Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı S. Arabistan’dan ayrıldı…

        Ve daha ayağının tozu bile silinmeden, S. Arabistan, İran’ı ve Şiileri de provoke edecek biçimde “idamlar”ı gerçekleştirdi.

        Bunu Türkiye Cumhurbaşkanı’na hiç bahsetmeden, o gider gitmez yapmışlarsa, sadece “idam vanşeti”yle kalmıyor, neredeyse “kanka” olan müttefikine de çok ayıp!

        Öyle ya, Türkiye, S. Arabistan’ın yeniden başlattığı Yemen bombardımanın arkasındaki muğlak koalisyonu da destekliyor; hatta uzaktan parçası bile sayılır.

        ***

        Aklınızda bulunsun diye yazıyorum:

        O koalisyonda, S. Arabistan’ın kotardığı darbeyle “seçilmiş Mursi kardeşimiz”i indirip hapse atmış, “Esma kızımız”ı katleden katliamların sorumlusu Sisi Paşa da var. Tabii artık üniformayla, apoletle değil; çünkü o da “seçilmiş.”

        Sadece o koalisyonun parçası değil Türkiye.

        Sağ olsun, her konuda ilkeli ve hep tutarlı, hiç değişmeyen, “dik duruşlu” bir tutum sergileyen “De facto Başkanlık Sistemi” ile “Deme facto Başbakanlık Sistemi”nden oluşan iktidarın, önce “Biz orada yokuz” deyip sonra çoluk çocuk kendimizi orada bulduğumuz “Made in Saudi Arabia İslam Ordusu”nun da nadide bir parçası.

        Böyle “parça parça” bir Suudi aşkı var işte.

        Ne de olsa örnek demokrasi ve insan hakları devleti.

        ***

        S. Arabistan, hep hayal ettiği gibi, Suriye ve Irak’ın karıştırılmasından, oradaki Şii iktidarların Işid’le neyin sarsılmasından, lakin şimdi “O da ne, meğer Işid Daeş imiş, teröristmiş” olunmasından ve ABD ile Rusya’nın Irak ile Suriye’deki durumu değiştirmesinden sonra, kafadan İran’a çakıyor.

        İran bizim hem kıymetli bir komşumuz, hem de en kankamız Suudiler’in baş düşmanı oluyor ya…

        Ne yapacağız şimdi?

        Ortadoğu’da barışı, aklı, sağduyuyu” falan filan tavsiye eden bir “itidalli demokrasi” mi olacağız…

        Yoksa “Kılıç” yanında saf mı tutacağız?

        Biz böyle hep iki arada bir derede, piknikte gibiyiz zaten!

        Bir yere yerleşemiyoruz; hep kalktı kalkacağız.

        Çünkü geçerken uğruyoruz, çünkü eserikliyiz, çünkü ne yapacağımızı bilmiyoruz!

        ***

        Elbette, dünyada en çok idam uygulayanlardan İran’ın kimseye idam dersi verecek hali yok da…

        İdam edilen Şii din adamının da teröristten ziyade, silah yerine söz, seçimler, adalet talep eden birisi olduğunu bilmeyen yok!

        Türkiye’yi S. Arabistan’ın yanına park edip bir de yaygın bir savaşın parçası haline getirecek olanları, Tarih sağdan da soldan da pek iyi yazmaz.

        Hele bir de, siz tam oradayken karar verip sizin ardınızdan infazları gerçekleştirmişlerse!

        Geçen gün boşuna, “Bu yıl (da) Suudi yılı olacak” diye yazmamışım.

        Siz de buna razıysanız, yeni yılınızı tebrik ederim!

        DİK DURMAK, DİK OTURMAK, DİK YATMAK!

        Cumhurbaşkanı’nın S. Arabistan gezisinde vefat eden Hasan Karakaya için Genelkurmay adına başsağlığı dilenirken, “Haksızlığa karşı zor zamanda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan da taviz vermemiştir” denmiş.

        Bu olabilir, tamam!

        Olmayan şu:

        Genelkurmay, kozmik odayı ve arşivlerini de kullanıp “Zor zamanda konuşmayı bilenler ve dik duruşundan taviz vermeyenler” ansiklopedisi veya kırmızı kitabı çıkartsa ya.

        Tarih boyu, darbelerde ve darbesiz dayatma-vesayet dönemlerinde “Konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan taviz vermemiş” de sürülmüş, kazınmış, katledilmiş, fişlenmiş, şişlenmiş, hapsedilmiş, işkence görmüş nice yazar, gazeteci, edebiyatçı, akademisyen, sendikacı, siyasetçi, din adamı, hukukçu, asker ünlüler de bulacak… Ünlü olmayıp bazen tek tek bazen kitlesel katledilmiş insanları da.

        ***

        Karakaya’nın “Dik duruştan taviz vermediği dönemler”, onun iktidar yanında bulunduğu ama başka “dik duran gazeteciler”in hapse atıldığı şu yıllar değil, herhalde 12 Eylül, 28 Şubat gibi devirler olmalı.

        İyi de, onları babam mı yaptı Sayın Paşalar!

        Sayın Genelkurmay, “Zor zamanda konuştuğu ve dik duruşundan taviz vermediği için” ordudan atılan veya ezilen, hiddet-şiddet-eziyet gören subayların, astsubayların, uzman çavuşların, erlerin, sivil memurların altın listesini de çıkarabilir.

        Esas duruşta platinli bacağı yüzünden esaslı “dik” duramayınca, paşanın teklemediği Gazi’yi de (Paşa’nın terfi ettiğini belirterek), az dik durunca komutanın “Biz başız, siz .ötsünüz” diye bağırdığı uzman çavuşları da ekleyebilir ( o komutanın da terfi ettiğini belirterek.)

        ***

        Dik duranlar”ı seviyorsanız…

        Hem dik durmasını bileceksiniz; hem de zor zamanda konuşan ve dik duruşundan taviz vermeyen herkese saygı duyacaksınız.

        İster astınız olsun, ister dostunuz olsun, ister karşınızda birileri!

        Siz veya bir başkası saygı duymuyorsa da, hukuk işte bunun için zaten.

        Diğer Yazılar