Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mısır’ın “darbeci-seçilmiş” başkanı Sisi, Paris’te Fransa’nın “sosyalist-seçilmiş” Cumhurbaşkanı ile görüşmüş, silah(lanma) anlaşması da yapılmıştı.

        Sonra…

        Paris’te Charlie Hebdo baskını ardından Sisi ona başsağlığı da diledi.

        Dedi ki: “İslamiyet, masum sivillere karşı böyle eylemlere karşıdır.”

        Sonra…

        Sisi’nin silahları “25 Ocak ayaklanmasının dördüncü yıldönümü”nde, Mısırlı sosyalist, “masum sivil” Şeyma’yı yakın mesafeden vurup öldürdü!

        Şeyma’dan dünyaya, kanlar içindeyken, henüz yere düşmeden, diz çökmüş kocası ona sarılmış, o da kocasının omzuna tutunmuş vedalaşırken bir “an” kaldı.

        ***

        Sisi’nin silahları, henüz darbe yaparken, yüzlerce kişiyle birlikte Esma’yı da öldürmüştü.

        Esma’dan Şeyma’ya…

        Bizim sorunumuz şu:

        Esma ile Şeyma’yı ayırıyoruz!

        Kalbimiz ayırıyor, vicdanımız ayırıyor, gözyaşlarımız ayırıyor!

        Bırak ayrı silahları, mermi aynı silahtan çıksa bile ayırıyor!

        ***

        Çünkü Esma ile Berkin’i de ayırıyoruz…

        Berkin ile Yasin’i de!

        ***

        Çünkü çocuklar, kadınlar, gençler, genç kızlar kendi varlıkları, hayatları, umutları ve trajik ölümleriyle değil…

        Bizim tiyatro sahnemizde bir rolü olup olmamalarıyla önem kazanıyor veya kazanda buharlaşıyor.

        Nasıl da zor geliyor ayırmamak.

        Aynı toprağa benzer kahpelikler sonucu düşenleri, aynı toprakların çocukları saymamak nasıl da zor geliyor.

        ***

        O yüzden vicdanlar karışık, kafalar karışık, stratejik derinlikler zaten çok karışık.

        “Devlet gözyaşları” kafadan ayırıyor çocukları.

        “Cumhuriyet Bayramı”nda kimi cumhuriyetçi komutanın gözaltına aldırıp asit kuyusunda erittiği çocukları hiç görmeden Berkin’i görebilen gözlerimiz…

        Berkin’i ve annesini yuhalatıp Yasin’i öven sözlerimiz…

        12 yaşında çocuğu delik deşik eden 13 mermiyi hoş görüp 10 yıl sonra da 12 yaşında Nihat’ın üzerine basarak Müslümanlık, insanlık, devlet adamlığı, demokrasi, insan hakları dersi fışkırtan arazözlerimiz var bizim!

        “Çocuklarımı dinlediler” diye feryat edip kanunlardan, polisten,yargıdan bir “Yeni Türkiye” kurarken; “çocuğumu vurdular” diye isyan eden analara kapalı kulaklarımız, kapalı gözlerimiz!

        “Çocuklarımı dinlediler” diye polisleri içeri atarken, işten atarken; “çocukları vuranlar”ı kahraman sayıyor gözdelerimiz!

        ***

        O yüzden…

        Sisi darbesine veryansın ederken bile, o darbeyi teşvik eden, organize eden, finanse eden, Esma’nın katillerini para ve silahla besleyen Suudi Kralı için bayrakları indirip yas ilan eden kesif şaşılığımız var bizim!

        Suriye’nin katledilen masumlarını, rejim yanlısı, rejim karşıtı, Sünni-Şii, Arap-Kürt diye ayıran masif baş aşağılığımız var bizim!

        Her yanda, hepimizin içinde, içimizde bir yerlerde; kimi kurban için feryat ederken, kimi masumun katlini makul gören vicdansız bir aşağılığımız da var bizim!

        ***

        Dünya ve ülkemiz, biraz da, hatta epeyce de bu yüzden acıdan acıya koşturuyor.

        Çünkü Esma ile Şeyma’yı aynı kalbe sığdıramıyoruz.

        İki kalpli “sosyalist” cumhurbaşkanları da sığdıramıyor…

        “16 Türk devletli” cumhurbaşkanları da!

        Giremiyorsak, çıkalım!

        Cumhurbaşkanı Cibuti’den AB’ye seslendi:

        “NATO’da varız, OECD’de varız. Niçin AB’ye üye olamıyoruz? Türkiye kapınıza gelip dilenecek bir ülke değildir. Ayaklarının üzerinde duran bir ülkedir. Almıyorsanız, kendi yolunu kendi çizer.”

        Ben böyle tavırları nedense çok seviyorum!

        Fakat karşılıksız bir sevgi bu.

        Çünkü bu tavrı alıyorsanız, ne yapmanız beklenir:

        Madem AB’ye almıyorsunuz…

        NATO’dan da çıkarız…

        OECD’den de!

        Ne beklenir mesela:

        NATO üssünü atom bombalarıyla birlikte söküyoruz.

        Alın, Kürecik’teki kalkanınız sizin olsun.

        Alın Patriotlarınızı, istemiyoruz!

        Topraklarında atom bombası, Patriot, kalkan koleksiyonu olsun…

        El alemin bombası, silahı, uçağı, ittifakı, hesabı kazık gibi orta yerine çakılsın…

        Somali’den Afganistan ve Irak’a “koalisyon ortağı” geçin…

        Sonra “kendi yolunu çiz” gitsin!

        Aynen, “Sisi darbeci” deyip o darbeyi yaptıran Suudi Kralı için “yas” gibi İlyas!

        Şimdi bir AB elemanı mesela, emin değilim de, belki der belki demez:

        Madem AB’ye çok öfkeliydiniz…

        Neden bi miktar Avro istiflediniz?

        Diğer Yazılar