Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE medyasında CERN projesinin amacını çok yakından ve kendisini bilgilendirerek takip eden anladıklarını paylaşan İsmet Berkan, dünkü ana yazısına "İnsanoğlunun doğayı anlama çabasında bir büyük zafer günü" başlığını atmıştı.

        İnsanlık tarihinin akışı içinde evrenin sırrını çözmeye yönelik bu adımın ya da bulgunun çok önemli bir yer tutacağına şüphe yok. Sonuçta "Tanrı Parçacığı" adı verilen Higgs alanının varlığı kanıtlandı. Bu da evrenin sırrının çözülmesinde önemli bir kilidin açılması anlamına geliyor. Bu konuları anlamadığım için işin yalnızca ne müthiş bir azim ve başarı öyküsü olduğuna odaklanabiliyorum.

        Hiçbir şeyin yoktan var olmadığını da aslında bu buluşla bir kez daha anlıyoruz. 48 yıl önce teorisi yapılmış, 28 yıl önce kanıtlanması için nasıl bir deney yapılması gerektiği belirlenmiş olan bir teorik öngörü kanıtlanmış oldu. Bu projeyi sürükleyen ana unsurlar ise merak ve bilimsel sebat.

        Bu projede çalışan Profesör Gökhan Ünel, kendisiyle konuşan Taha Akyol'a eğer bu parçacık Higgs parçacığı ise "artık protonu oluşturan temel parçacıklara ...kütle kazandıran mekanizmayı anlıyor olacağız" demiş. Ve eklemiş: "Pratikte bu ne işe yarar sorusu için çok erken."

        Ama Profesör Ünel'in söylediklerinde en önemli kısım konuşmanın sonunda yer alıyor. Ünel, "Türkiye'de anne-babaların, hatta öğretmenlerin bile 'Oğlum kızım fizikçi olacak da ne olacak' demesi, fizik bölümlerinin kapanıp hocaların işten çıkarılması içimi acıtıyor" demiş. Temel bilimlere gösterilen ilgisizliğin Türkiye'nin geri gitmesine yol açacağı korkusunu dillendirmiş.

        İnsanlık tarihi ve insanın kendi varlığının köklerini anlaması açısından bu denli önemli bir deneyin sonuca vardığı gün Türkiye'de Samsun'da, ilgili bakanların yüzleri kızarmadan "Ne yapalım beklenmedik miktarda yağmur yağdı" diyerek mazur göstermeye çalıştıkları bir rezaletin ağır bedeli olarak dokuz can yitirilmişti. Dere yataklarına kurulan modern binaların, oturulmaması gereken bodrum katlarında insanlar boğularak can vermişti.

        Bırakın insanlık adına geçmişin anlaşılmasını sağlayacak, geleceği aydınlatacak işler yapmayı, belli ki Türkiye insana hele sıradan insana hiç değer vermeyen bir yer. Bu yalnız rant uğruna her türlü değerin çiğnenebildiği, çevrenin yok edilmesinin umursanmadığı, siyasette patronaj ilişkilerinin temel eksenini oluşturan, insan faktörünün kimsenin aklına gelmediği inşaat sektörü için geçerli değil.

        Gene de bakanların, TOKİ inşaatlarıyla ilgili sorumluluk taşıyanların pek çoğunun zevahiri kurtarmanın ötesinde vicdani herhangi bir sorumluluk veya yük taşımayacaklarını bilmek gerçekten azap verici. Sorumluluklarının gereği olarak cezalandırılmaları zaten söz konusu değil.

        Bu olayı bugünkü hükümet veya iktidar partisini odağa alıp sadece onların aleyhinde bir malzeme olarak kullanmak da çok anlamlı değil. Zira bundan öncekiler de farklı bir tutum benimsemezlerdi. Sorumluluk üstlenmezler, yuvarlak laflarla topu taca atarlar, pişkince konuşurlar, sonra da aynı vurdumduymazlıkla bildiklerini yapmayı sürdürürlerdi. O zaman belki toplumun da kendine bir dönüp bakarak bir muhasebe yapması gerekir.

        Devlet ve onu yönetme sorumluluğunu üstlenenler yaşanılan her trajediden sonra bu kadar umursamaz hatta küstah olabiliyorlarsa, bunda her hücresiyle maddiyata odaklanmış, kendinden ve yakın çevresinden gayrı kimseyi düşünmez, dayanışmadan anlamaz bir toplumun da sorumluluğu olması gerekir. Bu özelliklerde de insanlığın serencamına yönelik meraksızlığın ve bilimsel bilgiye yönelik kayıtsızlığın hiç payı bulunmadığı söylenebilir mi?

        Diğer Yazılar