Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şöyle diyeyim:

        Kimilerinin mahdumları kasasını doldururken, onlar, 43 “işçi”, bir kamyon kasasına doldurulmuştu.

        Ceylanpınar Devlet Çiftliği’nde, taşeron amca için günde 3-5 TL yevmiye ile koyun sağan süt kızlar, süt kadınlar.

        Çırpı Deresi’nde yuvarlandı kamyon. Kasadan birer güğüm gibi döküldüler, suya karıştılar.

        11 yaşındaki Halfe miydi, 14’ündeki Hatun mu, birinin cesedi iki gün sonra derede bir ağacın köklerine sarılmış bulundu!

        O günlerde bir dizi yazıdan birinde şöyle sarılmıştım ona:

        “Anasına sarılası süt kokulu kızım; ölümün soğuk kucağına uzanmıştı.”

        Amit de 12 yaşındaydı; Naile daha yeni 1.5 yaşındaki evladını kaybetmişti; karnında büyüyen bebeğine sarılmıştı. Öyle sarmaş dolaş boğuldular.

        O gün orada 10 işçi öldü ve memleket çiftliğinin ağaları hiçbir şey yapmadı; ne utandılar, ne sıkıldılar!

        Çiftlik yönetimi, Tarım Bakanlığı kızarmadı bile.

        Çok sonradan “Suriye iç savaşına körük çiftliği” de olacaktı orası.

        ***

        Çemura Kılıç, yanında 18’inde İsa ve 14’ünde Necmiye, Urfa’dan bir kamyon kasasına yüklenmişti; çoğu kadın, tam 50 işçi.

        Afyon’da kamyon devrildi; kasa yol kenarına boşalttı üçünü ve 6 cansız bedeni daha; bir de ruhları yaralı, hayatları yaralı, bedenleri yaralı işçi kadınları.

        ***

        İstanbul’da yağmur coşmuştu o gün.

        Özlem evden çıkarken “Aman kızım şemsiye al” demiş büyükleri; 18 yaşın tez canlılığıyla o öylece fırlamış, servise yetişmek için.

        21 yaşındaki Bircan da, bir gözü görmediği için iş bulamayan babası ile üç kardeşine bakacak yevmiye için koşturdu servise.

        Etrafı sel götürüyordu ama tekstilci patron, iş aksamasın diye hepsini servise doldurtup getiriyordu.

        Araç, hem de İstanbul’da, sele kapıldı; Özlem, Bircan, 5 çocuğu için çırpınan ve 21’ine gelmiş Derya’ya bir ev alma hayali kuran Çaycı Naciye Hanım; toplam 7 işçi kadın fabrika yakınında boğuldu.

        ***

        Onlardan birkaç yıl önce de, kaytarmasınlar diye gece yarısı üzerlerine kapı kilitlenmiş Bursalı tekstil işçisi 5 kadın da hep birlikte yanmıştı bir başka fabrikada.

        Ayşe 15’inde, Sadife 18’inde, Gülden 21’indeydi; Sevgi hamileydi; Necla tezgahın başında cansız bulundu.

        Dava sürdü, sürdü; patrona 10 yıl denirken, 5 canın bedeli 182 bin lira cezaya tahvil oldu!

        Öyle ya, kaç paraysa, veriyorlardı.

        ***

        Ermenek’te bir ana “Yüzme de bilmezdi oğlum, ne yaptı orada” diye madene seslenirken…

        “Esnek iş piyasası”nda 20 kişilik minibüse sıkıştırılmış çoğu kadın 46 işçi de Isparta’da yol kenarına serildi yan yana.

        Cinayetlere hep kaza diyen, kazasever efendiler buyursun: hem trafik kazası, hem iş kazası!

        Cumhurbaşkanı ve Başbakan “takipçisi olacağız” dedikten az sonra. Demek takip edememişlerdi 46 hayat yüklü ölüm aracını!

        16 ölü, 14’ü kadın işçi; biri çocuk.

        Havva Caran son nefesini hastaneye taşımış, ondan sonra Halfe, Özlem, Ayşe, Necmiye ile gökte buluşmuştu.

        O yüzden ne yıllarını, ne aylarını yazdım; öldükten sonra aynı safta, aynı sınıfta, aynı bulutta buluştukları için.

        Yılda 1200 kişinin eklendiği ölü işçi ordusu vardı ya memleketin; ölü kadın işçi ordusu da böyleydi işte!

        Fakat hepsini hemen unutuyoruz; siyasanın, piyasanın, masanın, kasanın gücü bu işte!

        ***

        Yine Elio Petri’nin o klasik filminin adı ile bitireyim:

        İşçi sınıfı cennete gider!

        Cehennem yolcuları da kendi koltuklarına sıkı yapışsın; bir kaza olmasın!

        Diğer Yazılar