Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KEŞİF uçuşunda olduğu anlaşılan ve Suriye hava sahasının içlerine girdiği söylenen F-4 uçağının düşürülmesiyle ilgili tüm detaylara henüz sahip değiliz. Ancak bu olay Suriye konusunda diplomatik trafiğin, muhalefete askeri yardım akışının ve Batı basınında Türkiye’nin muhalefetin silahlandırılmasındaki rolüyle ilgili yazıların arttığı bir sırada yaşandı. Olayla ilgili önemli bir ayrıntı Suriye hava savunma sisteminin Pentagon tarafından dünyadaki en iyi üçüncü sistem olarak değerlendirilmiş olması. Üstelik henüz Rusya’nın gönderdiği daha ileri teknolojiye sahip malzeme Suriye’ye ulaşmış değil. Bu durumda yaşanan olayla ilgili sorulacak bir hayli soru birikiyor.

        Öncelikle bu keşif uçaklarının Suriye hava sahasını ihlal etmeleri olgusu ilk kez mi gerçekleşti daha önce de böyle bir şey yaşanmış mıydı? Eğer ilk kez yaşandıysa Suriyeliler telaşlandıkları için mi, bir müdahale ihtimalinden korktukları için mi yoksa Türkiye’ye ve dünyaya sert bir mesaj vermek için mi bu uçağı düşürdüler? Eğer ilk kez yaşanmıyorsa Türk uçakları daha önce Suriye hava savunma sistemine yakalandılar mı? Yakalandılarsa aynı şeyi yapmaya devam etmek bir kedi-fare oyunu oynamak anlamına mı geliyordu? Bu kez kurtulunamadığı için mi uçak düşürülebildi? Bu aşamada bir son ihtimal de Suriye’ye yönelik bir uçuş yasağı olasılığına karşı Suriye’nin ne yapacağını sınamak olabilir. Her durumda bu son hadiseyle birlikte Türkiye’nin Suriye’deki rejimin devrilmesi ve farklı bir rejimin kurulması çabalarında en aktif oyunculardan biri olduğu iyice ortaya çıktı. Gerek Şam’ın gerekse Ankara’nın olaydan sonra karşılıklı olarak gerginliği tırmandırmaktan kaçınmaları oyunun parametrelerini her iki tarafın da anladığını gösteriyor.

        Ankara bazı Batılılar ile Türkiye’de hükümeti kıstırmak isteyenlerin savaş şakşakçılığına prim vermek istemiyor. Doğru da yapıyor. Bu arada beğensek de beğenmesek de Suriye rejimi bugüne dek Türkiye’ye karşı temkinli davranmaya özen gösterdi. En azından açıktan tavırlarında ve söyleminde fazla saldırgan olmama çabasındaydı. Olayın kaza olduğu açıklaması da böyle bir alttan alma örneğidir. Cuma günü Türkiye’nin uçağı vurulurken Rusya ile ABD arasında Cenevre’de sürdürülmekte olan Suriye odaklı görüşmeler sonuca varmadan dağıldı. Meksika’da Başkan Putin ile Obama’nın ve gene Putin ile Başbakan Erdoğan’ın görüşmelerinin hayli gergin geçtiği söyleniyor. Rusya’nın hâlâ duruma yapıcı şekilde müdahale etmek yerine gerginliği ve engellemeyi tercih etmesi ABD’yi farklı bir arayışa götürüyor. Bu yaklaşımın temel hedefi Esad rejiminin kendini daha az güvende hissetmesini sağlamak. Gerek keşif uçuşları gerekse basına sızdırılan muhaliflere yapılan silah yardımıyla ilgili haberler bu amaçla devreye giriyor.

        Benzer şekilde Rusya’ya da yorgun atı biraz daha yokuşa sürersen devre dışı kalacaksın, senin dışlanacağın ve gidişat üzerinde söz hakkının pek kalmayacağı bir süreci devreye sokacağız mesajı verilmek isteniyor. Üstelik Rusya’nın tercih ettiği nispeten düzenli bir rejim değişikliği ve yeni rejim inşası gerçekleşmez rejim çökerse Moskova’nın çıkarları zarar görecek. Gelen haberlere göre mayıs ayından beri eline geçen silah miktarı artan Hür Suriye Ordusu Suriye ordusuna daha ağır darbeler vuruyor. Silahların niteliği değişmese bile isyancılar da giderek daha etkili oluyor ve daha fazla askeri malzeme ele geçiriyor. Tüm bunların da rejimin kırılganlık duygusunu arttırması bekleniyor. Dün Batılı yayın organlarında gene Türkiye’den Suriye’ye silah gönderilmesiyle ilgili Türkiye’nin doğruluğunu kabul etmediği haberler vardı. Haberler doğru olsa da olmasa da Türkiye bu örtülü savaşın içinde diye kabul ediliyor. Ankara’nın asıl sıkıntısı da zaten yaptıklarını kendisini destekleyen Batılılara anlatmakta değil, bir türlü dürüstçe açıklama yapmadığı Türkiye kamuoyunu ikna edememekten kaynaklanıyor.

        Diğer Yazılar