Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkenin bin çeşit “trafik” manzarasından biri de şu:

        Bir şeritte, “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten 16 yaşında liseli okuldan alınıp tutuklanıyor; 11-15 yaşında çocuklar dövülüp Ağır Ceza’ya sevk ediliyor…

        Diğer şeritte, “Cumhurbaşkanı’na muhabet”ten, valizlere, sırt çantalarına doldurmuşlar; rezalar, mahdumlar dolarları, avroları eve taşıyor!

        İster yavuz ol, ister havuz ol dol; bunu adil buluyorsan, senin adın Adil olsun Abdülkadir!

        ***

        Fakat ne kaderimiz bundan ibaret, ne de kederimiz!

        “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten 16 yaşında çocuğun okuldan alınıp içeri atıldığı memlekette…

        Bir Cumhuriyet Bayramı’nda evden alınıp asit kuyusuna atılan 13 yaşında çocuğun davası da 20 yıl sonra açılıyor.

        Ne 16 yaşında okulundan alınıp içeri atılanı görmezden geleceksin…

        Ne de 13 yaşında evinden alınıp asit kuyusuna atılanı bilmezden geleceksin!

        Maalesef öyle olmuyor tabii…

        Cumhuriyet Bayramı’nda yok edilen çocuğu cumhuriyetçiler bilmezden geldi…

        “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten toplanan çocukları da demokrat babalar görmüyor!

        ***

        29 Ekim 1995 sabaha karşı, Dargeçit’te askerler kimi çocuk, 8 köylüyü evlerinden topladı.

        İki kardeş, 9 yaşındaki Hazni ile 13 yaşındaki Seyhan Doğan da vardı; 12 yaşındaki Davut da.

        Aileler Jandarma’ya sordu; “Dağa gitmişlerdir” dendi.

        Birkaç gün sonra Hazni çıkageldi ve anlattı:

        Onu 9 yaşında Filistin askısına düz asmışlardı; 13 yaşındaki ağabeyini de ters!

        Hepsine işkence yapılmıştı.

        Aileler yine başvurdu. Sonuç çıkmadı. Bir iz çıkmadı.

        Seyhan’ın annesi Asiye Doğan karakola dayandı, evladının akıbetini öğrenmek için; onu da aldılar, 11 gün işkence gördü.

        Döndüğünde, evladı olmadığı gibi, artık sağlığı da yoktu.

        O da Cumartesi Annesi oldu.

        İstanbul Galatasaray’da evlatları, babaları, kardeşleri arayanların arasına katıldı.

        Kocası Ramazan Doğan’ın dediğine göre, Asiye Hanım, “Seyhanım, Seyhanım” diye diye öldü.

        “Cumartesi Annesi” Ramazan Doğan oldu.

        “Eski Türkiye”de kaybedilen evladını ararken, bir gün “Yeni Türkiye” başbakanı dedi ki:

        “Bu Cumartesi Anneleri’nin ne yaptıklarını bilmiyorum. Birileri kullanıyor.”

        Cevabı “Seyhan’ın babası”ndan geldi:

        “Başbakan ne yaptığımı bilmiyorsa, söyleyeyim. Oğlumun kemiklerini arıyorum.”

        24 gün sonra, 24 Ağustos 2010’da, Seyhan’ın kaybedilişinin 15’inci yılında, Ramazan Doğan’ın kalbi de durdu.

        Ana baba, Seyhanlarının o kayıp 13 yaşından uzakta, İstanbul’da gömülmüşlerdi.

        “Oğlumuzun kemiklerini bulun. Bizi onun yanına gömün” diyen vasiyetleri kaldı.

        Gözaltından bir yıl sonra, o gün alınanların en yaşlısı, 57 yaşındaki Süleyman Seyhan’ın cesedi bir kuyuda bulunmuştu: Eller bağlı, kafa koparılmıştı. Yakılmıştı.

        13’ündeki Seyhan’ın kemikleri yıllar sonra ortaya çıktı!

        İnsan Hakları Derneği’nin de çabalarıyla, kemikler asit kuyusunda bulundu. 13’ünde öldürülmüş, asit kuyusuna atılmış, 31’inde bulunmuştu!

        Evladın bir kemiğini ararken can vermiş ana baba, İstanbul’da mezarlarından çıkarıldı; Dargeçit’te Seyhanlarına kavuştu!

        ***

        Bakın bu da bizim tarihimiz işte.

        Seyhanların kara talihi, kara tarihimiz.

        Şimdi, 19-20 yıl sonra, o günkü komutanlara ve kimi askere 3 ila 8 kez müebbet hapis cezası isteyen ve kabul edilen bir iddianame var artık.

        Sanmayın ki, maktul olarak sadece “öldürülmüş Kürt çocuklar, köylüler” var.

        Bir de asker, katliamı kabul etmemiş bir uzman çavuş da var.

        Komutanlarla birlikte bir uzman çavuşun da sanık olduğu davanın 8’inci maktulü Uzman Çavuş Bilal Batırır.

        İddiaya göre, konuşmasın diye kazana atılmış, yakılmıştı!

        Eşi Hatice Batırır, “O zaman çocuklarımızın biri 2.5 yaşında, biri 4 aylık. Yıllarca mücadele verip ancak 16 sene sonra maaş bağlatabildim” demişti.

        ***

        Katlanmış müebbetle yargılanacak iki komutandan, taburunki sonra CHP’den Sivas Çepni belediye başkanı olmuştu…

        CHP bu konuda tek kelime bile etmedi!

        Dargeçit Jandarma Komutanı ise DYP’den Bodrum Gümüşlük Belediye Başkanı olmuş; bu iddialar bilindiği, hatta fezleke hazırlandığı halde, törenle AKP’ye transfer edilmişti!

        AKP’nin de bu konuda tek kelimesi olmadı; transferi halleden S. Soylu’nun da!

        ***

        Seyhan’ın kemikleri bulunmadan hemen önce, Cumartesi Anneleri nöbetine 12 yaşındaki Hevi Doğan katılmıştı.

        Amcası Seyhan’dan sadece bir yaş küçüktü; şimdi amcasından daha büyük!

        17 Şubat 2012’de şöyle bitirmişim “Seyhan için” bir yazıyı daha:

        “Hevi, ilk babaannesiyle gelmişti; o öldü. Sonra dedesiyle geldi; o da öldü. Adı ‘Umut’ demek. Acılar gibi kuşaktan kuşağa devredilecek!”

        ***

        Evinden alınıp yok edilen 13 yaşında çocuklarla bir Cumhuriyet Bayramı…

        Evinin önünde yaşından bir fazla 13 kurşunla öldürülen çocuklarla Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı…

        “Cumhurbaşkanı’na hakaret etti” diye okulundan, sokaktan, evinden toplanan çocuklarla bir demokrasi!

        Daha ne kadar ileri gidebiliriz!

        Arşivden: Oğlumun kemiklerini arıyordum, artık öldüm!

        http://www.haberturk.com/yazarlar/umur-talu/546289-oglumun-kemiklerini-ariyordum-artik-oldum http://www.haberturk.com/yazarlar/umur-talu/716775-onlar-sana-da-dusman http://www.haberturk.com/yazarlar/umur-talu/889385-90-yasinda

        Diğer Yazılar