Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünkü intihar saldırısını yapanın Suriye kökenli ve Türkiye’ye yeni giriş yaptığı düşünülen birisi olduğu açıklandı. Önümüzdeki günlerde yetkililerin bu kişinin bağlantılarını, Türkiye’ye nereden, nasıl giriş yaptığını, İstanbul’a kadar hangi yollardan geldiğini, geldikten sonra eyleme kadar bu kentte ne kadar zaman geçirdiğini, bu zaman zarfında kimlerle buluştuğunu, kendini patlatmak için kullandığı malzemeyi nereden, kimden ve nasıl tedarik ettiğini istihbar ederek kamuoyuyla paylaşacağını ummamız gerekiyor.

        Genelde Türkiye kamuoyu bu gibi durumlarda kolektif aklındaki soruların cevaplarını kolaylıkla alamasa da bu kez hunhar eylemin insani hedeflerinin başta Almanlar olmak üzere Türkiye’yi ziyaret eden turistler olması durumu farklı kılıyor. Zira bu kez terör eyleminin tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması, arka planının çözülmesi ve bulunan bağlantılarla işi tasarlayanlara da ulaşılması hedefi yalnızca Türkiye kamuoyunun talebi değil. Dünya kamuoyu da bu soruların ve akla gelebilecek diğer soruların cevaplarını anlamlı ve ikna olacak şekilde almak, olayın içyüzünü öğrenmek isteyecektir.

        Eylemi gerçekleştirenin IŞİD’le bağlantısı bulunduğu söylenmesine rağmen yazı yazılana dek örgüt bu cinayetleri üstlenmemişti. Tıpkı Türkiye’deki diğer IŞİD bağlantılı ve Türk istihbaratı tarafından listelere alınmış kişilerin gerçekleştirdiği Diyarbakır, Suruç ve Ankara eylemlerinin ardından da yaptığı gibi. Gerçekleştirdiği her eylemi ve hunharlığı propaganda malzemesi diye kullanmasıyla bilinen bir örgüt açısından bu davranış kalıbı aslında kafa karıştırıcı.

        Katil Suriyelinin bağlantılarından bağımsız olarak hedefin iyi düşünülerek seçildiği eldeki verilerden anlaşılıyor. Alman Çeşmesi’nin yanında Alman turistlerin ağırlıkta olduğu bir grubu öldürmenin simgesel önemini yadsımak mümkün değil. Ortada etraflıca tasarlanmış, etkisinin hesabı ciddiyetle yapılmış bir saldırı var. Bu saldırıda Türkiye’nin hedef alındığına da kuşku yok.

        Sultanahmet sıradan bir yer, bir isim ya da simge değil. Pek çok başka dünya kentinde olduğu gibi şehre tarihsel albenisini veren, kentin tarihinin ve tarihsel sihrinin sergilendiği “eski” şehir orada. İstanbul’un tarihsel cazibe merkezi ve üç imparatorluğun tarihi içinde gezdiğiniz alan ve mekânlar orada. Daha kestirme söylersek Türkiye’nin turizm sektörünün kalbi Sultanahmet’te. Bu anlamda Türkiye kalbinden vuruldu. Turizm sektörünün bundan ekonomik olarak nasıl etkileneceği ilgililerce dile getirildi.

        Ancak bunun ötesinde işlenen cinayetin siyasal sonuçları da olacaktır. Özellikle olayın tüm boyutlarıyla ve kısa sürede açıklığa kavuşturulmaması halinde bir türlü yakalanamayan, listelenmiş IŞİD militanları meselesi dünya medyasında gündeme getirilecektir.

        Daha şimdiden Türkiye’nin Suriye politikasının sınır güvenliğine yeterli önemi vermemesi, cihadçıların geçmişte bu sınırları kolayca geçtikleri gibi dokundurmalar yorumlarda yer bulmaya başladı. Bu bağlamda da Türkiye açısından birinci derecede öne çıkan terör tehdidinin IŞİD mi PKK mı olduğu sorusu da gündeme daha güçlü şekilde getirilecektir.

        Gerçekleştirilen eylemin Türkiye’nin Suriye’de izlediği politikalarla bağlantısı konusu da sıkça tartışılacaktır. Bir kısım Türkiye’nin IŞİD karşıtı politikaları nedeniyle cezalandırıldığını söyleyecektir kuşkusuz. Bu durumda özel olarak Alman turistlerin hedef seçilmesi Türkiye’nin Batı ile işbirliğine zarar verme, AB ile varılan anlaşmaları zora sokma hedefini de güdebilir.

        Kısacası Türkiye Suriye savaşının etrafa saçılan zehrinin etkilerini giderek daha fazla hissetmeye başlamıştır. Böylesi bir ortamda kendi iç dirliğinin bu denli bozulmuş olması maalesef düşmanlarının işini kolaylaştıracaktır.

        Diğer Yazılar