Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD Başkanı Obama İslam Devleti’ne karşı askeri harekât kararını açıkladığında nicedir direndiği bir işe başlamış oluyordu. Gerek ABD içindeki şahinler gerekse kendi bünyesindeki hiçbir krizi kendi araçlarıyla çözemeyen bir bölgesel devletler sistemi sonuçta onu da savaşa zorladı. Her ne kadar kamuoyu yoklamalarında sahip olduğu destek hava operasyonları nedeniyle yükseldiyse de Obama’yı sonuçta Amerikan savaş makinesi ve ideolojisine teslim olduğundan dolayı eleştirenler de az değil.

        Belli ki bir kez bu işe bulaştıktan sonra Obama gereği neyse onu yapmaya da karar vermiş. Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada belki de son dönemin en etkileyici diliyle önemli mesajlar verdi. Geçen seneki mesajında Obama dünyaya, Amerikan gücünün ne şekilde kullanılmasını istediğine karar vermesi gerektiğini söylemişti. Bu kez İslam Devleti ile mücadele örneğinde olduğu gibi, ülkesi katılmadan küresel hiçbir mücadelenin verilemediğinin altını çizdi.

        Konuşma pek çok boyutuyla önemliydi. Obama’nın konusu yalnızca İslam Devleti, bu örgütün vahşet tutkusu, kurbanlarına reva gördükleri ve bunun İslam dininin felsefesiyle, tarihiyle, medeniyet anlayışıyla uyuşmadığı değildi. Rusya’nın Ukrayna’da yaptığının Soğuk Savaş sonrası düzenin kurallarını çiğnediğini savundu. Gene de Rusya ile işbirliğine açık oldukları mesajını verdi. İklim ve çevre konularının giderek daha fazla güvenlik ve beka sorunları haline geldiklerini hatırlattı.

        Ebola virüsüyle mücadele etmenin küresel bir çaba ve dayanışma gerektirdiğini de hatırlattıktan sonra İslam Devleti’nin nihilist şiddet düşkünlüğüyle mücadelenin de benzer şekilde küresel dayanışmayla yapılması gerektiğini söyledi. Güvenlik Konseyi’ne yaptığı konuşmada zaten Amerikan istihbaratının Suriye’de 80 ülkeden giden 15 bin yabancı savaşçı bulunduğunu tespit ettiklerini hatırlattı. Başkalarına tavsiyelerde bulunmasının kendi ülkesinin eksiklerini, sorunlarını göz ardı ettiği anlamına gelmediğini, bu yıl Ferguson kentinde genç bir Afrikalı-Amerikalının öldürülmesi ve ardından çıkan olaylar bağlamında anımsattı. Ancak bir demokrasi oldukları için hesap verebildiklerini, sorunların üzerine gittiklerini vurguladı.

        Bu bağlamda Genel Kurul konuşmasında altını çizdiği en önemli mesajlardan biri, ki genelde Körfez Araplarına yönelik olduğu düşünüldü, şuydu: “Küresel ekonomi sayesinde zenginleşen, sonra da çocuklarına küresel düzeni yıkmalarını öğretenleri fonlayanların ikiyüzlülüklerine son vermek gerekir.” Bir bakıma şu ana kadar 40 ülkenin katıldığını söylediği İD karşıtı koalisyonda Arap ülkelerinin gizlenmeden, öne çıkarak ve sorumluluk üstlenerek yer almaları, bu tespitin bir uzantısı sayılmalı.

        2009’da Kahire’de yaptığı konuşmada olduğu gibi İslam âlemine yönelik mesajlar da verdi. Öncelikle “Bir uygarlıklar savaşı iddiasını reddediyoruz. Sürekli din savaşlarına iman etmek iki taşı üst üste koymayan, hiç bir şey yaratmayan, bu yüzden de fanatizm ve nefretle oynayan, şirazesinden çıkmış aşırıların sığınağıdır”. Obama’ya göre “Hiçbir tanrı bu terörü onaylamaz. Hiçbir haksızlık (ya da öfke) bu eylemleri haklı gösteremez. Böyle bir kötülüğe karşı akıl yürütmek ya da müzakereye çalışmak beyhudedir”.

        Amerika Başkanı Irak ve Suriye’de İD hedeflerini vurma kararı alarak dış politikadaki etkisizlik imajını silmeye kalktı. BM konuşmasından çıkarılabilecek sonuç ABD’nin hedefinin sınırlı olduğu: İslam Devleti’nin yayılmasını engellemek, askeri açıdan önünü kesmek. Bunun ötesi yani bölgesel hegemonya savaşının bitirilmesi, mezhep savaşına son verilmesi ve bölge insanlarının insanca yaşayabilmelerini sağlayacak koşulların yaratılması bölge ülkelerine bırakılıyor. Yapabilirlerse.

        Musevi okurların Roş Aşana Bayramı’nı kutlarım.

        Diğer Yazılar