Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Haber şöyle:

        80 bin silah depoladılar!

        Sonra bilmiş bilmiş anlatıyor:

        “Yapılan çalışma”da…

        1. PKK’nın bu silahları nerede depoladığı;

        2. Hangi mahallelere yığınak yapıldığı;

        3. Hangi örgüt mensuplarının evinde silah sakladığı;

        4. Silahların adedi ve markası tespit edildi.

        ***

        Sonra da “yapılacak çalışma” bir çırpıda anlatılıyor:

        “Silah ve mühimmat tek tek toplanıp imha edilecek.”

        Hadi!

        ***

        İşte bu kadar!

        30 küsur yıldır hiç akla gelmeyen çözüm.

        Peki iki gözüm…

        Bu haberi Ankara’da yazıp Havuz katiplerinin eline tutuşturuyorsun da şu sorular hiç mi sorulmayacak:

        Bu silahlar hangi ara depolandı, yığınak yapıldı, saklandı?

        Bir çırpıda, 7 Haziran’dan sonra mı?

        Adedine, markasına, evine, mahallesine kadar “tespit” işi ne zaman oldu da bitti?

        ***

        Hakikaten tespit böyle kolay ve mükemmel olunca “tek tek toplanıp imha” da çocuk işi.

        Yeter ki iste!

        ***

        Velev ki bütün bunlar oldu, bu ülkede bir devlet ve onu elinde tutan bir iktidar yok muydu?

        Yani “Hırsızın suçu var” diyeceksin de, tut ki doğru yığınak, ona göz yuman, göz kapayan ve aval aval bakmış birileri var mı yok mu?

        Şimdi yine Ankara talimatıyla “Tek taraflı ateşkes” dedikleri döneme “Çözüm süreci” ve “Barışa doğru” demiyor muydu iktidar?

        Şimdi bu haberleri, manşetleri yazmaları için kullanılan katipler de o ara başkalarını “barışa düşmanlık”la suçlamıyor muydu?

        Müsaadenizle şunu da söyleyeyim; ben o eski halden yanayım.

        Şu halimize, her gün yeni kayıplarla çıldırmamıza yana yana.

        Ama ailesiyle gittiği piknikte ellerinde silahlı “PKK’lı” görünce komutanlarına bildiren, savcıya ifade veren, komutanların o ifadesini geri alması için baskı yaptığı, almayınca da eften püften nedenlerde ordudan atılmak istenen “uzman”ı da yazmıştım burada!

        O neydi o zaman?

        ***

        Suçluluk karnesi epey yüksek ama beşikten masumiyet karinesiyle doğup büyümüş bir iktidar var.

        Barış dediğine şimdi “tek taraflı ateşkes” diyor.

        80 bin silah diye bir şey söylüyor ama doğruysa sorumlusu sanki Lüksemburg hükümeti.

        Kankam Esad dediğine Kanlı Esed diyen de o terakki işte!

        Zaten “Savcısı” olduğu Ergenekon vesaire davalarının sanki mağduru gibi…

        Zırhlı verip arkasında durduğu o savcıları kovalarken sanki o gün iktidar değilmiş, onları kendi tayin etmemiş gibi...

        Herkesi dinleyen birimin başına özel olarak yerleştirdikleri polisler sanki gökten inmiş gibi.

        “Muhterem Hocaefendi” dediğinde terörist…

        “Terörist” dediğinde bir muhterem…

        “Kardeşim” dediğinde düşman…

        “Düşmanım” dediğinde müttefik bulan bir “yapılan araştırma ve tespit” uzmanı.

        ***

        Kör olsan, sezgilerin olur, kulağın yanıltmaz.

        Sağır olsan, gözlerinle anlar gözlerinle anlatırsın.

        Nice engelli neler başarıyor.

        Öyle profesör veya iktisadi ticari ilimler mezunu olmayan nice Anadolu insanının sağduyusu, görgüsü doğruyu eğriden ayırmaya yetiyor.

        Ama bırakın toplumun kimi kesimlerini, komşu halkları filan; kendi geçmişiyle de sürekli kavgalı olan, esasen kendi kafasını yumruklayıp duran bir iktidar var.

        Sürekli konuşmak zorundalar, bir önceki sözlerini unutturmak için.

        ***

        Elbette tavsiye vermek ne haddime.

        Ama Sayın Başbakan’a üniversiteden az büyüğü olarak desem ki…

        Bu Saray adabıyla, sizin ne yaptığınızı bilmeniz, daha önce yaptıklarınızı hatırlamanız, vaatlerinizi, sözlerinizi kabul etmeniz, yanlışlarınızı görmeniz filan asla mümkün değil.

        Siz hep yanılıp yanıltmış ama hep yanılmaz bir otorite kültürüne yatkın olabilirsiniz ama bir ülkenin kaderinin sorumluluğu sadece buna bağlanamaz.

        O yüzden, yapın şu CHP’li koalisyonu, kendiniz de bir rahatlayın.

        Bir başbakan olsun, bir hükümet olsun, bir mutabakat, bir umut olsun.

        Bir daha hatırlatayım:

        Sandıktan Başkan çıkmadı.

        Bu Meclis çıktı.

        AKP, CHP, MHP, HDP çıktı.

        Başkan çıkmadı, başında olduğunuz partiniz yine de birinci çıktı.

        Başkanlık çıkmayınca iş Başkomutanlığın savaşına kaldı; Cumhurbaşkanı’nın “Başkomutanlık görevimi yerine getirmeye çalışıyorum” dediği gibi!

        Siz de hükümet kurma görevinizi yerine getirin.

        Bir iktidar 75 milyon insanı, önce “Komşularla sıfır sorun” sonra “Komşuları sıfırlayın”; önce “barış, barış” sonra “savaş savaş” diye oradan oraya savurmuşsa, sıvasız hanelere her gün yeni tabutlar taşınıyorsa, kendi aklı da pek yerinde değildir.

        Olabilir.

        Koalisyon yapın.

        Bir yardım, bir destek, bir hava değişimi alın!

        Diğer Yazılar