Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Savaş üstü az barış yaşadığımız için, mikro iç savaşlar hep hazır.

        Elde bir de “Kürt iç savaşı” var.

        Böylece bir yarılma etnik, bir yarılma dini.

        Mezhepsel yarılmaları da ekleyin.

        Kimlik savaşları, bin tür oyunun da arasında, bu toprakları hep kıyıma, kırıma hazır tutuyor.

        ***

        Oysa bir de “sınıf” var!

        Bir de insanların Türk, Kürt, Sünni, Alevi, kadın-erkek, başörtülü, başörtüsüz, asker yahut muhalif olarak “ayrımsız” başlarına gelenler, maruz bırakıldıkları ortak veya benzer haksızlıklar, aşağılamalar, baskı ve şiddet var.

        Tabii ki sınıfsal şiddet bir de kimliğe saldırıyla birleşince, katmerleniyor.

        Tabii ki, kimliğin maruz kaldığı şiddet daha derin yaralar açıyor.

        Ama sonuçta “hor görülen ve ezilenler”den beklenen şu:

        Önce, kimlikleriniz etrafında birbirinize düşman olun… Birbirinizi vurun… Bir ötekine kıyın!

        ***

        Aşağıda devletin (ve milletin) “Gazi” diye kutsadığı, “piyasa rehinesi sosyal devlet”in kasıla kasıla lütfedip iş verdiği, “Yaralı, engelli, uzun süre ayakta duramaz, ağır iş yapamaz” raporu bulunan bir insandan Aralık 2014 itibariyle “beklediği görevler”i göreceksiniz.

        Üzerine basıp geçmeyin, tanıyın yerde yatanı!

        ***

        “Yardımcı hizmetli ve sorumlu olarak görevleriniz aşağıya çıkarılmıştır. Her an denetime hazır bulununuz:

        1. Okulumuz binasında bulunan… sınıfları, erkek öğretmen-öğrenci WC’sini, öğretmen odası ve konferans salonunu temizlemek, havalandırmak…

        2. Öğrencilerin sıra, masa, cam, çerçeve vb. eşyalara verebilecekleri zararları önlemek için takip etmek;

        3. Yerinde yapılması mümkün bakım ve tamiratı yapmak.

        4. Demirbaş eşyalarla, yardımcı araç ve gereçlerin takibini ve korunmasını sağlamak, bakım ve onarımını yapmak.

        5. Öğrencilerle aranızdaki mesafeyi korumak, laubali olmamak.

        6. Resmi günler ve bayramlardan önce binalarımızı bayraklarla donatmak;

        7. Kalorifer peteklerini kontrol etmek.

        8. Koridorları sabah 3. derse girilince, öğleden sonra ders başlamadan önce ve ders bittikten sonra paspaslamak.

        9. Öğrenci ve öğretmen tuvaletlerini temiz tutmak ve havalandırmak (Bir daha yazılmış!)

        10. Müdür, Müdür Baş Yardımcısı, Müdür Yardımcıları ve Öğretmenler odasını temizlemek ve havalandırmak.

        11. Eğitim-öğretime yardımcı oda, sınıf ve tüm eklentilerin temizlemek, havalandırmak, tertip ve düzenini sağlamak.

        12. Okul yönetiminin vereceği ek görevlere duyarlı olmanız bakımından işlerinizin bitiminde Okul Hizmetli odasında hazır bulunmak.

        13. Görevlerinizi yaparken meydana gelmesi muhtemel olaylara karşı duyarlı olmak…

        14. Tüm personele karşı nezaketli davranmak ve saygılı olmak.

        15. Verilen görevleri zamanında ve eksiksiz yapmak.

        16. Yönetimin vereceği diğer görevleri yerine getirmek.

        ***

        “Şefkat ve merhamet devleti”nin, engelli “Gazilerimiiiz”den beklediği görevlerin yeniden yeniden maddelenmesiyle bitmiyor, asgari ücret ve asgari merhametli hayat.

        Devlet, parmağını da sallıyor yüzüne ve sokuyor gözüne:

        “AYRICA: Yukarıda uhdenize verilen görevlerinizi yerine getirirken ihmal etmeniz, savsaklamanız, aksatmanız, uyarılara kulak asmamanız halinde işinize son verileceğini şimdiden kabullenmiş sayılacağınızı bilmek…”

        ***

        Mesele bu zaten:

        Şimdiden kabullenmek!

        Kimliğine sıkı sıkı sarılırken dahi kişiliğinin aşağılanmasını kabullenmek.

        Bunu unutup yine kendi doğal kimliğine sarılırken başkasının kimliğinin gırtlağına sarılmak.

        Kim olduğunu sadece etnisiten ve inancınla tanımlamak, bazen onun dahi tanımlanamaması ama kim olursan ol kişiliğinin, hayatının, hakkının ezilmesini kabullenmek.

        “Duyarlı olmak”, emir-komuta ve otorite-itaat, baskı-tehdit sistemine.

        Boyun eğmek ve odaları havalandırmak için pencereyi her açışında aldığın nefese şükretmek.

        Uutulmuş “şehit” olmaktansa avutulmuş “gazi” olduğun için şükredeceksin.

        O okullarda, o işyerlerinde, o kamuda bir iş bulamadığı için intihar edenleri, sözleşmeli öğretmenlik yaparken işsiz bırakılınca aynı okulda hamallık yapan ve yükün altında kalbi duranları hatırlayıp şükretmek.

        Kendi çocuklarını kollamak için olağanüstüden hallice sıkıyönetim kuran sivil-asker ağaların, sana da “ayakta duracak” bir uçurum kıyısı vermelerine şükredip durmak.

        Çünkü bu “Gazimiz” nihayetinde, boynu bükük, şöyle de diyor:

        “Devletimizin her işini yapmak önemlidir. Yeter ki milletimizin huzuru bozulmasın!”

        Öyle işte.

        Huzurunuz bozulmasın, şefkat ve merhamet efendileri!

        Diğer Yazılar