Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sene 2001. AKP iktidar değil.

        Yalçın Doğan Milliyet’ten (Doğan Grubu’ndan) atılmış.

        Sene 2015. AKP iktidar.

        Yalçın Doğan Hürriyet’ten (Doğan Grubu’ndan) atılmış.

        Mesele bir gazetecinin görüşlerine, yazdıklarına, yıllarının, emeğinin değerine katılıp katılmamamız değil.

        Mesele bir hoyratlığa katılıp katılmamamız; bir hoyratlığa kapılıp kapılmamamız!

        Tabii ki “gazeteci olarak atılmak” bir zamanlar çok yaygın olan “gazeteci olarak öldürülmek” yanında…

        Hele “30 yılda 40 bin ölümüz” üzerine yine dağın iki yanında sıvasız hanelerden düşen çocuklar yanında ne ki!

        “Biz gazeteciler”in “çalışma, vicdan, ifade özgürlükleri” de milyonlarca susturulmuş, ezilmiş, rehine-köle pozisyonuna sokulmuş sivil-asker yanında bir şey değil.

        Ama “demokratik” olduğu iddiasındaki ülkede, gazetecinin kendisinden ziyade, hepimiz için ciddi bir şey işte!

        ***

        2001’de Yalçın Doğan (bizlerle birlikte) atıldığında koalisyon iktidarı vardı.

        Bir de ona yamanmış, onu rehin almış büyük medya.

        AKP kadroları o sıra basın özgürlüğünden söz ediyordu; ileride bir Havuz’da ördek ördek mutlu olacak ve sık sık nefret kusacak “muhalifler” de öyle.

        O sıra atılmanın kökünde, kısa bir süre önceki Cumhurbaşkanı’nın yeğeninin banka meselelerini “patrona rağmen” basmak, DSP-MHP-ANAP-Büyük Medya-Genelkurmay-Büyük Sermaye Koalisyonu’nun nasırına basmak da vardı.

        İlginç olan, “Esas 28 Şubat” sırasında Genelkurmay’daki efendilerin verdiği “Atın bunları listesi”ne Doğan Grubu’nda patrondan bir direnç olmuş, ama o isimlerin bir kısmı tam 28 Şubat yıldönümünde, bu kez 28 Şubat 2001’de atılmıştı.

        Cezaevi katliamları henüz olmuştu.

        Milliyet, Hürriyet, Sabah’ın “cumhuriyetçi, demokrat, özgürlükçü, liberal, hakikatçi” yönetici ve yazarlarının katliamları destekleyen manşet ve yazıları da tazeydi (O manşetçiler en büyük medya grubunda sağ kol, sol kol, bol kolalı hala!)

        “Patronun istediği” RTÜK kanunu çıkabilsin diye, medyanın çok ünlü isimlerinin kendilerini utanmadan susturduğu günler de sürüyordu işte.

        Ekonomiyle ilgili bütün olumsuzluklar sansürlendikten, piyasalar manipüle edildikten, hortumlar lüpledikten sonra, tam devalüasyon tüyosunun büyük medyaya verildiği gün de kriz patlamıştı.

        ***

        Yıl 2015.

        Bu kez “28 Şubat muhalifleri” bin yıllık kendi 28 Şubatlarını yaratmış.

        Üstelik “para-militer!”

        Kibir Düzeni çoktan Kin Düzeni olmuş.

        Bir zamanlar özgürlükçü geçinen Havuz Donanması önce birlikte yaylım ateşi açıyor.

        Sonra “Sniper havuzcular” devreye giriyor; keskin nişancı, tetikçiler.

        İtibarsızlaştırma ve basbayağı hedefe ateş!

        Mesele, vurulanın sizden mi ondan mı olduğu değil.

        Bir türlü bunu kavrayamıyoruz:

        Mesele, vuran ve vurulan birilerinin olması!

        Dün de öyleydi bugün de öyle.

        Mesele, kötülüğün bu kadar normalleşmesi, gündelikleşmesi, sıradanlaşması.

        Mesele, içimizdeki faşonun coşması!

        Bunun neresi “Bayram” Ali?

        ***

        Hürriyet Yönetmeni Sedat Ergin, Yalçın Doğan’ın “Bana yukarıdan baskı olduğunu söyledi” dediği vaka için diyor ki, “Baskı olduğu için değil, tasarruf olarak işten çıkardık.”

        Allah iyiliğini versin!

        Neredeyse seni de yetiştirmiş birisi için diyorsun bunu.

        Demek patron katından, patron yatından bakınca öyle görünüyor.

        Keşke “Baskı yüzünden” diyebilseydi de tarihe manalı bir not düşseydi; tasarruf ede ede yaptıklarına bak!

        Ama kısaca yazıyorum işte tarihi:

        Tasavvuf yerine hep Tasarruf ederek yaptıkları değişmiyor:

        Tek bir kıdemli gazetecinin başına gelen bu işin özeti.

        Yoksa kimi isimsiz, kimi çok umursanmamış, kimi bildik nice gazeteciyi yiyip yuttu Mutasarrıflar!

        ***

        Bakın elbet unutmuyorum:

        Biz “gazeteci, özgürlük” falan filan derken, yine onca sıvasız hane evladı dağın iki yanında düşüyor…

        Ve biz “barış umudu” günlerindeyken de şimdi “şehit sayarken” de, sadece Temmuzda 166, yedi ayda 1000 işçi ekmek parası peşinde can veriyor!

        O yüzden esasında bir düzenin tüm çarkları birbirine bağlı.

        Kimileri sanıyor ki “iktidar, güçlülerle mücadele ediyor.”

        İşte güçsüzlerin evlatları, işte onların ölü sayısı; işte Soma, Ermenek katliamlarına rağmen madenlerde uluslararası standartların 2019’a ötelenmesi.

        2001’de o “Paşa, Sermaye, Finans, Medya Kibir ve Kin Düzeni”ne karşı bir isyanı temsil etmek üzere yola çıkmış AKP şimdi “Öz Kibir ve Has Kin Düzeni”nin üzerinde duruyor mu vuruyor mu, siz karar verin!

        Bir de tarihe not:

        2001’de, ABD Irak’a saldırı için Türkiye’deki üsleri kullanmak istiyordu.

        2015’de ABD o üsleri kullanıyor!

        Tarih biraz tekerrür, biraz tefekkür, biraz terakki!

        Diğer Yazılar