Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tabii ki tam bunu kastetmedi ama en güzel yine Arınç ifade etti:

        Biz iktidara mahkum ve mecbur bir partiyiz. Biz iktidarda olmalıyız.

        ***

        Yüzde 34 ile iktidar olabilmiş bir parti, oyları veya oy oranı düşse de, yüzde 41’le de iktidar olabilecek bir partidir, o ayrı.

        Oylarından ötürü bunu hak eder; bu da ayrı.

        Ama “mecburiyet”in bir kısmı hakikaten “mahkumiyet”le ilgili.

        İktidar, hatta iktidarda sadece bir “Politbüro” çok şeyi gizlemek, AKP’ye oy verenlerden dahi saklamak zorunda.

        Panik sık sık bu yüzden oluyor.

        ***

        AKP’nin bu ülkede ciddi bir kesime ufuk açtığını, ötelenmiş, itilmiş nice insanın kendine güvenini ve kendilerine saygı gösterilmesini tesis ettiğini, hatta bu ülkenin “militarizm, savaş, sıvasız hanelerden 40 bin ölü” gibi nice zincirini kırabildiğini teslim etmeyen, haksızlık yapar.

        Ama AKP’nin ve “Başkan”ın, nihayetinde herkesten “teslimiyet” istediğini kabul etmeyen AKP’linin de gözü ve kalbi kördür.

        Nihayetinde dönüp dolaşıp “Militer-polisiye vesayet”in, “savaş”ın ve başkalarının haklarına, hayatlarına “saygısızlık”ın otoriter kaynağı haline geldiğini görmemek de öyledir.

        ***

        Mecburiyet” işte, “güzel hareketler”in yanında ve ardından…

        Örtülü, sıfırlı, kutulu, kuytulu, sinsi” ne iş varsa, onların potansiyel “mahkumiyet”idir.

        Bunların bir kısmı akçalı; havuz arsızlığı vesaire gibi “para” kriter…

        Bir kısmı ise ciddi ciddi “para”militer!

        Libya’dan Suriye (ve Irak’a), Afrika’nın “iç” işlerine, “dünya devleti” hevesiyle girilmiş ne varsa.

        Çok sık söylediğim şey:

        Devletler böyle işleri yapar! Ama bu, o işlerin meşru, yasal olduğunu, suç olmadığını göstermez!

        Gizleyebildiğin sürece, gizlidir. Çorap sökülmeye başladı mı, koku yayılır.

        Suç, ortaya çıkmadığı sürece sadece suçtur… Ortaya çıkınca “mahkumiyet” kapıya dayanır!

        ***

        İşid Mişit işleri de öyle.

        Bu işlerin finansmanında “yabancı devletler ve örgütlerle işbirliği” de.

        AKP iktidarı üzerindeki en büyük siyasi-idari, askeri-istihbari yük ve “enternasyonal suç ihtimali” budur.

        On binlerce mülteciye kucak açan “insanlık” ne kadar takdir edilesi ise, on binlerce ölüme yol açan “Esed zulmü ile Işid vb. mezalimi” arasında taraf ve saf tutmak, cehenneme odun bir yana, bizzat silah, para ve ölecek-öldürecek insan taşımak da öyle rezil bir iştir.

        İçeride “barış” diye geçen kıymetli bir sürecin öte yüzünde, “etnik” ve “mezhepsel” savaşları sınırın ötesinde sürdürmek, günahtan öte insanlığa dair suçtur çünkü.

        ***

        Bu cehennemi işin finansmanı ve teşvikinde, Körfez devlet ve istihbarat örgütlerinin kirli parasından, Batı’nın ikiyüzlü politikalarının ayakçılığına kadar ne varsa, bunlar devlet sırrı değil, devlet kiridir.

        Demokrasi vatandaşların bunları öğrenebilme, bilme hakkına da dairdir.

        Demokrasi “casusluk” değildir!

        Gazetecilik, Meclis ve hakikaten bağımsız yargı, bunların da ortaya çıkarılmasına ilişkin sorumluluklar taşır.

        Yerine getirir, getirmez; o ayrı…

        Ama bir iktidar “Bölgesel Susurlukçu” olmuşsa, halk yüzde yüz bunun ortağı olmak, bilmediği suçlara ve işlere yataklık etmek değil; bunları öğrenmek, tartışmak durumundadır.

        Yere düşmüş işçiye vurulmuş Tekme nasıl canımızı acıtmış ve hala acıtıyorsa, yere düşmüş Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni, Ezidi, Arap, Hıristiyan kadınlara, çocuklara, gençlere, erkeklere vurulmuş her Hançer de içimizi kanatır.

        O hançerlerde kimin parmak izi varsa…

        Halk, en azından ciddi bir kısmı, bunu bilmeli; kendi parmağını o kirli ellerden ayırabilmelidir Hamit!

        Mecburiyete mahkumiyet kadar, mahkumiyete mecburiyet de var çıkan falda.

        Diğer Yazılar