Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HANİ atalarımızın bir sözü vardır, “Yorgan gitti, kavga bitti” derler. Neden bilmiyorum ama bu sözün tam tersinin yaşandığı yer genellikle CHP oluyor. Yorgan gidiyor ve kavga ondan sonra başlıyor. Tıpkı şu anda olduğu gibi... Hiç mi şaşmaz bu rutin bir partide? En azından bir kereliğine olsun insanlara “Vay be!” dedirtecek bir hamle yapılamaz mı?

        Aslında ben seçimden önce biliyordum bunun böyle olacağını, hatta birkaç kez de açık açık yazdım. Muharrem İnce’nin büyük olasılıkla 24 Haziran’da partisinden daha fazla oy alacağını, CHP’ye fark atacağını, kaybetse bile doğal genel başkan sıfatını alacağı için CHP’nin başına geçeceğini söyledim. O yüzden de dünkü gelişmeler beni şaşırtmıyor. Şaşırdığım şey Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir öyle, bir böyle halleri. Aslında biliyordum oturduğu koltuğu kendi isteğiyle falan terk etmeyeceğini ama işte birileri öyle inanmış ki bu duruma böyle bir haber kulaktan kulağa yayıldı.

        Olay şu efendim: Pazartesi sabah saatlerinde 24 Haziran’da aldığı oy düşük çıkan CHP’nin kendini yenilemesi konusunda bir çağrı başlatıldı. Elazığ Milletvekili Gürsel Erol’un parti yöneticilerinin istifasına yönelik yaptığı bu çağrı, Muharrem İnce’nin basın toplantısında yaptığı açıklamalar sonucu büyüdü ve bambaşka bir hal aldı. Konuşmasında, “Bana buradan ‘Önümüzden yürü’ derlerse ben yürümeye hazırım” ifadeleri, “CHP’nin genel başkanlığı teklif edilirse elbette kabul ederim” şeklinde algılandığından binlerce insan İnce’ye, “Yürü önümüzden” diyerek destek vermeye başladı.

        Ve söylentilere göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamuoyundaki bu çağrılara kulak tıkamadığını, bilakis ertesi gün yapılacak MYK’da kurultay çağrısı yapıp partiyi 15 gün içerisinde değişime götüreceği iddia edildi. Bunu iddia edenler de sıradan insanlar değildi. Pazartesi gününü evinde dinlenerek geçiren Kemal Bey’i gerek bizzat ziyaret ederek gerekse telefonla arayarak, “İnce müthiş bir rüzgâr yakaladı. Buna kayıtsız kalmayın lütfen! Kendi rızanızla koltuğu ona devredin!” diyenler arasında kimler yok ki! Partinin eski genel başkanlarından tutun da ağır topları olarak tabir edilen akil isimlerin bu çağrıyı bizzat Kılıçdaroğlu’na ilettikleri biliniyor. Ve onun da buna kayıtsız kalmayacağı düşünülüyordu.

        Ancak öyle olmadığı dün CHP Genel Merkezi’nde yapılan MYK sonrası açıklamalardan anlaşıldı. Herhalde koltuğuyla buluştuktan sonra bir şeyler depreşti bilemiyorum. Aralarında birçok CHP’li vekil olmak üzere insanlar Kemal Kılıçdaroğlu’ndan kurultayı toplama yönünde bir açıklama beklerken tam tersi açıklamalarla karşı karşıya kaldı. Ve kaybetmiş değil, kazanmış, zaferle çıkmış bir genel başkan tavrıyla akıllara durgunluk veren açıklamalar yaptı.

        Peki ne oldu da bir gün önce kendisine “akil adamlar, eski topraklar” tarafından yapılan çağrılara olumlu baktığını söyleyen Kılıçdaroğlu ertesi günü böyle bir dönüş yaptı?

        Söyleyeyim... Kılıçdaroğlu’nun koltuğu İnce’ye devretme durumunda kendilerinin de partideki hegemonyasının biteceğini bilen başta Erdoğan Toprak, Tekin Bingöl, Bülent Tezcan ve Tuncay Özkan olmak üzere tüm MYK üyeleri engelledi bu girişimi. Tabii şimdilik engellediler ama onlar da Kemal Bey de biliyor ki artık bu değişim isteyen rüzgârın önünde durabilmeleri mümkün değil. Bu değişim öyle ya da böyle olacak.

        **********

        KAZANANI TEBRİK ETMEMEK MARİFET MİDİR?

        DÜN Kemal Kılıçdaroğlu’nun MYK sonrası yaptığı açıklamaların tamamı, bugüne kadar yaptığı açıklamaların en kötüsüydü. Hangi birini söylesem bilemiyorum. Kendi partisinin oy kaybını görmeyip AK Parti’nin 7 puanlık kaybıyla teselli bularak “Bu bir başarıdır” demesinden mi, kendi koltuk hastalığının farkında olmayıp İnce’yi kastederek koltuk hastalığı olduğunu ifade etmesinden mi, yoksa yüzde 52.5 ile Cumhurbaşkanı seçilmiş ve en yakın rakibine 11 milyon oy fark atmış Erdoğan’ı tebrik etmeye gerek olmadığını söylemesinden mi?

        Hepsi birbirinden komik, birbirinden kompleksli bu açıklamaları yapan Sayın Kılıçdaroğlu freni patlamış kamyon gibi aşağı doğru gidiyor. Kendi seçmeni dahil hiç kimsenin ciddiye almadığı açıklamaları hangi saikle yaptı, kim ya da kimler ona bu açıklamaları yapması yönünde gaz verdi bilmiyorum ama bence dün miadını tamamladı. Özellikle de 26 milyon seçmenin “Benim Cumhurbaşkanım” dediği Erdoğan’ı aramayacağını, tebrik etmeyeceğini söyleyip devlet nezaketini de hiçe saydığını ortaya koyarak CHP’nin tarihine yazılacak kötü bir anıya yol açmıştır. Yazık!

        **********

        REDDEDİYORUM BU SUÇLAMAYI SAYIN BAHÇELİ!

        DÜN sabah uyandığımda arkadaşımdan gelen, “Uyan Sevilay! Bak Devlet Bahçeli senin için gazetelere ilan vermiş!” mesajını görünce “N’oluyor” dedim ve panik oldum. Sonra mesajı açıp da Bahçeli’nin dün birkaç gazeteye verdiği ve aralarında benim de olduğum 70 gazeteci ve televizyoncuyu kapsayan ilanın içeriğini okuyunca şoka girdim.

        Partisine ve kendisine seçim öncesi gerek oy oranlarıyla gerekse izlediği siyasetle ilgili kim eleştiride bulunmuşsa, “iftira, itham ve isnat”ta bulundukları gerekçesiyle teşekkür etmiş. Ben dün sosyal medya hesabımdan yanıt verdim Sayın Bahçeli’ye ama bir de buradan yazayım.

        Evet kendisini genel af konusunda yaptığı ısrarlı çağrılarından dolayı eleştirdim birkaç kez. Ancak bunu iddia ettiği gibi bir algı amacıyla falan değil, kamuya sorumluluğu olan bir gazeteci olarak yerine getirdim. Ve hiç de pişman değilim. Dün bu konuda ne düşünüyorsam aynısını devam ettireceğim ve ola ki Sayın Bahçeli bu genel af konusunu, “Söz verdim seçmenimize!” deyip tekrar gündeme getirirse ben de yine aynı şekilde itiraz etmeye devam edeceğim.

        Diğer Yazılar