Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünyanın en nadide koleksiyonlarından biri oluşuyor:

        Cumhurbaşkanı’na hakaret” veya “casusluk, hainlik, terör örgütü şeyi” suçlamasıyla davalar, mahkumiyetler, hapisler sonucu hedef “cezaevlerinde okur yazarlığın yükseltilmesi” olmalı.

        Bu amaçla raflara, koğuşlara, hücrelere kitap-gazete-bilgisayar yerine gazeteci, yazar veya twitter-sosyal medya ahalisinden seçkiler koymak hakikaten güzel proje.

        -En son hangi kitabı, makaleyi okudunuz?

        -Yok, kafadan yazanın canına okuduk.

        -Ne güzel. Kökten kültürel bişi olmuş!

        -Öyle. İnsan, müptelası oluyor.

        -O zaman, durmak yok.

        -Yok. Basın özgürlüğü bizim kırmızıçizgimizdir.

        -Çok güzel. Enine mi, boyuna mı?

        -İki kırmızıçizgi, çapraz.

        -Ne zarif!

        ***

        Şimdi yazıya “kırmızıçizgili pijama”dan girdim, yanlış yaptım.

        Konu başkaydı; kan kırmızı kılıçtı.

        Burada daha önce de çok andığım Bandar bin Sultan’ın kilit adam olduğu “proje”nin Türkiye’yi teğet geçip geçmediğini, transit mi geçtiğini, aktarma mı yaptığını merak ediyordum.

        Çünkü bu “proje” yarın öbür gün ciddi bir suçlama olarak herkesin önüne gelebilecek.

        İnanın, “Kafa Kesen Krallık”a, yani kısaca KKK’ya “Batı demokrasileri”nin tapınması kolay kolay bitmez; birçok Müslüman devlet adamının rehinelik hali de.

        Ama ortaya çıkacak.

        Düşmanımız İsrail değil, İran’dır” diyen bir adamın, Krallıkla kalmayıp “Sünni Blok”u nasıl “Şiilerin, Alevilerin temizlenmesi”ne yönlendirdiği, ABD ve İngiltere’nin kimi üstün zekâlılarını aynı kanlı suda bir daha bir daha yıkanmaya nasıl sürüklediği, “Arap Baharı”nı yani halkların despotlara karşı ayaklanma, hürriyet ve hak mücadelesi yapma ihtimallerini bastırmak için onları birbirlerini katletmek üzere nasıl katillere teslim ettiğini, Arap dünyasında Mısır seçimlerinin yarattığı “orta yoldan biraz demokrasi ihtimali”ni nasıl kanlı bir darbeyle boğduğunu, Işid’i “bir proje” olarak nasıl beslediğini öğreneceğiz!

        S. Arabistan’ın eski Washington Büyükelçisi, CIA manipülasyoncusu, İsrail-Likud müttefiki, Şii-Alevilere ırkçılık derecesinde düşman, S. Arabistan istihbaratının ve ulusal güvenlik teşkilatının şefliğini yapmış Bandar’a bandıranları da tanıyacağız.

        ***

        Denir ki, El Nusra Katar projesiydi; Işid ise Suudi.

        Biz”de de Katar ve S. Arabistan’la birlikte “Suriye’ye demokrasi” taşımak için nakliyecilik yapılmış olmalı. Bayırbucak Türkmenleri’ne “insani yardım”ın sonu yok.

        Bakın, şu ayrımı yapalım unutmadan:

        S. Arabistan ve Katar, paramparça olması için uğraştıkları Suriye’den, bırakın Alevileri, Kürtleri, Ezidileri; “Saddam zulmünden kaçan” bir tek (sıradan, yoksul) Sünni bile kabul etmiyorken, Türkiye 2 milyon insanı ağırladı. (Epeyceyi de çakma motorlara, havasız botlara, adi süngerden can yeleklerine yükledi.)

        Kapıyı açmak hakikaten “insani yardım.” Ve bunun için TIR mır da gerekmiyor!

        Ama demokrasiye düşman bu iki sarayın “projeleri” zaten insani olan ne varsa, onun kanına kan kattı!

        ***

        Bandar ve onun yönlendirdiği Suudi Sarayı’nın “projesi”nin tek yerinde demokrasi ve insan hakları olmadı; olamazdı.

        Bahreyn’de Şii çoğunluğun “demokratik protestosu”nu bile kanla bastıran Suudi ordusuydu.

        Onların korkusu, Müslümanların demokrasi, insan hakları, “her türlü despota karşı” ayaklanması, sarayları, kokuşmuş rejimleri sarsması; Şii veya Sünni, “devrim” olması, bırakın devrimi, seçimle iktidarın el değiştirmesinin mümkün görülmesiydi!

        Türkiye’nin kankalık ettiği zihniyet böyle bir şey. Orada “sandık meşruiyeti, millet iradesi” filan yok.

        Orada kılıç var, itaat-biat var, petrolün karası sarayın parası var.

        Onların projesinin hedefi öyle emperyalizm memperyalizm, Filistinlilerin hakları filan da olmadı; “Öteki Müslümanlara karşı cihat” oldu.

        Bu proje kirli, kanlı ve suçludur!

        Zaten sürece bakarsanız, ABD’de CIA ve McCain gibilerin ittifak yaptığı Bandar’ın geri hizmete çekilişi geçen yıl Obama’nın önceki Kral’la yaptığı görüşmenin ardından geldi.

        Muhtemelen “Işid projesi” artık fazla gelmişti.

        Işid’e karşı savaş denen, “Frankenştayn’ı bombalama” da ondan sonradır.

        Ama inanın bölgenin her yerinde, her canında, her kanında Bandar’dan da bir parmak izi vardır.

        ***

        Demokrasinin tramvayından bile inip Bandarların bandır bandır TIR’ına filan binerseniz kırmızıçizgiler de çapraz mı oluyor ne?

        Hürriyet ve haklara dair tüm ufuk kayboluyor;projeler başka hal mi alıyor ne!

        Diğer Yazılar