Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye, tüm birlik ve beraberlik sözlerine rağmen aslında hayli farklı kitlelerin bulunduğu bir ülkedir. Uzun zamandır da böyleydi. Şimdilerde kimliği daha da tek boyutlu çizildiğinden bunun bütünden kopuşları hızlandırma riski var. Dünyayla ilişkisinde de yıllar içinde yapılan hemen tüm kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi sıkıntılı bir psikoloji içindeydi. Bu kamuoyu yoklamalarından çıkan sonuç, Türklerin dünyada neredeyse kimseyi pek sevmedikleri yönündeydi. Buna kendileri gibi olmayan, kendi toplumlarındaki diğer grupları ve kişileri de eklemek isteyen ekleyebilir.

        Bu durum, geçtiğimiz yılların gelişmeleriyle iyice gün yüzüne çıktı. Süren referandum kampanyası da bunun somut göstergeleri arasında.

        Ülke hakkında düşünme imkânı ve fırsatı olan, bir nebze sağduyu ve adalet duygusu sahibi vatandaşlarda, hangi yönde oy verecek olurlarsa olsunlar bir tedirginlik hissedilmesinin sebebi de kanaatimce bu.

        SON 4 YILDA ŞİDDETLİ BADIRELER ATLATTIK

        Bu dönemlerin tarihi yazıldığında, son 4 senede atlatılan badirelerin şiddeti ve bunların açtığı yaraların kapanması ihtiyacı bu denli belirginken, referandum fikrini ortaya atanların gayesi herhalde düşünülecektir. Soruya verilecek tutarlı veya doyurucu bir cevap bulmak kolay değil. Ancak referandumdan sonra hemen her alanda öteki gündemle, farklı gerçeklerle yüzleşmeler ister istemez başlayacak. Hiç değilse o zaman daha iyi teşhisler yapmak gerekir.

        Ne var ki en okumuşundan en okumamışına, ülkede yaşayanların kahir ekseriyeti, muhtemelen içerideki aksaklıklara, zaaflara bakmaktansa suçu başkalarına atacak. Gelecekleriyle ilgili kararlar alınan nesiller de bununla ilgili pek soru soracak durumda olmayabilir. Ama gene de o tarih bir şekilde yazılacak ve yanıtlar da açığa çıkacak.

        MUHASEBE YAPMALIYIZ

        Dünyanın Türkiye’nin önüne müthiş fırsatlar açtığı dönemde dış politika hem birleştirici hem de ortak gurur üreten bir alandı. Ne var ki o günler bitmiş gibi görünüyor. Türkiye’nin dış politika gerçeği de imajı da zora sokuldu. Mesela daha düne kadar fevkalade ilişkiler içinde olunan Ürdün Kralı’nın Türkiye hakkında ağır eleştirilerine maruz kalmamızın sebebi nedir? Dürüst bir muhasebe yapmak zorundayız.

        Yüzyılların geleneğini, sezgilerini, deneyimlerini bir kenara atıp ülkenin zaaflarının ortaya saçılması ayrıca derin bir sızı kaynağı sayılmalı. Türkiye konumundaki bir ülkenin çevreyle ilişkilerinin bu denli çileli, sorunlu hale gelmesi yanlıştır. Tarihsel açıdan bakıldığında Rusya ile ilişkilerde böylesine bir boyun eğme hali de öyle... Moskova’nın kendince nedenlerle, kimliği karanlık bir polis tarafından öldürülen büyükelçisinin yerine atama yapmamasının anlamı üzerinde iyice düşünmek gerekir.

        TRUMP VE İRAN POLİTİKASI

        Suriye’de, dar bir alanda tehlikeli cihatçı grupların akınıyla uğraşmak zorunda kalabileceğimiz sıkışmış bir konumdayız. Rakka operasyonu sırasında da olayların akışını ne ölçüde etkileyebileceğimiz belli değil. Türkiye belki de kendisine ancak Trump yönetimi İran’a yönelik politikasını sertleştirirse bir işlev bulabilecek. Ama muhtemelen kimse “Biz Suriye’de nerede yanlış yaptık?” sorusunu sormayacak. Akıllardaki bütün soruları, 71 şehidimizin olduğu Fırat Kalkanı operasyonunu başarıyla sonuçlandırdık açıklamasıyla yanıtlamak da kanımca pek mümkün değil.

        Diğer Yazılar