Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu elbette yaygın bir üslup, bakış açısı, duruş mevkii.

        Lakin insan, öyle “büyük devlet adamı” olmuş kişilerden farklı şeyler bekliyor.

        Beklemek ile umut etmek aynı şey olmasa da.

        ***

        Şuradan yakayım önce:

        Misal, Mısır’da “darbe” oldu.

        Bunu darbenin olduğu saat, yazının ertesi gününü beklemeden “Bunun adı darbedir” diye hemen internet üzerinden yazmış, “darbenin katliamları”nın adını “du bakalim” demeden koymuş biri olarak söylüyorum.

        O gün de darbeydi onun adı, bugün de.

        Nitekim Cumhurbaşkanı ve iktidarı da öyle dedi ve diyor.

        Tutarlılık.

        Ama “darbenin arkasındakiler” diye kınaya kınaya sadece “Batı”yı kınadılar.

        Oysa Mısır darbesinin esas aktörü, finansörü, teşvikçisi, tedarikçisi S. Arabistan’dı.

        Bizim “büyük devlet adamları” S. Arabistan’a ne o gün ne bugün tek kelime edebildi.

        O vakit ne oluyor?

        İçten pazarlık ve hakikatin yamultulması oluyor.

        Sadece o değil.

        Esasen kınadığın, sert çıktığın bir darbe ve katliamın esas patronunu gizlemiş, onlar karşısında eğilmiş bükülmüş, onların yanında kaybolmuş oluyorsun!

        ***

        İş öyle olunca tutup S. Arabistan ve Katar’la hep birlik TIR yükleyip “Suriye’ye demokrasi ve insan hakları” nakliyeciliği yapmanın da mahzuru yok.

        Niye olsun ki?

        Kınadığın darbenin esas efendisiyle her yere demokrasi götürürsünüz.

        Masrafı neyse artık.

        Sorun o demokrasiyi parça parça buradan söküp götürmenizde.

        O vakit, vatandaşlarınızın da yok olduğu “Şeytan Taşlama Katliamı” kurbanı yüzlerce Müslüman orada yatarken bile “darbenin efendisi” o katliamda da aklanır!

        ***

        Buradan yaktım önce, çünkü bunu aklımızda tutunca, başka şeyleri de daha rahat anlarız.

        Misal, “PKK saldırıları”nda kimin aklına “PKK ve Işid birlikte saldırdı” demek geldi?

        Saldıran, öldüren PKK ise PKK’dır!

        Ama Ankara Garı Katliamı’ndaki formül ne oldu? Hem “iktidarın Emniyet güçleri” bile sadece Işid hattı üzerindeyken:

        Bu saldırıyı Işid, PKK, PYD, Muhaberat birlikte yaptı” oldu. Kanıt? Yok. Kanaat? O bile nasıl olsun.

        Başkan öyle deyince Belediye Başkanı da Işid’i tamamen oradan dışarı aldı, kendi kentinde onca insan ölmüşken ihaleyi adeta öldürülenlerin üzerine bıraktı.

        Neden böyle pekiyi?

        Nasıl Mısır katliamlarındaki Suudi payı buharlaşıyorsa, Ankara Katliamı’nda da Işid sadece “hissedar” yapılarak, buharlaşmasa dahi, iyice sulanıyor!

        Çünkü “Işid de terörist” ama Başbakan’ın yerinde deyişiyle “Nankör terörist!”

        Nankör kedi”den daha vahşi tabii!

        ***

        O zaman şu soru tarih boyu hep ortada duracak:

        Madem Işid de terörist(ti) PYD de hep terörist, Süleyman Şah’ı kadim kabrinde rahatsız, huzursuz ve çok mahcup edip neden Işid’den kaçırdınız da götürüp PYD’ye emanet ettiniz?

        (Yakında bir davam başlıyor. Operasyonun ve “tek çatışma olmaksızın tek şehit”in nasıl öldüğünün mahkeme kayıtlarına düşmüş ve gizlilik kararı dahi olmayan ayrıntılarını dosyadan aktardığım için. Öyle ya apar topar türbe kaçırmak ayıp bile değil, merak edip bunu yazmak suç!)

        ***

        Şimdi “terörist” dediği “Paralel”e yıllarca paralel olmuş; şimdi “kanlı diktatör” dediği Esed ile yıllarca “çak kanka” olmuş; şimdi “bunlar katil” dediği örgütle son yıllarda “temas içinde” olmuş; “o da terörist” dediği PYD’ye türbe bırakmış bir iktidar var.

        Mısır darbesini kınıyor, organizatörüne tapıyor…

        Başkentinde patlamadaki esas aktörü figüranlaştırıyor.

        Kalbi de kafası da karışık.

        O yüzden, bu iktidara Abdullah Gül’ün getirmesiyle bürokrat olarak katılıp sonra “dışarıdan, atanarak” bakan olmuş, derken “Başkan”ın tercihiyle Başbakan olmuş bir insan, Profesör de olsa, yani inanın siz de olsanız kafanız çok çok karışır…

        Çıkıp onca insanın önüne, hem de bir işçi konfederasyonda…

        Bu salondan dünyaya bir kez daha haykırıyorum: Nerede bir zalim varsa onun yanında olacağız” dersiniz.

        Yazıyı yazan benim, benim de kafam karman çorman oldu.

        Vallahi az bile demiş…

        Ben daha da fazlasını söylerdim.

        Diğer Yazılar