Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı “gündem yapıcı” ya…

        Birden “Gül”ü koklayıp sevince Abdullah Gül gündeme geldi.

        ilginç olan şu ki, Gül, Gül tarafından değil, yine ancak Erdoğan vasıtasıyla gündemde!

        ***

        Öyle olunca bir “heyecan” esti:

        Erdoğan, Gül’ün partiye dönmesine, hatta başbakanlığına yeşil ışık yaktı…”

        Hatta hatta…

        (Ev sahibi) olarak davet etti!”

        ***

        Bu heyecanın AKP bir yana, esas AKP muhaliflerinde olması çok ilginç.

        Cumhuriyet’te “mahlaslı” yazıda, neredeyse “Gül’lü AKP ile CHP koalisyonu”na dair bir şeyler bile yazıldı.

        Muhalefet açısından “Erdoğan’ın alternatifi veya karşı dengesi”nin Gül olması hakikaten enteresan Hasan!

        Böyle bir muhalefet biçimi “Kadim büyük sermaye ve büyük medya”dan kaynaklanıp soldan sağa topluma da nüfuz ediyor olabilir, kim bilir Kibariye!

        Ülkenin gördüğü nice “muhalefet” biçiminin tamamen öyle olduğu malum Mazlum:

        Büyük medya, büyük sermaye marifetiyle “Çare Sarıgül”ün dahi umut olması yanında burada bir de “Hakiki Gül” var Songül!

        ***

        Açıkçası herkes öyle değil.

        Başka bir iktidar umudu olmayan ama kendince zaten pek umudu kalmamış, canı yanmış, ruhu sıkılmış kimileri de, belki can havliyle “Gül, dikenden evladır” demiş olabilir.

        Herkese saygılar!

        ***

        Konu Gül olunca, açıkçası Fehmi Koru’nun yazdıkları önemlidir.

        Sakin sakin, ama Gül’le de konuşarak, yakından tanıyarak yazdığı için; son yazısında zaten “Gül’le konuştuğunu” da yazdığı için.

        (Bana göre Koru’nun onca parlak dönemden sonra, iktidar gazetelerinde yaşadığı sıkıntıların bir sebebi de oydu. Belki değildir!)

        Koru, “Gül paradigması”nı değiştiriyor.

        Adeta, “Gül’ün (böyle) başbakanlık değil, (öyle) cumhurbaşkanlığı tercih ettiğini” ima ederek.

        Umarım yanlış anlamamışımdır; bazen olur çünkü!

        Umarım çok şaşırtma değildir; bazen olur çünkü!

        ***

        Erdoğan “yeşil ışık” yakmışken; zaten “Gül’ün keşfi” olan Davutoğlu razı olabilecekken, partide ve tabanda heyecan yaratabilecekken, Gül istemiyor olabilir mi?

        Gül’e sor bülbüle sor şarkısını tercih ederseniz, Koru’ya göre öyle.

        Gül’e sorma, o bilmez şarkısını tercih ederseniz, laleye, sümbüle, mor menekşeye soracaksınız!

        ***

        Belki de Gül, “Erdoğan’ın samimiyeti”ni ölçüyordur; öyle başrol bir cumhurbaşkanı varken yardımcı oyuncu rolünde başbakanlık isteyip istememek ayrı.

        Belki seçimi, milletvekili sayısını, başkanlık sistemi ihtimalini, barışın nereye varacağını, AKP’nin gücünü görmek ister.

        Tabii hepsi spekülasyon.

        Onun fikirleri de her an değişebilir elbet.

        ***

        Neden “samimiyet” dedim; iki eski “samimi arkadaş” için?

        2007’de ilk adaylık denemesi 27 Nisan-Cumhuriyet mitingleri sürecinde “TSK, yargı, büyük medya, büyük sermaye cuntası”nca engellendikten sonra (bana göre) olanlar yüzünden.

        O vakit Sabah’ta ısrarla “Erdoğan (artık) Gül’ün adaylığını istemiyor” diye yazdım.

