Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şurada üç polis yatıyor, hemen ileride iki daha…

        Bir ana, 11 çocuk sokak ortasındaki cesedine bakıyor, 11 gündür mü orada?

        Bir çocuk yatıyor, ambulans teğet bile geçemiyor.

        Bir bebek dedesiyle birlikte uzanmış. 7’den 70’e bile değil; 3 aylıktan 80’e.

        Yer sofrasında bir kadın üç çocuğunun önüne cansız düşmüş. Az ileride bir asker, bayrağa sarılı tabutunu bekliyor.

        Her şeyin “canlı” olabildiği bir “Milenyum”da cansız düşmeye devam ediyor, bir ülkenin çocukları, kadınları, sıvasız hanelerin bir ötekine, bir ötekinin düşmanları!

        ***

        İktidarın gurur duyacağı bir şey yok.

        Bak, oy olabilir, bir şey diyemem.

        Ama gurur? Yok!

        Kanlı, cansız, izansız, insafsız bir devirle kimse gurur duyamaz. Kimse bunun üzerinde tarih yazamaz.

        Bak, Tarih bunları yazmaz diyemem. Ama öyle sandığınız gibi tarih yazılmaz.

        Çünkü Tarih’in de bir utancı vardır.

        İstediğin kadar cilala, pudrala… Yüzü kızarır. Diyeceğini unutmaz. Alnımıza yazar!

        ***

        Cumhurbaşkanı, özellikle de “madem henüz parlamenter sistem”dir, Başbakan, hükümet, AKP; bilhassa Meclis, ortada kalmış CHP, iktidarın yeni suretinin parçası olmuş MHP, silahların 6 milyon oyunu rehin aldığı HDP…

        Bir düşünün lütfen.

        Bu sorumluluğun yükünden kuşak kuşak kimse kurtulamaz.

        “Çözüm, barış” derken (tabii MHP hariç), demek ki mümkün gördünüz. Demek ki mümkündü. Demek, ne kadar yalan olsa bile, bir an inandınız.

        En ciddisi, inandırdınız.

        O polisler, 9 ay önce diyelim, ölümün, pusunun, mayının, bombanın, roketin kendilerini beklediğini bilmiyordu. Bilmek ne kelime, bir daha olmaz biliyordu.

        O kadınlar, analar, çocuklar, dedeler, gençler; “bir daha olmaz” sanıyordu.

        Bakın, “Bir daha olmaz… Olmayacak” diye yüksek sesle vaat, müjde, umut sunanlardan, Allah geçinden versin, kime ne oldu?

        Bilemediğim çoktur, ama o ya Suruç’taki, Ankara’daki çocuktur, gençtir… Bir de Tahir Elçi’dir.

        ***

        Kısa ömürlerimizi, yani esas sizlerden bahsediyorum kıymetli oy alanlar ve politika yapanlar; fani ömürlerinizi, başkalarının ömürlerini, sıvasız hanelerin asker, polis, sivil gençlerini, çocuk ve bebekleri, anaları “ömürsüz” kılarak idrak etmek başlı başına utanç değil mi?

        Kendi hayatlarımıza lök gibi kurulurken, onca hayatın, hayat olmak ne kelime, bir ömür dahi olamadan kan içinde yuvarlanmasını izlemek, yönetmek, sevk ve idare etmek çok ama çok tuhaf değil mi?

        İnsanın kendi çocuğunun yüzüne bakmaktan utanacağı bir zamanda…

        Ölümlerin faillerini değil, öldüren sarmalın sebeplerini değil, öldürücü yanlış ve tuzakları değil, her Allah’ın günü ölümle, kanla tehdit edenleri değil…

        Öyle ya da böyle, yanlış ya da doğru, şiddete karşı “başka türlü bir lisanla” barış istediler diye insanları hedef göstermek, linç etmek bile utanç verici değil mi?

        Onlar mı en önce müjdelemişti, “Aha, barış ufukta” diye?

        Onlar mı en çok lanetlemişti “Savaş lobileri”ni?

        Onlar mı “silah, bomba gömülürken” göz yumdu?

        Onlar mı Türk ve Kürt, milyonları “Artık savaş olmayacak, bitti” diye inandırdı?

        Bir cumhurbaşkanı, bir başbakanın içinde bir Voltaire, bir Emile Zola gibi bir şey olamaz mı:

        Fikirlerine asla katılmadıkları insanların düşünceyi ifadelerini bile savunamazlar mı; onları tehdit edenlerden olmak bir yana, tehdit edene tavır alamazlar mı?

        Bunca “erkek adam”ın eşleri, anneleri, kızları, çocukları bile onlara başka bir ses, başka bir nefes telkin edemez mi?

        ***

        İktidar önce şunu kabul etmeli…

        Yüzde 50-60 “savaş oyu” derleyebilir…

        “Kandırıldık” da diyebilir…

        Ama en büyük sorumluluk, bu ülkeyi kim yönetmiş ve yönetiyorsa,“çözüm, barış, artık silah yok” diyerek kim herkesin ruhunu ve aklını hazırlamışsa, ondadır!

        Şimdi yeniden, silahsız bir ufuk sorumluluğu var iktidarın.

        Hepimiz faniyiz ya, inanın o oylar filan gitmeyecek kimseyle…

        Geride ya şanla barış diye, ya kanla savaş, iç savaş diye yazdığımız bir tarih kalacak.

        Sonra o Tarih, elindeki notları, toprağa düşmüş canları toplayacak…

        Ya bir cehennemi yazacak, ya ortak akıl ve vicdanla bir cehennemden çıkışı!

        Diğer Yazılar