Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        S. Arabistan Kralı Abdullah öldü ya…

        Cihandan riyakârlık, ikiyüzlülük de sökün ediyor.

        Obama’ya, Hollande’a, Batı’nın “demokrat liderlikleri”ne göre “Büyük devlet adamı”ydı.

        Öyle ya, Arap Baharı’nın mimarı…

        Arapların petrolleri millileştirip halklarını yoksulluktan kurtarmasının teorisyeni…

        Kadın-erkek eşitliğinin mücahidi, insan haklarının kralıydı!

        Afganistan’da demokrat mücahitlerin yetişmesini finanse etmiş, El-Kaide gibi sivil toplum örgütlerinin ilk çıkışına ilham kaynağı olmuş…

        Mısır’da demokrasinin gelişmesi, Suriye’de barışın tesisi, Bahreyn’de hukuk devletinin oluşması, Irak’ta Şii-Sünni bir arada huzur içinde yaşanan çok kültürlü bir yapının kurulması için elinden geleni yapmıştı.

        Daha ne olsun…

        Gökten inmişti ya Işid-Daiş; bir de ABD ile birlikte onları bombalıyordu.

        Tamam, çok önemli değil ama Batı’nın benzinini pompalıyordu!

        Saray’ın, hanedanlığın, petrol rantının paralarını Batı’ya istifleyen bir adalet-hakkaniyet-eşitlik ekonomisi lideriydi.

        Eh, son dönemde, Rusya ve İran’ın yaramazlıklarına diz çöktürmek için petrol fiyatlarını da indirmemiş miydi, S. Arabistan?

        Rüşvet çarkları, kara para ekonomisi, “İslam dünyasını birbirine kırdırma”, yoksulların, adalet isteyenlerin belini kırma gibi iftiraları boş verin…

        Hepsi montaj-dublaj!

        ***

        Tabii Allah rahmet eylesin!

        91 yaş, maşallah bir asır süresi.

        Tüm sarayların başına darısı.

        Ama ister doksan, ister az noksan olsun, insan ömrünün bir nihayeti var.

        İster Saray’da ver son nefesini, ister daha almamış ol hevesini, ister tutamamış ol nefsini.

        Dünya malı dünyada kalıyor; bir de hakiki ve hakkaniyetli bir tarih yazılmasını kirle,pasla sıvamaya çalışan yalaka katipler ile menfaat şebekeleri şebeklerinin naylon tarih yazımı!

        Peşin parayı görünce koşturan demokrat, liberal, cumhuriyetçi dünya avenesinin avanaklarından da hepimize ibretlik dersler bakiye!

        ***

        Biliyorsunuz, Kral’a İstanbul Boğazı’nın en mutena yerinde bir tepe bahşetmişti; “liberal-muhafazakâr” devamlılık.

        Özal-Dalan’ın arz ettiği Sevda Tepesi’nin imar izni de Erdoğan-Topbaş devrine kalmıştı.

        Vallahi Kral’a nasip olamadı tepeye yerleşmek. Hala hukuki meseleler var.

        Kral da, faturalı mı faturasız mı, bilmiyoruz; iktidar vakfına 99,99 milyon dolar mı ne bağışlamıştı.

        İnanın, dolar olarak mı geldi, bozduruldu mu, kur farkından kazanıldı mı, bilmiyorum!

        Ankara’yı, Suriye’yi yiyip bitiren iç savaşa TIR’la “insani yardım” sevkiyatına, Sünni Blok liderliği hevesine “kışkırtan” Körfez’de; Kral ve sinsi politikaların usta tilkisi Prens Bandar, bir baktık, Sünni Blok’un hasını, Körfez devletlerini birleştirip Mısır’ı da katarak, adeta Türkiye’yi kuşatan biçimde kurmuş.

        Bizim “stratejik derinlik”; reel, sanal, banal, kutsal ve kutusal ekonomiyi ayakta tutmuş Körfez sermayesi hatırına, gık diyemedi pek.

        Belki guk demiştir!

        Onca laf ettiğimiz, gözyaşı döktüğümüz “Kanlı Sisi darbesi” organizatörü, finansörü de S. Arabistan olduğu halde!

        Kral ikide bir Sisi’yi kutlayıp bağrına basarken bile.

        ***

        Cumhurbaşkanı, son zamanlarda sık sık “Lawrence”lardan söz etti.

        “Batılı kışkırtıcılar… Müslüman’ı Müslüman’a kırdıranlar” diye.

        Tamam, adam İngiliz ama ne yaptı?

        Arapları, bizatihi Suudileri “Osmanlı’ya karşı” ayaklandırdı.

        Bir açıdan bakarsan, belki ayaklanan halklara saygı duyarsın; “bağımsızlık savaşı” diye!

        Bildiğimiz açıdan bakarsan, “sırtımıza inen hançer” işte!

        Bunlar, “Vahhabi imamı ve emir”likten gelen ilk Suudi Kralı’nın oğlu olan yeni kralla da konuşulabilir tabii:

        Öğrencilere, ticaret odası üyelerine “Lawrence” anlatmak yerine, bizatihi Suudilere anlatsak ya.

        “Lawrence’ın evi”, S. Arabistan’da müze.

        Üstelik açık açık yazıyor tabelada: “Bu ev Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşı veren Suudilere yardımcı olan İngiliz T. E. Lawrence tarafından karargâh olarak kullanılmıştır.”

        Hadi diyelim o fazla tarih.

        Şimdi “Müslüman’ın Müslüman’a kırdırılması”ndan söz ederken, bir yandan Batı’nın, Körfez’in katar katar parasını, tırtır silahını, savaşçı elemanları taşımışsak, “bir ötekini kırsınlar” diye, olmamış tabii!

        “Lawrence” derken, topraklarımızda komşulara karşı 90 adet Amerikan atom bombası, ABD uçakları, “emperyalistler”in Patriot füzeleri,“Müslüman devletlere karşı” kalkanı filan varsa, olmamış tabii!

        Ne bileyim, kasalarda, kutularda “Osmanlı’ya ayaklanmış Araplar’ın, Suudiler”in parası, “Lawrence”ların dolarları, avroları istiflenmişse, hiç olmamış tabii!

        Diğer Yazılar