Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan güvenoyu alan yeni hükümetini “herkesin hükümeti” diye tanımladı.

        Balkonlarda da bu “herkesin” çok söylenmişti; ama herkes herkes olmuyor haliyle.

        Kimi elbet kendisi istemediği için; ama kimi de kafadan “öteki” sayıldığı için.

        Çünkü “herkesin” lafında da anlaşamıyoruz.

        Herkesin hükümeti, herkesin başbakanı, herkesin cumhurbaşkanı” gibi ifadeler, “hepinizin efendisiyim” gibi anlaşılıyor.

        Herhalde öyle değildir!

        Ama hem gelenek-görenek öyle; hem hevesler hep öyle.

        Oysa “herkesin hakkını, özgürlüğünü gözeten” filan da olabilirdi. Olmuyor.

        İşte ikisi arasındaki “tramvay”a genellikle “demokrasi” deniyor.

        Hesapta “demir ağlı cumhuriyet”in de öyle olması lazım; “herkesin özgür, eşit, kardeşçe olması” gibi bir doğuştan tanımı var ya.

        Ama “yurdu demir ellerle örmek” de bir şekil!

        Yani “herkesin” deyince önemli olan “trafik hangi yönde?”

        Herkese buyruk, herkes kuyruk” mu, yoksa “herkes uyruk” mu?

        İkincisi vatandaşlık; temel hak ve hürriyetler vesaire.

        İlkini biliyorsunuz:

        Onu içeri atın, bedel ödeyeceksin, sen sus, haddini bil, hain” ve diğer edebi-cezai külliyatımız.

        ***

        Zaten kavramların, kelimelerin kökünden sorunumuz var:

        Hüküm” yargı da olabilir, kanaat de, ceza da.

        Üçüncüsü daha kolay!

        Muhakeme” vicdan da olabilir, akıl da, her ikisi de; “mahkeme” daha iyi tabii.

        Muhasebe” hesap vermek de olabilir; hababam sadece hesap sormak daha kârlı tabii.

        Günah” bir korku, bir terbiye de olabilir; sadece keçilere yıkmak çok konforlu tabii.

        Uzatmayayım; “kelime avı” dedin mi, avcılara ders verecek halimiz yok bittabi.

        ***

        Başbakan işe “herkesin hükümeti” olarak “herkesin hakikati, herkesin hakkı, herkesin hayatı” noktasından başlayabilir; kendisi bunu biliyordur zaten.

        Çünkü analar mesela, bir çocuğu okuturken, böyle öğütler verir, öyle dualar ederler.

        Üstüne bir de onca eğitimi, akademik kariyeri, dünyanın bilgisi, görgüsü, sorusu, araştırmasını ekle.

        ***

        Herkesin hakikati” için misal, “herkesin hükümeti” hakikat üzerindeki örtüyü epeyce kaldırabilir.

        Örtülü paralar, örtülü TIR’lar, örtülü katliam ve cinayetler.

        Oysa “herkesin hükümeti”, tabii önceki kabinelerden başlayarak şunu tercih etti:

        Işid Musul Konsolosluğu’na yürürken bunun Meclis’te konuşulmasını, araştırılmasını reddetti…

        Soma faciası olmadan önce, Soma maden ocaklarının araştırılmasını reddetti…

        Suruç katliamının araştırılmasını reddetti…

        Şimdi de Diyarbakır’da Tahir Elçi’nin ve iki polisin öldürüldüğü “olay”ın araştırılmasını reddetti.

        Buna karşılık TIR örtüsünü kaldıran kim varsa; asker, savcı, gazeteci “casus, hain” ilan edildi.

        Başbakan “Amaçları bizi Lahey’e götürmekti” diyor; kimse “insani yardım”la Lahey’e gitmez. Eğer TIR yükünü Lahey’e boşaltmaya niyetli değilse!

        ***

        Herkes türlü çeşitli örnek veriyor ama TIR meselemiz en çok “Irangate” denen, “İran-Kontra” meselesine benzer.

        Yani ABD’de Kongre, Nikaragua’daki seçilmiş “solcu” Sandinista yönetimine karşı CIA’nın beslediği Kontrgerilla’ya yardımları ve İran’a silah satışını yasaklamışken, İran’a gizlice silah satıp o parayla Kontralar’ın beslendiği skandalı.

        Önce bir Lübnan dergisi ortaya çıkardı; sonra ABD basını yazıp durdu.

        Özür dileyen Başkan Reagan oldu. Mahkum edilenler gazeteciler, ortaya çıkaranlar değil; iyi kötü, az çok, yönetimdekiler, elemanlar, Ulusal Güvenlik’ten işin organizatörü Yarbay North oldu.

        Bu elbette ABD devleti temiz olduğu için değil. Hiçbir devlet temiz değildir. Hele emperyalist, tahakkümcü devasa bir mekanizma.

        Lakin sorun hakikatin peşine düşmek, örtüyü kaldırmak ve bunun “hak ve özgürlük” sayılmasıdır.

        Burada olanlar işte öyle örtülü işler…

        Olmayan ise işte bu ilkeler.

        Herkesin hükümetine hayırlı işler!

        DİYARBAKIR'DA 6 ÇOCUK...

        Diyarbakır acıyı yeniden kuşandı mı, durduramıyorsun.

        Suikast, cinayet, katliam, şehit, vurulanlar, yıkılanlar… Şimdi Kur’an kursunda yangına kurban 6 çocuk. Akşamına bile beşinin kimliği tespit edilememiş miydi?

        Meclis bunu araştırsa hiç olmazsa!

        Katliamı araştırmayan, maden faciasını görmek istemeyen, yılda 1500 işçiyi öldüren iş kazalarına “fıtrat” diyen, Ceylanpınar’da süt işçisi minik kızların ölümünü mesele etmemiş, Diyarbakır’da öldürülen trafik polisi ve Ceylanpınar’da evlerinde katledilen iki polisle ilgili iddiaları ciddiye almamış, iktidara ilişkin ne olsa hemen “darbe” demiş, iktidarının 10 yılını “askerler darbe yapacaktı” ile geçirip bir süredir “askerler darbe yapacaktı diyenler darbe yapacaktı” diye idrak eden bir şey “herkesin” olmakta zorlanmaz mı Hocam?

        Belki de zorlanmıyordur; kolay oluyordur; ben bilmiyorum tabii.

        Diğer Yazılar