Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir devlet sadece “terörle mücadele” etseydi…

        Bugün olanların bir kısmı olmazdı.

        Ama hukuk ve geniş anlamıyla “güven-güvenlik” sakatlanmışsa, bir “intikam düzeni”nde her şey mümkün.

        ***

        Bizzat bu iktidar “Terörle mücadele adına şehirlerin yıkılması, köylerin yakılması, faili meçhuller kabul edilemez” dediği günleri hatırlar mı, bilmiyorum.

        Bilmiyorum çünkü ne kendi ettiklerine, ne kendi dediklerine, ne vaatlerine dair “hafıza” mevcut. Hafıza nakıssa; özeleştiri, kendinle hesaplaşma, kamusal vicdan da sizlere ömür oluyor.

        “Terör terördür; terörizm de terörizm.” Pusuların, mayınların, enseden sıkmaların, bir halkı sürekli ateşe atmaların da hainliğiyle! Tamam.

        Onlara “terörist” demiyor musunuz zaten?

        Fakat bir devlet, devlet birimleri, “silahlı memurlar” bir halka ve hayatına, evine, kentine karşı da nefret kusuyorsa, o sadece terörle mücadele ile kalmıyor…

        Bir zamanlar iktidarın geçmiş dönemler için çok eleştirdiği “Kin ve intikam duygusuyla hareket”ten başka ne oluyor?

        ***

        Diyeceksiniz ki “savaş!”

        O vakit “Kin ve intikam”ın silahlı, “savaşlı”, ölümcül olmayan örneklerine de bakacaksınız.

        Böyle vakalar yoksa, o da tamam.

        Ama öyle değil işte!

        ***

        Eski adı “Ne istediler de vermedik” iken yeni adı “Terör örgütü soruşturması” da olsa, yıllarca iç içe-kanka-banka olduğunuz bir “cemaat”e operasyon düzenlerken, gazete-TV de basıyorsunuz mesela.

        Mesele sadece “sermaye-para trafiği” ise onları incelersiniz. “Kin-intikam” da girince, el koymakla kalmıyor, kibirle, hiddetle çalışanları da kovuyorsunuz.

        Yetmiyor: Kovduklarınıza işsizlik maaşı bile bağlanmasın diye “Ahlaksızlık”tan atıldıklarını yazıyorsunuz dosyaya.

        Çoluk çocuklarıyla mahkum ederek. Ortada onları mahkum eden bir yargı kararı olmadan, tamamen yargısız infaz ile!

        Yetmiyor: Çıkarılan yeni gazeteyi basmak için başka bir gazete binasını da basıyorsunuz.

        ***

        Bir zamanlar başkalarına baskınları meşru-normal karşılayan ve şimdi sabah-akşam baskına uğrayanlar arasında, o da ne, “başörtülülere de kelepçe” takılmış.

        Tamam, “başörtülü” olunca alelacele Başbakan devreye giriyor, o Emniyet elemanları alınıyor filan ama…

        Ne sanıyorsunuz ki?

        Artık bir iktidar-devlet politikası ve yargı içtihadı bile olmuş “Kin ve intikam duygusuyla da hareket”in emir-komuta zincirinde hali bu.

        Nefret, kin ve intikam zinciri, sahaya “öteki başörtülüye bile kelepçe” olarak yansımış.

        Yoksa Başbakan’ın da (Beyoğlu’daki son tokat belki hariç) pek dert etmediği “Kin, intikam, nefret, şiddet” her köşede.

        Bazen cesede, bazen yerdeki işçiye, bazen Gazi askere, bazen şehit babasına, bazen yerde sürüklenen bir kadına, erkeğe.

        Bu bir “devlet psikolojisi” ve “resmi halet-i ruhiye.”

        Bir gazeteciye şiddet uygulayan polisin ilan ettiği gibi, “Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.”

        Hangi eski?

        Bu iktidarın kendisi, kendi demokrasi-hukuk devleti, barış, kucaklama vaatleri asıl kastettiği “eski.”

        ***

        “Şöhretli” olmayanların adının çok geçmediği hakaret davaları ile kırk yıldır yazan, çizen, kimi iktidarı zamanında desteklemiş onca gazeteciye, yazara da açılmış davalar, istenen hapis cezaları da öyle.

        “Artık hiçbir şey eskisi gibi değil”in intikam düzeni.

        Lakin kendi yakın geçmişinden, 13 yılın bir bölümünden bile intikam.

        Kendinden bile nefret adeta!

        ***

        Genç bir muhabire “Hakim ve savcılara indirimli konut haberi”nden 23 yıla kadar hapisle dava açılan bir ülke burası.

        Silah bunun neresinde? Terör neresinde?

        Yalan-yanlış varsa, tekzip-düzeltme-yalanlama neresinde?

        Başbakan’ın “Kırmızı çizgimdir”, kimi iktidar sözcüsünün ikide bir “Bizdeki gibisi vallahi dünyada yok” dediği “Basın özgürlüğü” bunun neresinde?

        ***

        “Terörle mücadele” arasında bir halkı, siyaset imkânlarını, hepsi bir yana, gündelik yoksul hayatını bile cezalandırmak…

        Yazan-çizen-konuşanlara, makamdan ziyade şahsileşmiş “Cumhurbaşkanı’na hakaret” davaları yağdırmak…

        Kelepçe, tokat, sürükleme…

        İşten atma, attırma, tehdit, baskı…

        “Haberler”i sindirmek, susturmak için sansür, baskı, gözdağı davaları ve korku!

        Bunları demokrasiyle, hukukla açıklayamayacağınız gibi, ki öyle bir dert de kalmadı, “İntikam düzeni” denince de niye karşı çıkacaksınız ki?

        İntikam ve nefret günah değil, mubah sayılmıyor mu zaten?

        Ayrıca, iktidar aklı çok haklı:

        Boyun eğdirecekseniz, nasıl, hangi yolla yapacaksınız ki!

        Rica ederek, istirham ederek, gülerek, severek, ikna ederek, sırt sıvazlayarak kucaklayarak mı?

        “Artık hiçbir şey eskisi gibi değil” ise, kendi eski suretinize dahi öfkelenmeyecek, o halinizden bile intikam almayacak da ne edeceksiniz?

        Diğer Yazılar