        Ezberlere uymuyordu belki, ama Dolmabahçe zirvesine uyuyordu!

        Vecdi Gönül’e de uyuyordu “Gül değil, Gönül” formülü.

        Başbakan ile Genelkurmay bir “mutabakat” arıyordu işte.

        Çünkü bu darbeli matkap ülkesinde “ihtimal” hep vardı.

        Fakat “halk, seçmen, sandık” olayı değiştirdi. AKP’ye oy vermemiş en az “10 puanlık” bir kitle de sandıkta isyan etti.

        Darbe ihtimali varsa bile, sandıkta gömüldü!

        Büyük sermaye, büyük medya, bürokrasi, TSK aristokrasisi; cümle bilmişler müthiş ders aldı!

        Patlayan oylar” AKP’de de küçük bir patlama yaptı:

        Oyları esas kim almıştı?

        Erdoğan’ın “mutabakat, temkin” adına ikinci kez aday olmasını istemediği Gül’e göre, “Adaylığının engellenmesi”ydi oyları patlatan!

        Artık ayrıntıları bilmiyorum da “Kardeşimiz Gül” aday ve cumhurbaşkanı oldu.

        ***

        Şimdi nereden çıktı birden bu ihtimal?

        Belki Ankara’ya değil, Riyad’a bakacaksın Aysın!

        Kral’ın ölümü, “son üç kralın sevdiği” Gül’ün taziye ziyareti, görüşmeler…

        Erdoğan’ın taziye ve “bir günlük yas” ardından yine S. Arabistan’a gidişi…

        Mısır’la bozulmuş ilişkilerin, tüyen Arap sermayesinin kabak gibi ortaya çıkardığı ekonomik sorunların ardından yeni Kral’ın, Suud sermayesinin, Savunma Bakanı’nın ne söylemiş olduğunu merak edeceksin Esin!

        Öyle “bilmiş” değil, “bilen” bir iktisatçı olarak yıllarca S. Arabistan’da çalışan; kralları, veliahtları, prensleri, sermayeyi tanımış dünya finans çevrelerini dolaşmış, S. Arabistan ve ABD’nin önem verdiği bir “Gül”.

        Kurucu kral adını taşıyan “Kraliyet nişanı” da var; bilmiyorum başka bir cumhurbaşkanında var mı ondan?

        ***

        Belki Erdoğan biraz da o yüzden S. Arabistan dönüşü “Gül” uzattı.

        Elbet samimiyetle de olabilir, ihtiyaçtan da olabilir; Suudi gazını almak, gaz kapsülünü Gül’e atmak için de!

        Bilebilsem, başlıktaki şarkılardan birini tercih ederdim zaten!

        Fakat Gül derken, yeniden bir de Fidan oldu.

        Belki de esas şarkı, “İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız”dır Tülay!

        HOŞ GELDİN BEBEK!

        Tek çatışma yaşanmadan şehit” verilmişti ya, Şah Fırat’ta…

        15 güne bebeğini bekleyen Astsubay Halit Avcı, kompozit başlıkla çekemediği operasyon filmini başlıksız çekerken, bir tank namlusu onun bulunduğu zırhlıya çarpmış, kapağı başına indirmişti.

        Devlet büyükleri “doğmamış çocuk”a önce yalan söylediler; sanki kendi kendine bir kaza yapmış gibi babası. “Bir kaza sonucu şehit personelimiz” dediler; “kaza”nın ne olduğunu gizleyerek.

        Sanki her şey mükemmelmiş de, babası kusurluymuş gibi.

        Sonra burada da yazmıştım; hakikat ortaya çıktı.

        Derken, o bebek, Mustafa Alp dün dünyaya geldi.

        Annesi Şöhret Avcı, doğmadan yetim kalmış bebeğine sarıldı.

        Bebeğini göremeden ölen babanın ruhu ile babasını göremeden doğan bebek işte o sarılmada buluşmuş, kenetlenmiş olmalı!

        Fikr-i takip arşivinden:

        Diğer Yazılar