Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mutlaka böyle çok an var da…

        Bir ülkenin, nasıl diyorlar, “Kırılma anı”, bir babanın “Saray yapacağına uçan tabutları değiştirsin” diye bağırdığı andır.

        Çünkü bu “muhalefet”ten öte bir şeydir.

        Bu hakikaten “kırılma”dır.

        Yürekte kopan fırtına, vicdanın isyanı, kalbin derin kırıklığıdır!

        ***

        Bir baba, bir anne, bir evlat, bir eş…

        Bir uçak enkazına bakınca bir Saray görüyorsa…

        Bir tabuta bakınca Savarona eskort filosunu görüyorsa…

        Saray’a bakınca inşaatından düşmüş ölü bir işçi görüyorsa…

        Havuz kapitalistlerine, arsızlığa, yüzsüzlüğe, rant iştahına bakınca inşaatlarda, madenlerde, tersanelerde, yollarda, kulelerle, plazalarda bir ayda 150, bir yılda 2 bine yakın işçiyi ölü görüyorsa…

        Bu hakikaten, derin kırılmadır!

        ***

        İktidar yine iktidar olabilir, o ayrı…

        Belki o çok kuvvetli başkanlık arzusu da amacına ulaşabilir o ayrı…

        Ama bu derin kırılmayla, ülkenin her köşesinde, gencecik askerlerden, 12-13 yaşında çocuklardan, “namus, iffet, erkeklik kurbanı” kadınlardan, sermayenin ayağı dibine serilmiş binlerce işçiden büyük bir “hayalet” dolaşıp durur.

        İstediğiniz hayalleri kurun…

        O hayaletlerden kurtulamazsınız!

        ***

        Bu köşede bu olaylar üzerine çok yazı çıktı.

        Ankara’da helikopter düşüp iki subay, iki astsubay da “şehit” düştüğünde ayrıntılı bir yazı yazmıştım.

        Genelkurmay da “ayrıntılı” araştırıp neden sonra “ayrıntılı” açıklama yapmıştı.

        O tür açıklamalarda, uçağın, helikopterin düştüğünü yine görürsünüz, neden düşmeyeceğini uzun uzun anlatırlar ama neden düştüğünü bir türlü açıklayamazlar.

        Şehitlerimiiiz” diye ölüleri yüceltir, ama bir haftada 6 pilotun, iki astsubayın, bir uzman çavuş ile iki erin “anormal” ölümünü, onların analarına, babalarına, evlatlarına, kardeşlerine, sevgililerine, doğmamış çocuklarına açıkla(ya)mazlar bile!

        Işid’in kaçırdığı astsubayı “Mukavemet etmedi; TC ve TSK’nın itibarına zarar verdi” diye ordudan atmak için anında harekete geçen merhametsiz, acımasız, vicdansız, insafsız ve izansız mekanizma, seri katliam gibi “kaza, cinnet, intiharlar”da tek sorumlu bulamaz.

        Subay pilotlar için “Kahramanlarımııız” diye tirat atar…

        Alltaki askerler için “Personelimiz, zayiat, kayıp” gibi sıfatlarla emir-komuta zincirini sarsmaz…

        Ama hepsini öldüren hakikati asla dile getirmezler.

        Ne askeri ihalelerdeki askeri ve sivil dolapları…

        Ne tankların neden ille de İsrail’de “modernize” edildiğini…

        Ne de bu “Saray çağı”nda kimi yükselirken, onca askerin, işçinin, çocuğun ve kadını neden düştüğünü pek merak etmeden, bir millet de millet olmaya, halk olmaya, insan olmaya devam eder!

        ***

        28 Şubat dönemi Genelkurmay’ın kellemi istemesinin sebebi olan “dosyam”da, darbe karşıtlığı, İsrail’le ilişkileri sorgulama, İran-Irak-Suriye politikasının nasıl İsrail-ABD eksenli olduğunu yazma, medyaya baskı gibi meseleler yanında bir de şöyle bir yazı vardı:

        Kimi emekli paşa, kimi bildiğin kapitalist-muhteris silah tacirleri ile muvazzaf generaller arasındaki samimi ilişkiler.”

        Bunları Washington’da birkaç günlük bir toplantı serisinde de gözlerimle görüp (ve tiksinip) yazmıştım.

        Sonra “tank ihalesi” vesilesiyle biraz dibine kadar kurcaladım.

        F-16 ile İsrail’e uçanları da.

        Onlar da hep “kara liste”ye adımı da yazdı!

        O dip hep cılktır Memed!

        Bunu en güzel; dün “laik askeri ihaleler”in rantı, jantı, kontu kapitalistlerin bugün de “Havuz arsızı” olmalarından; debdebe düzeninde bu kadar insanın ölü düşmesinden anlayabilirsin!

        Bunu, o 28 Şubat’tan bu 28 Şubat’a…

        Herkesin hayatına müdahale için çıldıranların, her şeyi belirleme, toplum mühendisliği için coşanların sadece nöbet değiştirişine ve…

        Bu “çıldırma”nın kurbanı binlerce insana, altüst edilmiş on binlerce hayata bakarak kavrayabilirsin Hocam!

        ***

        Yoksa n’olacak ki…

        Büyük Türkiye’den Yeni Türkiye’ye…

        Büyüyen ve yürüyen…

        Büyüten ve yürütenlerle istediğin kadar avun!

        ***

        Dün Eski Türkiye’de bir Cumhurbaşkanı binlerce insanı yok eden deprem bölgesi için “Patates tarlalarına fabrika ve konut yaparak” Büyük Türkiye deyip “Altımız çürük bizim” buyuruyor…

        Bu sütundan “Asıl tepemiz çürük” diye bağırıyorduk.

        Bugün de bir baba, kimseye bırakmadan Yeni Türkiye Başkanı’na kendi sesleniyor:

        Saray yapacağınıza, uçan tabutları değiştirin!”

        Fikr-i takip arşivinden:

        Diğer Yazılar