Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in ziyaretinin perde arkası, önümüzdeki günlerde iyice anlaşılır. Avrupa’nın fiili liderinin ziyareti, bilinen konuların tartışılmasından ötelere gidebilseydi keşke. Almanya ile Türkiye arasında şu sıralarda öne çıkan sorunlar önemli elbette, ancak bildiğimiz dünyanın bu hızla değiştiği bir ortamda geleceğe yönelik daha temel konuların da gündeme gelmesi iyi olurdu.

        Bugün bundan hoşlanmayanlar varsa bile Türkiye Batı ittifakının bir üyesi. Bu ittifak İkinci Dünya Savaşı sonrasında şekillendi. Batı kavramı aslında bu dönemde tanımlandı. İttifakın birleştirici gerekçesi Sovyetler’den gelen tehditti. ABD, Avrupa güvenliğinin sorumluluğunu üstlendi. Türkiye, kendisini tehdit altında hissettiği için de bu ittifakın güvenlik örgütü NATO’ya üye oldu.

        Donald Trump’ın başkanlığıyla birlikte ABD siyasetinin köklü bir şekilde değişmesini herkes bekliyor. Değişikliklerden biri, Atlantikötesi ilişkilerde yaşanacak. NATO’nun miadını doldurduğuna inanan Trump, herhalde bu örgütü lağvedemeyecek. Ancak ABD’nin Obama döneminde iyice görünür kılınan Avrupa’dan uzaklaşması muhtemelen sürecek. Batı ittifakı içinde Japonya hatta Kore gibi Asya ülkeleri de var. Trump’ın yolunda gidilirse zaman içinde ABD, müttefiklerinin güvenliğini garanti etmeyecek ve küreselleşen bir ekonomiyi öngören uluslararası düzeni korumayacak.

        AVRUPA’NIN GELECEĞİ

        Bu nedenle, Trump’ın fiiliyatta uygulayacağı politikalar ne olursa olsun Avrupa kendine çekidüzen vermek ve ABD’siz bir geleceği kurgulamaya çalışmak zorunda. Avrupa’nın güvenliğinin nasıl sağlanacağı, bu güvenliğin unsurlarının neler olacağı tartışılacak. Türkiye’nin bu yeni durumda nasıl bir tercihte bulunacağı, hem kendi geleceği hem de Avrupa’nın güvenlik arayışı ve geleceği açısından önem taşıyor. Türkiye’de en Batıcı olduğu düşünülen kurum, yani Silahlı Kuvvetler içinde bile her zaman güçlü bir Batı karşıtı damar bulundu. Halen de var. “ABD ile arayı bozmadan, AB’ye sırtımızı dönüp Rusya ve İran ile işbirliği yapma” önerisi, 2002’de dönemin MGK Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç’tan gelmişti. Halen de Avrasyacı bir stratejik açılımın Türkiye açısından daha yararlı olacağını düşünenler var. Şanghay İşbirliği Örgütü üyeliği, ara ara benzer bir arayışın işareti olarak gündemimize geliyor.

        Kamuoyu çeşitli nedenlerle Batı ittifakından bir yarar gelmediğini düşünmeye hazır. FETÖ’cü darbe teşebbüsünden sonra müttefiklerin tepkisinin yetersizliği, dayanışma eksikliği ve Türkiye’nin bir türlü kendisinin çözemediği terör belasının müttefiklerin işi olduğuna inanma kolaycılığı, bu olumsuz bakışı besliyor. Karşılıklı samimiyetsizlik sorunu derinleştirirken, Türkiye siyasetinde demokratik normların erimesi Avrupa’dan gelen eleştirileri artırıyor. Bu eleştiriler de ayrıca tepki yaratıyor.

        YARININ GÜVENLİK TASARIMI

        Böyle bir ortamda, zaten dünya görüşü, ittifak tercihi gibi açılardan Batı’ya soğuk duran iktidar yeni bir konumlandırma arıyor. Trajedi de orada başlıyor aslında. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması, Suriye’deki gelişmeler ışığında bakıldığında Ankara’nın epey Moskova’nın güdümüne girdiği izlenimini veriyor. Kürtlere yeni Suriye Anayasası’nda özerklik önerilmesi, Moskova’da temsilciliği bulunan PYD’ye Astana toplantısı hakkında bilgi verilmesi yeterince açıklayıcı. Türkiye’nin diğer arayışları ona istediğini verecek potansiyele sahip değil, kendi gücü ise sınırlı. Arap ülkeleriyle ilişkiler de genelde pek parlak sayılmaz. Halep’te saf değişince Suudi Arabistan çizgisiyle de mesafe oluştu.

        ABD’nin Avrupa’dan uzaklaşacağı, Türkiye’nin ise Trump yönetiminden muhtemelen istediğini bulamayacağı bu dönemde Avrupa ile ilişkilerin gözden geçirilebilmesi iyi olurdu. İki tarafın da geleceğin güvenlik tasarımı açısından konuşmaya ihtiyacı var. Bunu da ancak Almanya ve onun Avrupa’nın fiili başbakanı sayılan şansölyesi ile yapmak mümkün. Merkel’in basın toplantısındaki açık sözlülüğü, belki de AB’nin bu yakınlaşmanın hangi koşullarda gerçekleşeceğine dair açılış diye değerlendirilebilir

        Diğer Yazılar