Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAKAN Bayrakçı... CHP’ye yakınlığıyla bilinen Sonar araştırma şirketinin sahibi. Geçenlerde katıldığı bir TV programında CHP’nin 2019’da göstereceği adayda bulunması gereken özellikleri sıralamış. Demiş ki: “CHP’nin suyundan şerbetinden içmiş olmalı, ama merkez sağa da hitap edebilmeli, milliyetçilere de hitap edebilmeli, Kürtlerle de barışık olmalı...”

        Tabii sorulmuş bu açıklamaları üzerine, “Bu saydığınız özelliklere uyan kim var?” diye. İlhan Kesici’nin ismini zikretmiş ve CHP’nin Kesici’yi aday göstermesi halinde de % 51’i alma ihtimalinin kuvvetli olduğunu aktarmış. Ve dahası, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki ismin de Kesici olduğunu öne sürmüş...

        Bayrakçı’nın bu açıklamaları bayağı bir ses getirdi. Özellikle sosyal medya üzerinde olası Kesici adaylığıyla ilgili görüşler belirtildi. Şöyle bir göz attım yazılıp çizilenlere. İlhan Bey’in adaylığı konusunda çok sert, sekter bir yorum görmedim... İtiraz edenler var evet ama onların da itiraz edişinin gerekçesi Ekmeleddin İhsanoğlu! Mesela bir CHP’li şöyle yazmıştı: “Ekmeleddin ve ekibinin verdiği zarar az geldi galiba Sayın Genel Başkan’ımıza ki şimdi de Kesici ismini kafasında düşünüyormuş...”

        CHP’lilerin bu isimle ilgili böyle bir endişeyi dile getirmesi gayet doğal ama düştükleri bir hata var. O da Kesici’nin uzun zamandan beri CHP çatısı altında siyaset yapıyor olması. Rahmetli Süleyman Demirel’in hatırına CHP’den milletvekili adayı yapıldığında epeyce bir tatavası yapılmıştı hatırlarsanız. Ama o günlerin üzerinden çok zaman geçti. Kesici sonraki seçimde tabanın da desteğini alarak yeniden aday gösterildi ve biliyorsunuz kendisi hâlâ milletvekili.

        Özetle... Kesici ismi güzel isim CHP için. Bayrakçı’nın aday olması için sıraladığı özellikleri de taşıyor ama seçime daha 2 yıldan fazla bir zaman var. Şimdiden bu ismi ortaya atmak ve üzerinde tartışma başlamasına neden olmak doğru mu emin değilim. Birkaç gündür CHP’lilerle görüşüyorum. Haber kaynaklarımla. 2019’da aday olmayı kafaya koymuş Deniz Baykal’ın Kesici isminin ortaya atılmasından büyük rahatsızlık duyduğunu iddia ediyorlar. Zaten epeydir varmış bu rahatsızlık, ama Bayrakçı tarafından Kesici ismi ifşa edilince, bir de üstüne üstlük bu ismin aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki isim olduğunu söyleyince Baykal ve ekibindeki rahatsızlık tavana vurmuş deniliyor.

        Çok yakında yansır bu kamuoyuna, “Sevilay demişti” dersiniz. Yani Baykal değilse bile ona yakın bazı isimler, Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki cumhurbaşkanı adayı Kesici’nin önünü kesmek için birtakım atraksiyonlara girişirlerse şaşmayın sakın!

        ‘PUTPERESTLİK' DİYEN DE 'DUA EDİLMEZ' DİYEN DE AYNI KAFADA

        YAŞ öncesi Anıtkabir’e gidip Atatürk’e selam durmak bir ritüeldir... Bu ritüeli bu yıl Başbakan Binali Yıldırım yerine getirdi ama bir farkla. Kabri başında Fatiha okuyarak, dua ederek... Çok anlamlıydı. Çok değerliydi Başbakan’ın yaptığı ama niyeyse bu anlam ve önem, bazı muhalif kesimler tarafından algılanamadı. Daha doğrusu algılanmak istenmedi. Meseleyi laiklikten falan ele alıp kamusal alan olan Anıtkabir’de bir Başbakan’ın ellerini açıp Atatürk için dua etmesi nedense laikliğe aykırı bulundu. Tam bir komediydi muhalif basının haberi, “Son dakika... Anıtkabir’de Fatiha!” şeklinde duyurması ve onun üzerine çevrilen muhabbetler. Birinin ciddi ciddi şunu yazdığını gördüm değerli okurlarım: “Flaş... Flaş... İşte şeriatın ayak sesleri!!!” Bu olay sonrası anladım ki bir kez daha; Anıtkabir’i putperestliğin bir yansıması olarak kabul eden muhafazakârlar ile “Orada dua edilmez” diyen sözüm ona laiklerin kafası hep aynı! Bire bir hem de! Ve bunların yüzünden işte çok sık, gereksiz tartışmalar yapıyor ve çoğu zamanda o tartışmaların içerisinde boğulup gidiyoruz.

        YETER ARTIK YAHU!

        MEMLEKETTE birçok ilahiyatçı var. Konuşuyorlar, zaman zaman ilginç açıklamalar yapıyorlar ama açık söyleyeyim bunların hiçbiri ilgi alanıma girmiyor. Çünkü tamam ben de ateist değilim, inançlıyım, Müslüman’ım, ama aynı zamanda da seküler bir yaşam tarzım var. Dolayısıyla beni ilgilendirmiyor ilahiyatçıların “Nasıl iyi bir dindar olunur?” yönünde söyledikleri şeyler. Diyeceğim şu ki; onlar benim ilgi alnıma girmiyor, ama zaten ben de onların ilgi alanına girmiyorum. Hedef kitleleri dindarlar, mütedeyyinler. Bugüne kadar bir yığın tartışma oldu dindarlıkla ilgili falan ama ben bir ya da iki kez meseleyi toplumsal gördüğüm için girmişimdir. Onun dışında hiç girmem.

        Bugün de bu konuya girmemin nedeni, kadınların aşağılanması olarak gördüğüm için. Konuyu biliyorsunuz, zira birkaç gündür gündemde.

        Sigaranın sağlıklı falan olduğunu zaten kabul etmiyoruz hiçbirimiz ama Hayrettin Karaman, sigara içen başörtülü kadınlarla ilgili söylediklerinde alenen saçmalamış. Hocaya göre başını örten kadın, sigara içerek şu mesajı veriyormuş: “Siz benim başımı örttüğüme bakmayın, benden ümidinizi kesmeyin, sizinle paylaşacağım daha çok şey var!” Tamam anladık dindar olmanın kurallarını, kaidelerini en iyi onlar biliyor da ama bunun dindar olmakla falan ne alakası var! Karaman sigara içen tüm örtülü kadınlara hakaret etmiş resmen ve acı olan şu ki bu hakaretlerini bazıları da kabul ediyor. Dün gazeteciler.com’un başörtülü yayın yönetmeni Hatice Kübra bu konuyu ele almıştı. İsyan ediyordu, ama isyanı Karaman’a değil, muhafazakâr medyanın erkek kalemlerineydi. Haklı! Çünkü ben de baktım sağa sola... Günlerdir bu konu konuşuluyor ve göremedim koskoca muhafazakâr mahallede bir erkek kalem, “Hoca sen ne diyorsun ya!” deyip Karaman’a haddini bildiren!

        Diğer Yazılar