Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin dış politikasının analizini yapmak kolay iş değil. Kimilerine göre ülkenin bütüncül bir dış politikası olup olmadığı da belirsiz. Siyasi kanadın söylediklerinin uygulamada ne ölçüde gerçeği yansıttığı, Rusya ile geliştirilen ilişkilerin stratejik bir yön değişikliği anlamına mı geldiği, Türkiye’nin kendisini gerçekten Batı ittifakı içinde konumlandırıp konumlandırmadığı, komşularının çöken devletlerinden dolayı egemenlik haklarına ne ölçüde önem verdiği gibi sorular tam cevaplanamadıkça analiz de zorlaşacak.

        Ya da belki daha doğru tanımlamayla, çeşitli konulara nasıl yaklaşıldığını takip etmek mümkünse de bunların nasıl bir kavramsal bütünlük ve stratejik tercih içinde değerlendirileceğini belirlemek giderek zorlaşıyor. Hükümetin uzun yıllardan beri süren politikası, dış politika meselelerini iç politikada güç biriktirmek için kullanmaktı.

        Bunun için dış politika, iç politikanın bir uzantısı haline gelip pek sağlıklı bilgiye ya da yoruma dayanmayan tarihsel referanslarla bezenerek kamuoyuna sunuldu. Kamuoyu, duygularına hitap eden bu yaklaşıma hep sıcak karşılık verdi, politikanın yol açtığı sıkıntıları (Rus uçağının düşürülmesi) fazla tartışmadı ve söylem 180 derece değiştiğinde bile geçmişte neden hata yapıldığını, hatayı yapanların kimler olduğunu, neden hesap vermediklerini sorgulamadı.

        Böyle bir ortamda dış politikanın hedeflerine, bunu yürütürken kullanılan üsluba, ülkenin genel çıkarlarına zarar veren siyasetlere yönelik eleştiriler de pek yankı bulmadı. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Suriye politikamız yanlıştı” beyanına veya Başbakan Binali Yıldırım’ın gene Suriye ile ilgili geçmiş dönemi eleştiren beyanlarına rağmen genel kamuoyu dış politikadan çok şikâyetçi olmadı. Her ne kadar Suriye politikasını tasvip etmediğini söyleyenler dönem dönem yüzde 50’leri aştıysa da Fırat Kalkanı harekâtının geniş bir toplumsal desteğe sahip olduğuna kuşku yok.

        Bu bağlamda 7 yılı aşkın süredir Türk dış politikasının merkezinde yer alan bir diplomatın yaptığı değerlendirmeler önem taşıyor. Dünkü Habertürk’te, bundan böyle New York’ta BM Daimi Temsilciliği görevini yürütecek Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile Kübra Par’ın yaptığı mülakat yayınlandı. İnanması benim gibilere zor gibi de gelse Sinirlioğlu baş sorumlularından olduğu Suriye politikasıyla ilgili “Hiç hata yaptınız mı?” sorusuna “Nerede hata var?” diye cevap veriyor.

        Ne var ki cevap, Suriye’deki feci durumun oluşmasında yürütülen politikanın bir payı olup olmadığından çok Türkiye’nin doğru uyarıları yapıp insani yükümlülüklerini yerine getirdiğine vurgu yapıyor. Doğrudur, Türkiye insani açıdan ağır bir yükü pek de sızlanmadan yüklendi. Ama buradan yola çıkarak Suriye siyasetinin başarılı olduğunu söylemek kolay değil. Ya da olaya nereden baktığınıza bağlı.

        Sonuçta Türkiye’nin izlediği politikaların da katkısıyla Suriye’de ağır bir insanlık dramı yaşanıyor. Türkiye sınırlarını kullanan cihatçıların da katkılarıyla iç savaş tüm şiddetiyle devam ediyor, Türkiye yanı başındaki canım Halep şehrinin şu sıralarda arasından su sızmayan Rusya tarafından harabeye döndürülmesine, çoluk çocuk Haleplilerin katledilmesine engel olamıyor.

        Tel Aviv’de elçilik yapan Sinirlioğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki son anlaşmayla normalleşme yolunun açılmasını sağlayan kişi. Herhangi bir anlaşmanın zafer ya da hezimet olup olmayacağı tartışmaları bağlamında şu sözleri önemli: “Her anlaşma bir uzlaşıdır. Eğer savaş kazanmamışsanız tamamen sizin istediğiniz gibi bir anlaşma olmaz. İsrail ile normalleşme anlaşmasında temel hedeflerimizin hemen hepsi yerine getirildi. Aslında onlar İsrail tarihinde örneği olmayan adımlar attılar.”

        Bence mülakatın en kayda değer sözleriyse Kıbrıs’la ilgili: “Ben umutluyum. Sayın Akıncı son derece iyi bir müzakere yürütüyor. Kendisini destekliyoruz. Eğer bu yıl sonunda bu iş olmazsa, adada tek devlet çözümü biter. Ondan sonra iki devlet arasında barış müzakereleri dışında hiçbir şeyi kabul etmeyiz.”

        Diğer Yazılar