Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İki A arasında sıkışmakta olan bir T’nin, T cetveli gibi milim milim ölçü alacağı, çizeceği,bozacağı günler.

        A’nın biri ABD, biri (S) Arabistan.

        Büyük A, Türkiye’nin İ (ve M) yani İsrail (ve Mısır) politikalarını yumuşatmasını; (S) A ise, hem M politikasını yumuşatıp hem de ikinci İ, yani İran politikasını sertleştirmesini istiyor.

        Böyle aşırı bağımsız olduğunuzda ricalar bitmiyor işte!

        Belki de o kadar bağımsız olmadığınızdan, olamayacağınızdan ötürü.

        ***

        Şuradan ölçebilirsiniz:

        Türkiye’ye kaç kez ABD Başkanı geldi son yıllarda; buradan kaç kez gitti?

        Türkiye’ye kaç kez Suudi Kralı geldi; buranın kral adamları kaç kez gitti?

        ***

        Tamam, o ölçüyü geçelim.

        Misal İsrailliler S. Arabistan’ın yeni kralının kimi nasıl karşıladığıyla çok ilgili.

        Mısır’ın “darbeci” başkanı Sisi’yi havaalanında karşılayan yeni Kral’ın, “o darbeye karşı” Türkiye Cumhurbaşkanı’nı neden alanda karşılamadığına takılıyorlar!

        Belki de hiçbir önemi yok.

        Lakin selefi zamanında Türkiye’yle ilişkilerin bozulmasından rahatsız olan yeni Kral’ın “ilişkileri düzeltmek” için bir İ dayatması var.

        Yok, İsrail değil.

        Suudilerin önceliği hep İran.

        Hele Yemen de gittikten sonra.

        Yani öyle bir “İslam dünyası” yok, İslam Ağabey!

        Öncelikle bir “Sünni dünyası” var Suudiler için.

        O dünyanın önceliği ne “kâfirler”, ne Filistin’i hapsetmiş İsrail.

        Hatta İsrail ile aynı paralelde ve Obama’nın İran politikasını suçlayarak bir İran karşıtlığı mevcut.

        O dünyanın demokrasi, insan hakları, halkların kardeşliği, halkların özgürlüğü, seçim hakkı gibi meseleleri de yok.

        Ve “demokrasinin ağası” ABD de, “demokrasi aşığı” Ankara da, hep o Saray’ı dikkate alıyor.

        Sünni dünyası” derken, Suudiler için öyle “Müslüman Kardeşler” veya Suriye’de bombardımanına katıldığı Işid de başka dünyalı!

        Yani Ankara’nın kardeşçe baktığı veya çok düşmanca bakamadığı kimileri de.

        Fakat S. Arabistan için “Sünni blok”ta Türkiye ne kadar önemliyse, Mısır da öyle.

        Mısır, darbe sponsoru S. Arabistan’ın elinde zaten rehin gibi…

        Tamam ama Ankara ne kadar mesafeli ki!

        ***

        Önümüzdeki dönem…

        Türkiye’nin, iki A parantezinde, 2 İ ve bir M için hep baskı altında olacağı ve bu baskının sadece saraylarda değil, sıvasız hanelerin zor bela geçiminde, esnafın siftahında, işsizlerin umut veya umutsuzluklarında, çoluk çocuğu geçindirmek için helak olanların kan ter içinde kalışında da hissedileceği bir “süreç” olacak.

        Çünkü biri “demokratik” diğeri “despotik” iki A da, küçükleri de kendini büyük görenleri de dize getirmek için kurgulanan ekonomik-finansal oyunların kaşarlanmış ustaları.

        Çünkü büyük sandığınız ekonominiz nasıl A’lar için harçlık tutarındaki “sıcak para akışı”yla kıpır kıpır oluyorsa, “havuzun kuruması”yla da sapır sapır olabiliyor bu oyunlarda.

        Çünkü bu oyunlarda sıradan insanların, hamasi milliyetçiliklerin, bağımsızlık illüzyonlarının, şişinen yerel liderlerin, atıp tutmaların maalesef pek kıymeti yok.

        Çünkü bu oyunların sahnesinde var olanlar, ayakta kalanlar, “ortak” dendiği kadar, “rehine” de sayılıyor onların kitabında.

        Bunu en iyi, “darbeye darbe diyenler”in, “darbeciye darbeci diyenler”in bile, “darbeciğin efendisine darbecinin efendisi diyememesi”nde anlarsın Demba Ba!

        Kibir, kibir o da bir yere kadar işte Kadir!

        "PERSONELİMİZ" İNTİHAR SONUCU

        Uçakların neden düştüğünü açıklayamayanlar intiharları nasıl açıklasın?

