Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İç Güvenlik” madde madde çıkarken…

        İş Güvenlik”te sadece şubatta ölü işçi sınıfına katılan 67’inci işçi de yine gökten düştü!

        Bir ülke ve esas bir devlet düşünün:

        İç Güvenlik” diye her yeri yırtı(lı)yor…

        Cumhurbaşkanı ikide bir “benim çocuklarım” diye herkese kızıyor, bazen hüzünlenip “Allah’ın verdiği canı sen alamazsın… Ne bir gün önce, ne bir gün sonra” diyor…

        Ama küçük Şubat bile bitmeden bir ayda 67 işçi ölmüş oluyor!

        ***

        Satılmış Yıldız yine İstanbul Mecidiyeköy’de bir gökdelen inşaatından, sermayenin iştah kulelerinden düştü.

        6. katta çalışıyordu…

        Yerin eksi 7’inci katına kadar indi!

        Böylece 13 kat düştü.

        Sermayenin histerisi hem yukarıya hem aşağıya doğru kat kat oluyor.

        İşçiler de böyle kat kat ölüyor!

        Satılmış Yıldız’ın Quasar kulesinden düşüşü, hemen yanındaki Torunlar’da, 10 işçiyi katletmiş asansör davasında tutuklu sanık kalmamasının hemen peşinden geldi.

        Zaten patronlar için takipsiz kararı verilmişti; birkaç teknisyen içeride tutuluyordu.

        Yıldız da bu hayattan kayınca, “İş Güvenlik”te katliam seyreden devletin “İç Güvenlik” Tomaları koşturdu; olur a işçiler bu ölümlere itiraz eder diye!

        ***

        Sanki şöyle oluyor:

        10 işçinin öldürüldüğü ihtiras, kâr, rant kulesi sahipleri kafadan masum sayılır ve tutuklu sanıklar da tahliye edilirken…

        Havai fişek atılmıyor da…

        Komşu inşaatlardan işçi atılıyor!

        Ostim-İvedik’te Şubat 2011’de 20 işçiyi katleden patlamanın dördüncü yıldönümü de 5 işçiyi yaralayan yeni bir patlamayla idrak edildi zaten!

        Bakın, mecaz değil; yılda 1800 işçi cinayeti varsa, bu katliam ve bu yüzsüzlük, pişkinlik ancak böyle bir şey olabilir!

        Çünkü madene 301 işçiyi gömene yeni ihale…

        Tersanede işçileri yere çakılanlara askeri ihale kıyağı…

        10 işçisi yere çakılmış çocukluk arkadaşı patrona takipsizlik sunan bir düzen bu!

        Sorsan hep “Memleket meanfaati” diyorlar.

        Baraj kapaklarını açıp piknikçileri öldürmüş holdingin eski Garnizon, yeni Havuz kapitalisti, elektrik faturasıyla ezdikleri halka “Taksit maksit yaparız” diye teselli veriyor bu düzende!

        ***

        Satılmış Yıldız, kendisini de öldüren düzenden utanması gereken sanki oymuş gibi “yerin dibine” girerken, kibirli efendiler hiç utanmıyordu.

        Kendilerini dev aynasında görmekten, toz duman olmuş insanları görmekte zorlanıyorlar.

        20 küsur günde can veren 67 işçiyi de, peş peşe kendi şakaklarına, çenelerine sıkmış erleri de, kahraman paşalarının tekmelediği çoluk çocuk babası profesyonel askerleri de!

        Saray inşaatında düşüp ölmüş veya kiralık gecekondudaki iki çocuğuna ekmek peşindeyken Saray’da düşüp iş göremez hale gelmiş işçiyi de.

        Varsa yoksa kendi dertleri, kendi tedirginlikleri, kendi hırsları, bilemedin kendi keder, kendi kader ve kendi kefenleri!

        ***

        Satılmış Yıldız 6’ıncı kattan eksi 7’inci kata düşerken…

        Konya Selçuk Üniversitesi dış cephe işinde çalışan 35 yaşındaki Menderes Keklik de 7 metredeki iskeleden, demirlere çarpa çarpa düşüp yere çakılalı az olmuştu.

        Kaskı öylece demirlere asılı kalmış!

        Manisa’da belediye kanalizasyon işinde 38 yaşındaki Ali Sabuncu, Karabük’te beton pompası düşen 45 yaşındaki Salih Yabır, Kütahya’da inşaatta düşen 51 yaşındaki Mehmet Ertürk, Fethiye’de krom kütlesi altında kalan 51 yaşındaki Ali Taşkın toprağa verileli de yeniydi.

        ***

        Bu pişkinliği, yüzsüzlüğü şaha kaldıran bir bakanlık reklamı, “kamu spotu” kılığındaki vicdansızlık o işçilerin üzerine basa basa şakıyor:

        Nişanlanmak üzere olan, şık bir ofiste çalışan kadın; evet “akılsız” bir kadın…

        Çok güvenilir bir işyerinde çalıştığını” söylüyor ve bize ilan ediyor: “Birazdan yapmamam gereken basit bir hata yapıp beyin kanaması geçireceğim. Yıllarca bitkisel hayata mahkum olarak hayal bile kuramayacağım!”

        Derken tekerlekli büro sandalyesine çıkıyor, yukarıdan dosya almak için. “Bile bile” kayıyor ve düşüyor.

        Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Müdürlüğü, yerdeki kadının da üzerine basıp fetvayı veriyor:

        İş kazası diye bir şey yoktur!”

        Yani… Hepsi işçi kazası; işçilerin, hele kadınların akılsız başlarının cezası!

        Bu düzeni bundan daha iyi açıklayan bir spot da olamazdı, bir spok da!

        Doğru, iş kazası diye bir şey yoktur…

        Siz varsınız; havuzcular, kuleciler, maden, tersane patronları, sermaye, rant, arsızlık ve yüzsüzlük ile katliam var!

        Öyle ya, 301 madenci sandalye üzerinden düşüp toprağa gömüldü…

        10 inşaat işçisi asansörde sandalye üzerinden düşüp yere çakıldı…

        Satılmış Yıldız, 6. katta sandalye üzerine çıkmıştı, tekerlekler şey etti; yerin 7 kat altına uçtu.

        Patronlar, şirketler, devlet güvenilirdi; işçiler kendi arzusuyla, kendi akılsızlığıyla kendi kendini öldürmüştü!

        ***

        Böyle vicdansızlık için eskiden cumhuriyetçi, demokrat, liberal olmak gerekmiyordu…

        İnanın sizin muhafazakâr, dindar olmanız da hiç gerekmiyor!

        Diğer Yazılar