Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hillary Clinton ile Donald Trump salı sabaha karşı, tahminlere göre rekor sayıda ABD vatandaşının izlediği ilk münazaralarını yaptılar. Aylar önce yapılan tahminlerin aksine, adaylar son 6 haftaya neredeyse başa baş giriyorlar. İlk değerlendirmeler Clinton’ın daha başarılı bir performans sergilediğini gösterse de daha birkaç gün beklemek gerekecek.

        Yine de şu kadarını söylemek mümkün: Donald Trump’ın bir buçuk saat sakin kalabilmesi, kendi sesinin şehvetiyle sürekli konuşmaması, ABD başkan adaylarından beklenecek asgari bilgi, analiz ve olgulara saygıdan nasibini alması, hayli zor. Bu ilk tartışmada Trump her şeye rağmen kendisinden beklenenden daha edepli davrandı. Bel altı vuruşlara pek başvurmadı.

        Ne Bill Clinton’ın başka kadınlarla ilişkilerini ne Hillary Clinton’ın ABD’nin Libya’daki büyükelçisinin öldürülmesindeki olası sorumluluğunu ne de rakibesinin sağlığıyla ilgili kaygıları gündeme taşıdı.

        Trump sınıfın, sürekli kopya çekmeye çalışan, dersten kıran, ev ödevini yapmayan, aklı fikri düzenbazlıkta olan, hak yiyen, ağzına geleni geldiği gibi söyleyen ve öne çıkmak için her yolu mübah sayan hayta, güvenilmez öğrencisi tiplemesine uygun. Bu özellikleriyle sınıfsal olarak hiçbir ortak paydaya sahip olmadığı eğitimsiz, hayatın sillesini yemiş, orta sınıf refahını küreselleşme nedeniyle hızla kaybettiği için öfke patlaması yaşayan, orta yaş üzeri beyaz erkeklerin sözcüsü ve kahramanı. Son zamanlarda, yükselen ekonomik eşitlikçi söylemden rahatsız iş dünyasının ve profesyonel sınıfların desteğini de almaya başladı.

        Hillary Clinton ise ciddi, dersine hep çalışan, konuları bilen, sorulara kapsamlı cevaplar verecek bilgiye ve donanıma sahip, konuştuğunda akıl ve mantığın çizdiği çerçeve içinde kalarak öneriler sıralayabilen, sınıfın birincisi inek öğrenci tipine daha uygun. Genelde bu profile sahip olanlar sınıfın en sevimlisi olmaktan da uzaktırlar. Üstelik Clinton’ın neredeyse 52 yıllık kamusal hayat deneyiminin ve kocası başkan seçildikten sonra sahne ışıkları altında geçirdiği 24 yılın sonunda, kamuoyunda şekillenmiş algı ise son derece olumsuz.

        Clinton soğuk, mesafeli, imtiyazlı seçkinlerle fazlasıyla içli dışlı olduğuna inanılan, güvenilmez bulunan bir aday. Bu nedenle özellikle genç kadın seçmenin bile desteğini almakta zorlanıyor. Kocasıyla birlikte 25 yıla yayılan çabalarıyla kurdukları ilişkiler ağı, kendisinden daha şanslı olabilecek adayların ortaya çıkmalarını engelledi. Clinton’dan daha iyi bir aday olabilecek Massachussets Senatörü Elizabeth Warren bu nedenle geri planda kaldı.

        Clinton’ın iş çevreleriyle yakın ilişkileri, Wall Street’in finans çevreleriyle sıkı fıkı olması, genç demokrat seçmenin radikalizmine de, seçkinlerin kendilerine büyük kazık atığını düşünen mavi yakalıların da tepkisini çekiyor. Bu nedenle önseçimdeki rakibi Bernie Sanders’ın zorlamasıyla sola daha yatkın bir kampanya söylemi ve politika önerileri demetini benimsedi. Ne ölçüde ikna edici olduğu, seçim sonuçları alındığında belli olacak.

        Trump gibi yalancı, ırkçı, vergi ödememekle övünen, yaptığı hemen her işte ciddi şaibe bulunan ve iktidara gelmesi halinde kendisine destek veren kitlelerin genel çıkarlarına aykırı, hayli sağ bir programı devreye sokacağını söyleyen bir demagogun seçilmesi, yalnızca ABD ve o ülkenin çalışan sınıfları, azınlıkları ve kadınları açısından kötü olmayacak. Trump’ın zaferi, yerleşik seçkinlerin ‘ihaneti’nden şikâyetçi kitlelerin desteklediği sağcı popülizmin önünü Avrupa ülkelerinde de açacaktır.

        Obama’nın ‘pasif’ politikalarından nefret eden, Amerikan askeri gücünün serbestçe kullanılmamasından şikâyetçi olan şahin gruplar da yeniden Amerikan dış ve güvenlik politikalarında dümene geçecektir. ABD seçimleri bu açıdan da dünyanın projektörü altındadır.

        Diğer Yazılar