        Şah Fırat’ta tek çatışma olmadan verilen şehit”i “personelimiz kaza sonucu” diye yalan dolan izah edenler nasıl açıklasın?

        Borç” diyor, “ailevi” diyor, “cinnet” diyor, geçiyor.

        Dün Ankara’da bir astsubay daha intihar etti.

        Mehmet Dinçer Yamak bir çocuk babasıydı.

        Bir haftada dört intihar olmuş; 26 ayda da 29 astsubay. Bu sayıda subay, uzman çavuş, er ve erbaş yok.

        Yamak’ın intiharı tam iki gün sonra Ankara’da Baralor Birliği ile TEMAD’ın düzenlediği “Mobbing… İntiharlar” konferansının önüne geldi.

        Bir “cansız” örnek daha!

        Belki bilmiyorsunuzdur:

        Soma felaketinden önce Soma’nın Meclis’te konuşulmasını; Musul konsolosluk baskınından önce Işid’in Meclis’te konuşulmasını reddetmiş olan iktidar partisi, asker ve özel olarak astsubay intiharlarının Meclis gündemine gelmesini de kabul etmemişti.

        Tek konuşan”ın olduğu bir ülkede “ebediyen susanlar”ın nasıl bir sesi olabilir ki!

        Tam bir yıl önceydi; üç ayda 9, bir yılda 19 astsubay, 1999’dan sonra 76 astsubay intihar etmişti.

        CHP Milletvekili Dinçer, Meclis’te sayıyı söylemişti:

        TSK’da 34 bin subay, 94 bin astsubay vardır. Yani TSK’da her 4 komutandan 3’ü astsubaydır. Bu intiharlar kamuoyunda yeterince algılanmamıştır. Mobbing, keyfi uygulamalar, haksızlık, eşitsizlik…”

        Dinçer, OYAK’ın katılım paylarının yüzde 70’ini sağlayanların 2012’ye kadar bir yönetim kurulunda dahi temsil edilmediğini, ancak AİHM başvurusuna tedbir olarak 1 kişinin alındığını da söylemiş, bütün haksızlıkları az çok sıralamıştı (Burada bunlar çok yazıldı)

        Muhalefet partilerinden başka üyeler de bunlara dikkat çekmişti.

        Sonra ne oldu.

        Kabul edenler, etmeyenler…

        AKP oylarıyla reddedildi!

        Mehmet Dinçer Yamak o sırada hayattaydı, umutları da vardı mutlaka; bir de evladı!

        ***

        İntihar sebebi”ni cidden merak edip sorarsanız, bir arkadaşının mektubunu aktarayım:

        Umur Abi 10 Mart 2015 tarihinde öğlen istirahatında, acı bir intihar vakasıyla Kara Harp Okulu MEBS Ş.Md.lüğünde görevli Muhabere Astsubay Kıdemli Başçavuş Mehmet Dinçer YAMAK'ı kayıp ettik. Arkadaş öğlen istirahatında, yemeğe gitmeyerek çalışma odasında zati silahı ile intihar etmiştir.

        Bu arkadaş başarılı bir Astsubay olarak TSK’yı temsilen Yurt Dışı Geçici göreve gönderildi ve dönüşünde Astsubay Üst Karargâh Hizmetleri (AÜKH) sınavını kazanarak kursa tefrik edildi.

        Kurs devam ederken Kara Kuvvetleri Komutanı’nın denetlemede "Kursu şimdiye kadar başaramayan olmadı mı?" sorusu ile durumdan görev çıkaran AÜKH Okl.K.lığı kursun bitimine bir hafta kala kurban olarak bu arkadaşımızı seçmiş ve kursta başarısız göstererek birliğine iade etmiştir.

        Böylece bir dahaki denetlemede K.K.K.na "Evet kurs kaybettirdiğimiz var” diyebilecekler. Peki sınavı başarı ile kazanarak bu kursa giren arkadaşlardan mutlaka birileri kursu başaramamak zorunda mı?

        Acaba Harp Akademilerinde kaç tane subayı başaramadı diye birliğine gönderdiler ya da kaç tane subayı KOMKARSU (Komutanlık ve Karargah Subaylığı Kursu) başaramadı diye

        gönderdiler?

        Mevzu Astsb. olunca, her ne kadar başarılı Astsb.lar içinden bir de sınavla seçilerek kursa alınmış olsanız da, mutlaka birileri başaramamıştır diye düşünülüyor.

        Bu arkadaş 5 yıldır yapılan AÜKH Kursunun tek başarısızı olmayı gururuna yediremediği için eşini ve 8 yaşındaki oğlunu geride bırakarak hayatına son verdi.

        Şimdi bir Astsubay'ı kursu başaramadı gösterdik, O da intihar etti diye izah etsinler.

        Diğer Yazılar