Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Barış süreci, insan hakları, evrensel hukuk, vicdan, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü ile adalet”in devlet düzeninde, Avukat Eren Keskin de 301’den mahkum oldu.

        Hani, “demokrat” hükümetin çıkarıp Dink’in kuşatılmasını, kışkırtıcı, hedef gösterici haber yapılmasını, peşinen ve hukuken de mahkum edilip nihayetinde bir mutabakat suikastıyla “ölüme mahkumiyet”e kadar giden sürecin omurgası olan madde.

        ***

        Keskin’in suçu şu:

        2004 sonu, evleri önünde, babası kamyon hazırlarken yardım ettiği sıra, ayağında terlikleriyle, 13 polis kurşunuyla 12 yaşında öldürülen Uğur Kaymaz.

        Cümleyi öyle kurmuşum ki, sanki 12’sinde yaşından bir fazla 13 mermiyle delik deşik edilen çocuk suçlu!

        Fakat Adalet Ağaoğlu, hakikaten öyle bir durum var:

        Ancak bu sütun dahil, kimi yerde gündeme gelince bir davası açılan vakada, çocuk suçlu sayıldı ki, öldürenler suçsuz sayılsın!

        Kızıltepe’de öldürüldü; dava Eskişehir’e gitti. Aile oradan oraya sürüklendi, adeta ceza gibi.

        13 mermiye beraat çıktı!

        ***

        İlk yazıyı 24 Kasım 2004’te yazmışım.

        Saygıyla andığım, yüzeysel bakarsan “karşıt görüşlü” olduğumuz rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin o yazılar üzerine kaleme aldığı “vicdan beyannamesi”ni de hiç unutmuyorum.

        Keskin de 20 Şubat 2005’te, Çerkezköy’de “bir çocuğun öldürülmesi”ni sert biçimde gündeme getirip eleştirmiş.

        İşte adalet peşini bırakmamış. Öyle ya, hep öyledir!

        12 Aralık’ta, yani 12 yaşında çocuğun 13 kurşunla öldürülüşünün 11’inci yıldönümünde, 10 ay mahkumiyet!

        Kararda, “Kimsenin düşünce açıklaması altında devletleri, kurumları, kişileri tahkir etme hakkının olamayacağı” yazıyor ki…

        Herkes bir yazarken iki düşünsün; bir konuşurken üç düşünsün; bir yazarken dört düşünsün.

        Yahut hiç düşünmesin!

        ***

        Şimdi elimizde şu var:

        Öldürülen 12 yaşında çocuk.

        Öldürenlere beraat.

        “Öldürme”yi sert de olsa, sadece eleştirene hapis!

        ***

        Buna “Evren”sel hukuk diyebiliriz tabii! Evren de mutabık kalır. Üstelik yaş büyültme bile yok!

        Lakin “evrensel hukuk” geçen yıl, Avrupa İnsan hakları Mahkemesi kararıyla dedi ki:

        Türkiye’ye, yaşam hakkını ihlalden mahkumiyet!

        AİHM’in “Türkiye”ye 10 ay hapis verecek hali yok; 140 bin Avro tazminat cezası verdi.

        Bu parayı, “yargısız infaz”ı “yargılı makul” gören Adalet ve 13 mermiyi sıkanlar adına, devlet, daha doğrusu millet üstlendi.

        Yine özetlersek şöyle:

        12 yaşında çocuğa 13 mermi sıkılıyor.

        Makul bulunuyor.

        Evrensel hukuk mahkum ediyor.

        140 bin dolar veriyorsun; 12 yaşında bir hayatın bedeli diye!

        Kısacası:

        Adaletin yok, ama paran çok!

        ***

        Karşılaştırma yaparsan, şu da mümkün:

        Taş atan çocuğa 20 yıl…

        Mermi atıp birisini öldürene beraat…

        Sopa, tekme, tokat atıp linç yoluyla öldürene 4.5 yıl.

        Eleştirene 10 ay.

        Sorun değil.

        10 yıl sonra, kaç para ise öderiz!

        Nasılsa kasalardaki, kutulardaki avro istiflerinden çıkıyor; insansız adalet aracının infaz bedeli!

        ***

        Hakikaten bu adalet değil.

        Bak eskiden de hiç değildi.

        “Eskiden” dediğinin asit kuyularından 12, 13 yaşında çocukların kemikleri çıkıyor. Bunu da hiç unutma.

        Şimdi de bu adalet değil; sen Adalet sanıyorsun!

        İktidarına 12 yaşında bir çocuğa 13 kurşunla başlamak zorunda kalmışsın…

        12 yıl sonra o vakayı eleştirene 10 ay hapisle yola devam ediyorsun!

        Yine 12 yaşında öldürülen Nihat’larla 2015’tesin!

        Öldürülmesini engelleyerek değil, dosyasını gizleyerek.

        Uğur yerde kalmasaydı, belki bu çocuklar da yaşardı!

        Uğur’u vuran mermiler işte Nihat’ı da buldu.

        Fikr-i takip arşivinden birkaç yazı:

        http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/24/talu.html http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/25/talu.html http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/26/talu.html http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/28/talu.html http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/29/talu.html http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/29/yaz57-40-117.html http://arsiv.sabah.com.tr/2004/11/30/talu.html

        Sanma ki sırf onu vuruyor!

        Birkaç yazıda, Şırnak’ta bir “askeri vaka”dan bahsetmiştim.

        Komutanın hakaret ettiği astsubay sineye çekmek istememiş; şikayet yolunda başka astsubay ve uzman çavuşların tanıklığına başvurmuştu.

        O astsubay “isyan”, diğerleri “evrakta sahtecilik” gibi suçlardan sanık oldu.

        Kimi açığa alındı.

        En ufak cezada ordudan atılmak, dahasına mahkum edilmek üzere.

        TEMAD’ın sahip çıkıp Avukat Erkan Akkuş’un savunmayı üstlendiği davada Askeri Mahkeme “beraat” dedi.

        11 asker evinde sevinç rüzgarı esti.

        Fakat daha da üst komutan temyiz etti.

        Herhalde 11’inin de ceza almasını münasip buluyor.

        Öyle ya, hakarete uğrayan… Öyle ya, yumruk, tekme, tokat yiyen suçludur…

        Hhakaret veya şiddeti haysiyetine aykırı bulursa, suçu daha da katlanır!

        Bin tane örnek vaka sayarız. Asla peşini bırakmaz.

        .Cumhurbaşkanı (gerçi “intihar saldırıları” için) dedi ya, “Müslüman intihar etmez” diye…

        Keşke merak edebilseydiler, bunca asker, polis bile neden intihar etti diye!

        Bazen sanıyoruz ki, adaletsizlik sadece onu vuruyor…

        Az ya da çok, öyle ya da böyle, onu da vuruyor, seni de vuruyor!

        Diğer Yazılar