Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gazeteci” daha haberler yayınlanmadan, Cumhurbaşkanı Sözcüsü gibi diyor ki, “Hakan Fidan milletvekilliği adaylığı için Cumhurbaşkanı’ndan onay istediğinde kendisinin onay vermemesine karşın, yani kendisine rağmen aday olduğu için Cumhurbaşkanı kızgın. Olur vermediği halde istifasına bir tepkisi var.”

        ***

        Devletin Cumhurbaşkanı var…

        Cumhurbaşkanı’nın (esasen Başbakan’a bağlı sanılan) MİT Müsteşarı…

        Bir de Cumhurbaşkanı’nın gazetecileri.

        ***

        Başbakan’ın Genel Başkan olduğu partide “milletvekili adayı” olmak için, Başbakan’a bağlı bir müsteşarlıktan istifa için, Cumhurbaşkanı’nın “onayı” gerekiyor.

        Cumhurbaşkanı da gazeteci de bunu normal sayıyor…

        Belki Müsteşar tam öyle saymıyor; Başbakan’ın da normal sayamadığını, ama zaten anormalliğe tabi olduğunu sanıyoruz!

        ***

        Nitekim Cumhurbaşkanı da kendi sözleriyle bu istifayı ve adaylığı uygun bulmadığını söylüyor zaten.

        Dere geçilirken…” gibi gerekçelerle.

        Ama bir de şunu söylüyor:

        MİT Müsteşarlığına, çok güvenilir, hatta sır küpüm olarak güvenebileceğim birini getirmiştim.”

        ***

        Böylece “Devlet”te yeni bir tanıma ulaşıyoruz:

        Başbakan’ın yahut Cumhurbaşkanı’nın sır küpü İstihbarat Müsteşarı!

        Tamam, bir istihbarat örgütü “sırlarla” iştigal eder; sır bulur, sır saklar, ama görevi “sırları Başbakan’a bildirmek”tir herhalde…

        Başbakan’ın, hele Cumhurbaşkanı’nın sırlarına küplük etmek” değil!

        ***

        Tamam, kelimelerle oynamayalım.

        Neyle oynayalım?

        Cumhurbaşkanı’nın sözlerinde, şöyle bir geçiştirme dışında “Başbakan” pek yok.

        Yani, “Ben zaten karışamam. Müsteşar’ın istifasını onaylayacak, uygun görecek makam Başbakan’dır” da demiyor…

        Partiden milletvekilliği adaylığını münasip görecek makam da Genel Başkan ve parti yetkili organlarıdır” da demiyor.

        Oysa kağıt üzerinde öyle!

        Tamam, yılların hukuku vesaire var da, orası da sözde hukuk devleti!

        ***

        Ne Müsteşar’ın istifasının onay makamı Başbakan…

        Ne de adaylığının onay makamı Genel Başkan olarak Başbakan mevcut!

        Oysa bu devlette bir de Başbakan var.

        Zaten garip bir şey şu:

        Birkaç gün önce Başbakan dedi ki:

        Seçim kampanyamızın esas unsuru yeni anayasadır.”

        Daha dün Cumhurbaşkanı dedi ki:

        Seçim, başkanlığın oylanacağı bir seçim olacak. Seçim bunun üzerine. Başbakan da bunu söylüyor!”

        Hakikaten öyle…

        Başbakan da tam bunu söylüyor!

        ***

        Her şey biat-itaat üzerinden tayin edilince…

        Devlet de böyle oluyor, makamlar da, gazeteci de!

        Herkes, ne bileyim, adeta “sır küpü” işte.

        ***

        Cumhurbaşkanı Başbakan iken, “Fidan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sır küpü” de demişti.

        Pekiyi bir “sır küpü”, artık devletin değil, Başbakan’ın değil, Cumhurbaşkanı’nın değil, teorik olarak da olsa, “eleman” değil de “milletin temsilcisi” haline geldiğinde ne olacak?

        Sadece dokunulmazlıkla mı kalacak, dokunduğu, “dokandırdığı” hiçbir şey olmayacak mı?

        Neden “Sır küpü” biraz olsun “Küp” dışına çıkmak istiyor?

        Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi, “Yorulduğunu söyledi”, öyle mi?

        Meclis dinlenme, yan gelip yatma yeri mi?

        Fidan’ın uzak, mesafeli kalmak istediği ne?

        Diyelim iktidarın “Çözüm süreci” politikası değişti; “Oslo ve çözüm süreçleri”nin esas fidanını diken, hayatını koyan bir adam muhalif mi olacak, öyle kabullenecek mi parti grubunda?

        Cumhurbaşkanı’nın ısrarla istediği “İç Güvenlik Paketi”nde mi sorun gördü Fidan…

        Yoksa bu paketle zaten “süreç müreç olmaz” diye mi düşündü?

        Ne bileyim TIR’lar, Suriye politikası üzerine başka başka şeyler mi düşündü?

        Mutabıksa yahut muhalifse, seçmen karşısında “aday” olarak nelerden bahsedecek?

        ***

        Sır küpü” olmaktan daha zor bir şey varsa…

        O da “kırılmadan” kalabilmek olmalı!

        Diğer Yazılar