Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bazen bir “küçük” haber büyük sistemin tamamını özetler.

        “Sistem” şöyle:

        Bir yanda Rezalar ve siyasi şürekâsı var üstte…

        Bir yanda 301 Somalı madenci (ve binlercesi) yatıyor en altta.

        “Küçük haber” ise şu:

        “Sayıştay, Soma A.Ş.’nin devlete sattığı, devletin kabul edip (milletin) parasını ödediği kömürün, normalin de çok üstündeki kısmının, çöpe giden taştan ibaret olduğunu belirledi.” (Hürriyet’te Hacer Boylacoğlu’nun haberi)

        ***

        Mekanizma böyle kuruluyor işte:

        Sermaye (bir) iktidarı, devlet (bazen genel, bazen bir kısım) sermayeyi besliyor…

        Kamu kaynaklarıyla ve devlet işbirliğiyle, hem rant hazırlanıyor; hem de 301 madencinin tabutu!

        Onları bir anda yok edecek, 460 çocuğu bir anda yetim bırakacak malum şartlar!

        ***

        Şimdi onu sevin, şunu sevin…

        Elinizde bir de bu “taş” var işte.

        Kimi mahdum rantını taştan çıkarıyor…

        Kimi yetim bağrına taş basıyor!

        ***

        Faciadan hemen önce, bakanların o madeni, o şirketi övmesi, yere göğe sığdıramaması boşuna değil demek ki.

        Sermayenin kirini, pasını yere göğe sığdıramıyorlar…

        Sonra bir anda 301 işçiyi birden yere sığdırıyorlar!

        ***

        Başbakan (Asistanı) Davutoğlu, başbakan tayin edildiği kongrede şunu demeye getirmişti:

        “Yolsuzluk operasyonu, önemli seçimler öncesinde kasıtlıydı… Biz sonra bakacağız buna”.

        Ve artık herkese mi, kendi ailesine ve çocuklarına mı, sözü şöyleydi:

        “ Hırsızlık yapan kardeşim de olsa, kolunu keseriz.”

        Kol filan kesilecek yer değil burası…

        Ama yolunu, yolsuzluğunu kesebilirsiniz; kesebilirdiniz.

        Fakat eliniz kolunuz bağlanıyor.

        Çünkü yük, sadece bagajdaki dört bakandan ibaret değil.

        Araba tavanın üstünde de yük taşıyor!

        Her bir bakan, işte o kömürdeki taş gibi.

        Birini suya atsan; halka halka yayılacak.

        Halka yayılacak!

        O yüzden “Saatçi” soluğu sarayda alıyor…

        O yüzden baba ve mahdumuyla “Güler cemaati” ortaya karışık, “Konuşurum” diye tehdit sallıyor.

        Beraber yürüyüp beraber ıslatanlar bu yollarda, bir ötekine karşı eline taşı alıp atmaya hazır; kendileri harcanırsa diye.

        Ve Davutoğlu lafını yutuyor; bir millet, arsızlığın tapelerinin imhasına seyirci yazılıyor.

        Bu iştahlı, arsız ve yüzsüz Ziyafet İşleri’nin namusla, temizlikle, dürüstlükle, iman ve yüce ahlakla ne alakası var, Diyanet İşleri?

        ***

        Zaten biraz muhakeme yapan bir AKP’li bile şöyle düşünebilir ama zor oluyor genellikle:

        Yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, uğursuzluk yoksa…

        Tapeler, kasalar, kutular, kuytular hepten yalansa…

        Bu dört bakan neden görevden alındı?

        Bu yüzden görevden alındıysa; tapeler, sıfırlar, fısıltılar toptan doğru olamaz mı?

        Paratoner miydiler, partner mi?

        Madem Yüce Divan’a, adalete gönderilmiyorlar; hemen itibarları ve koltukları iade edilmeli.

        Öyle ya; taş yerinde ağırdır!

        ***

        Birilerinin bir gün darbe, komplo, kumpas vesaire yapma girişimi, tamam, velev ki doğru.

        Bitti mi şimdi? Geçti mi o tehlike?

        Evet, değil mi Emcet?

        O vakit, zarf artık yırtıldıysa, mazrufa bakmayacak mıyız?

        “Kasa-kutu cemaati”nin kayıt dışı muhasebe kayıtlarını hangi “Paralel” cemaatin ortalık yere postaladığını öğrendik, tamam.

        Mektubun içindekileri hiç okumayacak mıyız?

        Neden zarfla birlikte mektubu da yırtıyorsunuz a AKP, a Tape!

        ***

        “Barış” denen ülkede polis kurşunuyla yine çocuklar, gençler, oto tamircisi Zeki ile balkondaki Musa da öldürüldü.

        Bu kurşunların peşinde olan bir devlet, Emniyet ve yargı yok…

        Çünkü “Taş Düzeni”ni tahkim etmek, bu düzenin arsızlıklarından taşanları örtmek, kılçıkları sindirtmek ve balçıklarda çatlak sesleri sindirmekle meşgul.

        O yüzden, “kendi sesini duyan polisler”in peşinde olanlar; “çocukları sessizliğe gömen polisler”i umursamıyor bile!

        ***

        Vallahi öncelikle AKP’ye oy vermiş yüzde 50’nin bir düşünmesi lazım.

        Bir göğe bakacak, Reza’yı 58 milyon dolarlık yeni uçağının içinde sırıtırken görecek…

        Bir yerin altına bakacak, 301 Somalı madenciyi, Ermenekli, Torunlarlı işçileri görecek!

        Rezaların önüne yatıp binlerce insanı cansız yatıran bu “Taş Düzeni” kendi çocuklarına izah etmek için bir yalan bulacak!

        Cüzdanınız bu taşlara ortak değilse…

        Vicdanınız nasıl ortak olabilir?

        Kalbiniz hem Soma’da, Ermenek’te, Afyon’da yatanlarla…

        Hem bulduğunu kasaya, kutuya atanlarla nasıl bir olabilir!

        Diğer Yazılar