Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ADALET ve Kalkınma Partisi'nin Büyük Kongresi pazar günü yapılacak. Bu parti Türkiye'nin son on yılına tümüyle damgasını vurdu. Tükenmiş bir siyasi sistemin 2001 ekonomik kriziyle yerle yeksan olması sayesinde elde ettiği hükümet etme yetkisini başarıyla kullandı. Kendisini 2002 seçimlerinde iktidara taşıyan dinamizmi doğru kavradı ve destek aldığı geniş toplumsal koalisyonu katıldığı diğer iki genel seçimde de genişletmeyi başardı.

        Siyasette yeniden mevzilenmeyi başardı. Kusursuz bir makine gibi işleyen örgüt yapısı, ekonomik büyümenin önünü açması, kitlelere sunduğu hizmetler, patronaj ilişkilerini kullanma ve rant dağıtmadaki mahareti on yıl içinde gücünü katlamasını sağladı. Kürt meselesinde açılım siyaseti bir yumuşama havası yaratırken, Kürtlerin patronaj çemberine dahil edilmesi Kürtlerin siyasi sistem içinde çözüm arayışlarına güç kattı.

        AKP bundan önce hiçbir siyasi partiye nasip olmayan şekilde iktidarı tekeline aldı. Silahlı Kuvvetler içeride kendi hoyratlığının ve hukuk tanımazlığının sonucu olarak siyasi alanda gerilerken, iktidar partisi güçlü bir sivilleşme vurgusuyla siyaset yaptı. 1 Mart tezkeresinin Pentagon ile TSK arasındaki göbek bağını çözmesinin de katkısıyla, ordu siyasi bir aktör olarak devreden çıkarılabildi. ABD'nin Türkiye'de ordu müdahalesini istememesi, buna destek vermeyeceğini her vesileyle belli etmesi içerideki güç dengesinin de siviller lehine konsolide olmasını destekledi.

        Anayasa referandum kampanyası ile başlayan ve 2011 seçimlerindeki büyük zaferle devam eden dönemde ise 2014 Cumhurbaşkanlığı takıntısı Parti'nin gözünü kör etti. Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını garantiye almak uğruna açılımlardan vazgeçilirken, demokratikleşme perspektifleri de tamamen terk edildi. Milliyetçilik ve din odaklı muhafazakârlaştırma, popülist ve öfkeli bir söylemle siyasi gündemi ve uygulamaları tanımlamaya başladı.

        İçeride hükümet olmaktan iktidar olmaya doğru hızla ve emin adımlarla ilerlenirken Parti'nin en önemli meşruiyet ve popülerlik üretme araçlarından birisi de dış politikasıydı. Çok seçici bir tarih okumasına dayanan, geçmiş dönemleri bazen insafsızca harcayan, Türkiye'nin yeniden tarih sahnesine büyük bir güç olarak geri döndüğünü vurgulayan bir söylemin de at-kısıyla dış politika iç politikada iktidar perçinlenmesinin önemli bir aracı oldu.

        Bu dönemde Türkiye'nin önüne çıkan fırsatları başarıyla ve cesaretle değerlendirmesi yeni dış politikaya müthiş bir destek verilmesine yol açtı. Toplumun özgüveni patladı. Ne var ki çevredeki koşulların beklenmedik şekilde değişmesiyle ve bu değişimin Türkiye'nin reformcu damarlarının kireçlenmesine denk gelmesiyle dış politikanın iktidarın gücüne etkisi de tersine dönmeye başladı.

        ■ Bugün seçim yapılsa mutlaka yeniden iktidar olacak olan Parti'nin tüm bu gücüne rağmen yaratıcılığının ve siyasi takatinin sonuna geldiğine dair işaretler ise son dönemde arttı. Metropoll araştırma şirketinin eylül ayı kamuoyu yoklaması hazirandan bu yana hayatından memnun olduğunu ifade edenlerin oranının yüzde 60.4'ten yüzde 48.4'e düştüğünü gösteriyor. .

        ■ "Geçen yıla göre kendini daha güvenlikte hissedenler ancak % 28'ken, kendini daha güvenliksiz hissedenler % 55'i buluyor. Benzer şekilde geçen yıla göre kendini daha özgür hissedenler % 35, daha özgür hissetmeyenler % 46'ı oranındadır."

        Bunun yapısal bir gelişme olduğunu söylemek için vakit erken. AKP yanlıştan dönme konusunda çok parlak sicile sahip bir parti. Bu aşamada söylenebilecek şey tüm iktidar tekelleşmesine, dikensiz gül bahçesi talep eden söylemine, siyasetin merkezinde tüm ağırlığıyla oturmasına rağmen Parti'nin ülkeyi gereksiz yere gerdiği ve gelişmelerin kontrolünü elinden kaçırmakta olduğu izleniminin seçkinlerden halka doğru yayılmaya başladığıdır.

        Diğer Yazılar