Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şimdi daha iyi anladım.

        Nihal Bengisu Karaca’nın “Başkan’ın uçağı”ndan yazdığı yazı, Başkan’ın başkanlık sistemini neden istediğini daha iyi kavramama yardımcı oldu:

        1. Sebep padişahlık değil.

        2. Sebep Merkez Bankası!

        ***

        Gazetecilerin “halkın gözü, kulağı, dili” mi olması gerektiği yoksa siyasi-askeri-bürokratik otoritelerin “dili” mi olması gerektiği tartışılır hep.

        Neden tartışılır, onu da anlamam!

        Neyse, nihayetinde ikinci alternatifi beğenmesek de, “halkın ne istediği, ne dediği”, otoritelerin ne istediği ve ne dediği yanında genellikle hikaye kalır.

        ***

        Tekrar konuya dönersem…

        Karaca şunu yazdı Habertürk’te:

        “Mesele padişahlık filan değil. Erdoğan ekonomik verimliliği artırmak ve para politikalarında, finans yönetiminde daha fazla yetki sahibi olmak için başkanlık sistemini istiyor. Bunun izlerini Merkez Bankası’na hem de kamuya açık biçimde yaptığıyüksek faiz eleştirilerinde görebilirsiniz.”

        ***

        Bu kadar net ve açık ve bu kadar basitse…

        O vakit kendisini Merkez Bankası Başkanı seçmek yeterli olur.

        Belki de hiçbirimizin anlamadığı, anlayanların da yanlış anladığı budur:

        “Para politikalarında, finans yönetiminde daha fazla yetki sahibi olmak için başkanlık sistemi.”

        ***

        Aynı yazıda ABD (ve başkanı) örneği verilmese…

        “Yarı başkanlık” denerek İngiltere’nin “yarı kraliçelik” sistemiyle süslenmese, bu “parasal, finansal başkanlık sistemi” arzusu sorun olmayabilirdi.

        Ne olacak ki zaten…

        Kim idare ediyor ki parayı, finansı, balansı, rölansı?

        ***

        Fakat problem şu:

        ABD “Federal Rezerv” sisteminde, “başkanlık sistemi” sadece “Merkez Bankası yönetimi”nin 7 üyesi ile başkanın atanmasında (ama Senato onayıyla) geçerli.

        Ve üstelik “ABD Başkanı”nın seçilme-görev süresinden çok daha uzun bir süre için tayin ediliyor ki; banka sadece o başkanın adamlarından müteşekkil bir yönetim olmasın. Atandı mı asla görevden alınamayacak üyeler kendilerini hakikaten bağımsız hissetsin.

        Daha açık aktarayım:

        7 kişi (istisnai istifa-ölüm durumları dışında) 14’er yıl için atanıyor ama hepsi aynı gün, aynı yıl değil.

        Her iki yılda bir en kıdemlinin görev süresi bitiyor; böylece 4 yıl görev yapan bir başkan ancak iki üye atayabilmiş; 8 yıl görev yaparsa da 4 üye seçebilmiş oluyor. 14 yılı dolduran üye bir daha asla tayin edilemiyor.

        FED’in başkanını da başkan tayin ediyor.

        Ve ABD başkanları da, “siyasetten özerkliği” vurgulamak için, bir önceki başkanın seçtiği Merkez Bankası başkanını tercih ediyor genellikle.

        Böylece devletin başı Demokrat yahut Cumhuriyetçi, fark etmiyor; “para politikalarında yetkili” FED kendi (doğru) bildiğini okuyor!

        ***

        Şimdi sakın yanlış anlamayın.

        Aman kapitalizm nasıl daha sağlıklı işler diye çırpınacak halim yok.

        Bizden geçti artık!

        Hangisi daha iyi olursa piyasa daha iyi yürür, serbest ekonomiye aykırı düşmez, küresel sisteme entegrasyon sorunsalının paradigması şeyden şeye şey olmaz diye de dertlenebilecek bir durumda değilim. Dertlendiğim meseleler de pek böyle şeyler olmuyor.

        Ekonomi okudum ama tam bunlar için değil açıkçası!

        Fakat mesele şu:

        Diyorsunuz ki:

        1. ABD’deki başkanlık sistemi harika.

        2. Bizim başkan baba, padişahlık için değil, (Merkez Bankası) para politikaları üstünde etkili olmak için başkanlık sistemi istiyor!

        İşte o zaman bu ikisi çelişiyor gülüm!

        Çelişmesin, savaşmasın sevişsin istiyorsanız…

        Kastettiğinizi ve benim anladığımı yapınız:

        (Binlerce benzer mezunun işsiz olduğu ülkede) İktisadi Ticari İlimler mezunu bir devlet büyüğü olarak para ve finans politikalarında daha da fazla yetkili olmak isteyen birisi varsa, başkanlık sistemine başkan değil, kendisini Merkez Bankası başkanı seçiniz!

        Herkesin hayatıyla oynayacağına…

        Para (politikası) ile oynar!

        ***

        Bir merakım da şu:

        Madem başkanlık sistemi bu ülkenin “ekonomik verimlilik”ini de artıracaktı; 12 yıl neyi, kimi, niye bekledi?

        Başkanlık sistemi ile Başkan’ın sistemi arasındaki farktan ötürü mü?

        Bunları herhalde Başbakan da merak ediyordur!

        Not: Karaca da, “Davutoğlu için bunlar hiç sorun değil” demeye getiriyor ama hakikaten merak ediyorum: Onca tahsil, terbiye; onca akademik kariyer “bağımsız bir başbakan” olamamak için miydi, diye. Partiyi idare eden, hükümeti, bakanlar kurulu toplantısını idare eden, her gün bir şey söyleyen, adeta Başbakan’ın “beceremeyeceği” zannıyla seçimler için harekete geçen, yetinmeyip bir de “para politikalarında daha fazla yetki” için başkanlık sistemi isteyen birisi (elbet sevip sayıyorsunuz da), hakiki ağabeyiniz, babanız olsa dahi otoriteyi hiç itirazsız kabullenir misiniz, o yaşta! Bir bağımsızlığı, kendi kalbinin ve aklının sesine, kendine ait bir dünyası bile olmayacaksa, neden onca yıl kafa ve yürek yorup profesör bile olur ki insan!

        Diğer Yazılar