Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan’ın güzel sözleri oluyor.

        Mesela Brüksel dönüşü uçakta söylediği:

        “Düşünceme aykırı fikirler savunuyor olsa da hiçbir kitabın yasaklanmasını mazur da görmem, doğru da görmem. Bu bir eski dönem alışkanlığı. Kütüphanemde benim benimsemediğim görüşte binlerce kitap var. Her bir kitap saygıya layıktır.”

        Yine kendisine ait “Basın özgürlüğü bizim kırmızı çizgimizdir” sözü de öyleydi…

        Partinin başına geldiği ilk kongredeki “Yolsuzluk yapan kardeşimiz olsa kolunu keseriz” deyişi de (yoksa el miydi, parmak mı, tırnak mıydı, unutmuşum.)

        ***

        Netice şöyle:

        Kitaplar yasaklanmış!

        Hitaplar “hakaret” diye tutuklanmış.

        Basın özgürlüğü yaralanmış. Sansür dışarıda, gazeteciler içeride, gazeteci döven serbest, gazete binası basan, gazeteci tehdit eden Bakan Yardımcısı, başka gazetecileri neredeyse ölümle tehdit edenler ise Havuz Medyası’nda teşvikli piranha!

        Yolsuzluk hassasiyeti ise “darbe, paralel” denerek dört bakanı, kollarıyla, kol saatleriyle, elleriyle, parmaklarıyla, tırnaklarıyla, birlikte hem aklamış hem saklamış!

        ***

        Fakat şu ihtimal hep var:

        İleride bunların hepsi, yani özgürlük, yani yolsuzluğun şeyinin kesilmesi, yani kitaba saygı hep mümkün olabilir.

        Üç puanlı sistemde önümüzdeki maçlarda her şey olabilir! Nitekim “Esed’in ömrü artık yıllarla değil, aylarla, hatta haftalarla” denmiş, sonra yıllar geçince biz de bunu hatırlatıp durmuştuk.

        BM Güvenlik Konseyi’nin son toplantısıyla galiba Esad’a da ömür biçildi.

        Tamam, Ankara’nın temenni edip söylediği biçimde değil ama nihayetinde aşağı yukarı öyle.

        Lakin şu da oldu:

        Işid, El Nusra gibilerine de daha kısa ömür biçilmeye çalışılıyor. O zaman onların ömrünün en güzel yıllarının da muhasebesi çıkacak ve bakılacak, her kitaba saygı göstermişler mi, diye!

        ***

        Çünkü şöyle bir ihtimal var:

        Türkiye’nin Rus uçağını vurması üzerine “dünya savaşı çıkar mı” spekülasyonları bile yapılmıştı ya…

        Şimdi tam tersine “ABD-Rusya mutabakatı” bile sağlandı.

        Bunu da Ankara başardı işte! Yeni dönem Türkiye’yi, askeri üs olarak, mültecilere barikat olarak, Aylanlar’a mezar olarak, Işid petrolüne, parasına, palasına, makasına, takasına kapıdan ziyade duvar olarak çok önemsiyor.

        Hakikaten gurur duyulacak bir bölgesel, küresel ve kültürel etkinlik!

        Fakat devletler bunu yaparken, muhtemelen sağdan soldan da ithamlar, iddialar, iftiralar fışkıracak ve inanın muhterem, muhtemelen o TIR’lar orada durmayacak!

        ***

        Başbakan “Paris’te de asker sokağa indi” derken de haklı.

        Hakikaten, “130 insanı öldüren” saldırılardan ve tehditlerden sonra asker sokağa indi.

        Bakın, Saint Denis’deki operasyonda da o apartmandaki daire delik deşik olmuştu.

        Fakat Başbakan’ın örneğindeki Şırnak, Paris mi?

        Cizre şu anda Saint-Denis gibi mi?

        Diyarbakır’ın lakabı Paris olabilir ama Sur’da vurulup öldürülen 15 yaşındaki İbrahim Seine Nehri kıyısında dolaşırken başına kuş mu düştü? Paris’e benzetmek şundan da mümkün değil: Yine aynı Sur’da bir uzman çavuş kendiliğinden mi “şehit düştü?”

        Tamam, “hendekler, gizlenmiş teröristler, ateş açanlar, polis vuranlar” var ve bu da Paris’ten farklı ama her hane mi terör yuvası, her vatandaş mı terörist bu bizim Pariş’te?

        Hakikaten Paris’ten de insanlar kaçtı, ama onlar turistti. Öğretmenler, memurlar, yerli halk kaçtı mı, terk etmeye teşvik edildi mi, zorlandı mı Sayın İbrahimoviç?

        Tamam, haklısınız, benzetme çok yanlış ama “Paris’te de Şırnak gibi…” diyen de ben değilim, iktidar.

        Peki, Paris delik deşik mi?

        Kendi yaramızla, kendi kanamamızla, kendi acımızla Paris’e bakıp bakıp mı teselli bulacağız?

        O zaman şunu da sorup gideyim:

        Madem Şırnak ve diğerlerinde de durum “Paris gibi…”

        Paris’teki baskın, canlı bomba ve kurşunlamalar Fransa parlamentosunda tartışıldı…

        Lakin Diyarbakır, Suruç, Ankara Garı (canlı) bomba ve katliamlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tartışılması yasak…

        Sanki oralarda öldürülenler Fransızmış gibi!

        Diğer Yazılar