Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - PARİS -

        AVRUPA Birliği zaten “mülteci” gerilimindeyken, Macaristan, Polonya gibi “sonradan AB’liler”in rejimleri adeta “faşizan” duvarlar örerken, Avusturya, Almanya başta “aşırı sağ” sis koyulaşmışken...

        Fransa’da da çok tartışılan “Sığınma ve Mültecilik Kanunu” gündeme geldi.

        Tasarı dün Bakanlar Kurulu’ndaydı, ama her yönden eleştirilerle.

        İlk eleştiri, klasik sağ ve aşırı sağ eleştirisi: “Fransa, Fransızların olmaktan çıkıyor. Bu kanun yetersiz.”

        İkinci eleştiri, soldan ve sivil toplum örgütlerinden gelen, şimdilik daha etkili görünen ve çeşitli grevler, mitinglerle de dile getirilen tepki:

        “Fransa, sığınmacılara kucak açan ülke olmaktan çıkarılıyor.”

        FİİLEN BEZDİRME

        İçişleri Bakanı Collomb’un (ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın) ısrarlı olduğu ama (yeni) iktidar partisi içinde de tartışılan kanun, “dil öğrenimi ve iş bulmanın, yani entegrasyonun hızlandırılması” gibi hususlar barındırıyor. İşlemlerin kısaltılmasını da.

        Ama en çok eleştirilen, “sığınmacının kampta tutulması süresinin 90 güne çıkarılması”. Fiilen, “caydırma, bezdirme” öngörülüyor. Ve hemen “güvenli bir üçüncü ülkeye sınır dışı”.

        Bu, Türkiye’yi de ilgilendiren bir mesele. Tabii mülteci akınlarının toprakları İtalya ve Yunanistan’ı da. Ama Türkiye’nin birçok Ortadoğulu sığınmacı, mülteci için “güvenli ülke” sayılması mümkün.

        Yine kanunun etrafında, “mültecilerin tek tek sayılması” da tartışılan bir konu. “Evsizlerin sayısı”nı da sokak sokak tespit etmeye kalkışan bir ruh halinin parçası olarak!

        VİCDAN ETKİLİYOR

        Geçen yıl 100 bin “sığınma talebi”nin olduğu, İtalya üzerinden Arnavutların baş sıralara yükseldiği Fransa’da son anketler de şöyle:

        Mültecilere karşı olanlar yüzde 57.

        Mültecilere sıcak bakanlar yüzde 40.

        Karşı olma oranı, kıyılarına mülteci akan İtalya ve Yunanistan’dan da yüksek sayılıyor.

        Ancak, araştırma kuruluşlarına göre “vicdan”, yani o sırada cereyan eden olaylar bu oyları etkiliyor:

        Yüzde 20’lik bir katı ve karşı çekirdek var.

        Ancak yüzde 40 kadar nüfus, olan bitenlerden etkilenip karar değiştirebiliyor.

        Mesela, küçük Aylan Türkiye kıyılarına vurduğunda, bir fotoğrafın etkisi ve dünyayı dolaşmasıyla kamusal vicdan harekete geçmişti.

        Araştırmacılara göre, mültecilere karşı olanların oranı o sırada 10 puan kadar düştü. Oysa Aylan gibi yüzlerce çocuk, belki çoğu kıyıya bile vurmadan yok olup gidiyor.

        Yine, Papa Midilli’den mültecileri yanında taşıdığında da Katolikler arasında, mültecilere karşı olma oranı 7 ila 8 puan gerilemiş.

        YUMUŞAK KARIN

        Protesto edenler sadece kanuna karşı olanlar değil; bizzat devletin bu konulardaki birimlerinde de grevler var: Daha insani şartlarda çalışma, mültecilere daha insani şartlarda yaklaşabilme gibi taleplerle.

        Mülteci ve sığınmacı meselesi, Avrupa’nın yumuşak karnı. Çünkü insanlık ve vicdan da, nefret ve ırkçılık da onun etrafında şekilleniyor, cepheleşiyor, ya güçleniyor ya zayıflıyor.

        “Zayıflama” açısından elbette “vicdan”, nefretlere göre çok daha hassas!

        Diğer Yazılar