Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Erenlerin hikmetinden sual olunmaz…

        Ağaların eli de tutulmaz, dili de!

        Cumhurbaşkanı ile hükümeti arasında “tartışma”dan anladığım şu:

        1. Erdoğan seçime doğru “partisinin üstü” bir lisan geliştiriyor.

        2. Tam öyle değil tabii: Ancak ben idare edersem bu parti ve hükümet bir şey!

        3. Tabii hükümete inerek değil; bizzat hükümet olarak.

        4. Çelişki: Hem Kürtlerden hem milliyetçi Türklerden oy lazım. MHP’ye oy kaptırmamak, HDP’nin barajı geçmemesi lazım. “Bölücü terör örgütü ile çözüm süreci”ni hükümet üzerinde bırakıyor; en akıllı, en akil, en dikkatli tek kişi kalıyor. “Türkler”in, milliyetçilerin, “öteki Kürtler”in tek güvencesi tek kişi!

        5. Çelişki: Hem bu hükümetin ve partinin alacağı çok çok oya ihtiyacı var; hem de parti, hükümet, seçmen, Meclis grubu olarak onlara çok ihtiyacı yok!

        6. Onların büyük sayısına, niceliğine ihtiyacı var; onların sesine, inisiyatifine, şahsiyetine, niteliğine çok ihtiyacı yok!

        7. “Çözüm süreci” tam malzeme. Muhtemelen “MHP”ye kayma tehlikesi” görüyor. Kendi iktidarına, hükümetine, tayin ettiklerine “muhalefet” de yapıyor.

        8. Hoş olmayan şeyler onların; doğru ne varsa Başkan’ın. Onları “doğru” yönlendirebilmek, “yaramazlık” yapmalarını engellemek, öyle “Dolmabahçe’de fotoğraf çekinmeler”i engellemek, “İzleme Heyeti” gibi “hoş olmayan şeyler”e yol açtırmamak için tek yetkili gerekiyor.

        9. Başbakan, Başbakan Yardımcıları yanlış yapıyor; çünkü sistem yanlış! Tek doğruyu, en doğruyu, hep doğruyu bilenin “yasal” Başkan olması şart!

        ***

        Görünür problem” şu:

        Oyları AKP’yle almak zorundasınız…

        AKP’yi beceriksizlikle, yanlışla suçluyorsunuz!

        Lakin bunu yanlışlıkla değil, bilinçli yaptığı belli.

        Parlamenter sistem bir daha dönüşü olmamak üzere milletimiz tarafından bekleme odasına alındı” derken, “Parlamenter sistem”in son büyük, en büyük partisini de “emekleme odası”na alıyor.

        Elinden tutmazsa, kucağına almazsa düşecek, gelişmeyecek bir çocuk.

        Hamisi, velisi, babasının şefkati ve otoritesi olmazsa, yanlışlara sürüklenen, o kadar da olgun olmayan, o kadar da zeki olmayan bir çocuk!

        Bekleme ne kadar sürecek? Mevcut uygulamaya yasal zemin kazandırana kadar…” diyerek söylediği şu:

        Otorite benim. Başkan benim. Mevcut fiili uygulama böyle. Ama yasal değil.”

        Seçmenin, AKP’li seçmenin, MHP’li veya MHP’ye gidebilecek seçmenin, “terör örgütüne karşı Kürtler”in oylarını “kendisi için” istiyor; Haziran’da genel seçim değil, özel bir seçim olacak:

        Seçmen 7 Haziran’da mevcut uygulamaya yasal zemin kazandırmaya karar verecek” derken, kızmasınlar ama, AKP’ye, kadrosuna, mebuslarına, adaylarına dediği şu:

        7 Haziran’da sandığa sizin için değil, Başkanlık için gidilecek!

        ***

        Siyaset uzmanı değilim ama taktik olarak riskli.

        Lakin hep kazanmış birisi var.

        Bu kez partisine karşı da kazanmak gibi bir taktiği mi var ne?

        Taktiği, stratejiyi, münasip lisanı bugüne kadar tutturmuş “tecrübeli” hatip ve siyasetçi!

        Gerektiğinde “darbe” dediğine “kumpas”; “bir emirleri var mı” dediğine “terör örgütü”; “barış” dediğine “savaş”; “muhatap” aldığına “bölücü terör örgütü”; “darbeciler” dediğine “sayın mağdur komutanlar” diyen bir politika kurdu.

        Herkesi “çözüm sürecini sabote etmek”le suçlamışken, şimdi partisi ve hükümeti için (bile) “Bölücü terör örgütü taleplerine evet demek bu milletin tarihine de yapısına da çok terstir” diyerek, Davutoğlu’ndan Fidan’a şöyle bir geçen ve biçen biçerdöver otorite!

        ***

        Arınç, epeydir “birikmiş buharı” azar azar, kararınca dışarı salarak “patlamadan” kaynamayı becerebilen bir başka kurt.

        Cumhurbaşkanımızın habersiz sayılması mümkün değildir. Her şeyi bilmektedir” diyerek, sadece sevabı alıp gitmek isteyenin günaha da ortak olduğunu söylüyor; bir günah varsa.

        Şu sözü “Başkanlık sistemi” değil, “Parlamenter sistem”:

        Sayın Erdoğan çözüm sürecini başlatan ve sürdüren kişidir. 6 aydan bu yana da Sayın Davutoğlu gayret sarf ediyor.”

        Bundan hoşlanmadım, hoşuma gitmedi, soğuk karşıladım gibi beyanları kendi hissi beyanları” deyince, otoriteyi bir duygu merkezine indirgiyor!

        Başbakan emrettikçe Cumhurbaşkanı bilgilendiriliyor” diyor ya, işte “bekleme odasındaki parlamenter sistem.”

        Konu mankeni değilim”e cevabı ise ısrarla çizgi çekiyor: Seni seviyoruz, gücünü biliyoruz, ama bir de hükümet var!

        Başkanlık sistemi” ise şöyle: Hisler de emirdir. Başkan emrettikçe, ne bilgilendirmesi, aynı şey hissedilir!

        ***

        Her şeyin, seçmenin, Meclis’in, en çok AKP ve adaylarının “tek bir şey ve tek bir kişi için” birer “konu mankeni”nden ibaret olacağı bir seçim mi olacak; belki olmayacak.

        AKP’nin eksiği saydığı “milliyetçilik, bayra” gibi hususları da Başkan kendisi ele alacak!

        Tabii bu işler Yalta’da Malta’da da böyle mi oluyor, o sistemleri bilmiyorum!

        Diğer Yazılar