda Almanya’nın Türk siyasetçilere koyduğu yasaklara ilişkin haberler aktarılıyordu tam bindiğim sırada. Ben de haliyle oradan girdim lafa. Girmez olaydım; çünkü lafın daha sonunu getirmeden taksici abi başladı Almanya’ya, oraya buraya sallamaya!

        Sallaması değildi tabii keyifsizlik yaratan; ettiği küfürler. Öyle şeyler söylüyordu ki utancımdan kıpkırmızı kesildim. Sonunda dayanamayıp “Sizi anlıyorum... Çok sinirlisiniz ama aracınızda bir bayan olduğunu unutmayın! Mümkünse ne söyleyecekseniz küfretmeden söyleyin” demek zorunda kaldım. Kaldım ama abinin umurunda olmadı.

        “Ablacığım... Kusura bakma ama ne yapayım! Bu ...... ...... Almanya’sına da ..... ..... Merkel’ine de başka türlü öfkemi kusamıyorum” dedi.

        Neyse, biraz sakinleşsin diye, “Ne güzel bu saatlerde işe gitmek... İstanbul bomboş... Sakin ve gelinlik kız gibi. Sizin için de bu saatlerde çalışmak daha keyif veriyordur herhalde” dedim. Bu da kesmedi abiyi. “Güzel de iş yok! Taksimetre çalışıyor ama boşu boşuna ablacığım. Bu gece alabildiğim üçüncü müşterisin düşün” dedikten sonra başladı bu defa da ekonomiye falan küfretmeye. Benzin fiyatlarına saydırmaya.

        Baktım ki olacak gibi değil. Daha fazla bir şey demeden artık bir an evvel yolun sonunun gelmesi için dua etmeye başladım. Bu arada taksici abi kendi kendine konuşup yine oraya buraya sallamaya ve küfürler etmeye devam ediyordu.

        Sonunda geldik Habertürk’ün önüne. Ücreti ödedim ve tam çıkarken dedim ki, “Abi sen bir doktora git. Sakinleştirici bir şeyler al muhakkak. Yoksa bu sinirle çok yaşamazsın vallahi!” dedim. Ne cevap verdi biliyor musunuz? “Alıyorum zaten ablacığım. Almama rağmen böyleyim. Almasam kimbilir nasıl olurum!”

        Diğer Yazılar