Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir alıntı yapayım bugün:

        11 Eylül’de El-Kaide saldırılarının değiştirdiği ilk şey kamusal söylem olmuştu.

        George W. Bush’un olaylara ilk tepkisi ‘Bugün milletimiz kötülükle tanıştı’ sözleriydi.

        Ardından bu sözleri yine tekrarlayacaktı.

        Peter Singer ‘İyilik ve Kötülüğün Başkanı’ adlı eserinde Bush’un 2003 Haziran ayına kadar yaptığı konuşmaların bir analizini yapar ve bu konuşmalarda kötülük kelimesinin 319 kez geçtiğini ortaya koyar.

        Bush’un retoriği kendine özgü değildir, nitekim çoğu eleştirmen onun kötülükle ilgili düşünceleriyle İslamcı fundemantalistlerin düşünceleri arasındaki benzerlikleri ortaya koymuştur.

        Bush’un konuşma metinlerinden biri olan ‘Şer Ekseni’ni yazan David Frum şöyle diyordu:

        ‘Nüfusun neredeyse üçte ikisinin şeytanın varlığına inandığı bir ülkede Bush, Usame bin Ladin ve çetesini gerçek anlamda Şeytan’la özdeşleştiriyordu.’

        Danışmanları kelimenin kışkırtıcı olduğunda karar kılana dek Bush kötülüğe karşı bir haçlı seferi sözü bile vermişti.

        Bu türden bir dil, konuşmacının sertliğiyle de birleşince insanların çoğu, kötülüğün dirilişinin dinin dirilişiyle koşut gittiğini düşünmeye başladı. Yoksa kötülük fikrini başka nereden edinebilirdik ki?”

        (Ahlaki Açıklık, Yetişkin İdealistler İçin Bir Kılavuz, Susan Neiman; Çeviren: Nagehan Tokdoğan, İletişim Yay.)

        ***

        Tarihin her diliminde, dünyanın her yerinde “birileri” olan biteni bu sözlerle tanımlar, açıkladığını düşünür ve işin ilginci, kitleler nezdinde de “en açık” haline bu tür dil ve üsluplarla ulaşır!

        Fakat bu “açıklama” dünyanın hakikatini, olan bitenin sebep ve niteliğini, “kötülük”ün nereden, nasıl doğduğunu, neden büyüdüğünü ve nasıl sona erebileceğini pek açıklamaz.

        Bu “açıklama” türü, bir takım güçlerin, güçlülerin, “sevk ve idare” odaklarının, otoritelerin, otoriterlerin “yapmak istedikleri”ni meşrulaştırmak, kendilerine ahlaki, kutsal, kaçınılmaz bir görev düştüğünü, hatta verildiğini, hatta hatta indiğini kabullendirmek için kullandıkları bir “yöntem”dir.

        319 kez kötülük, 320 kez hain, 321 kez düşman, 322 kez şeytan vesaire!

        Bu hitap; kafamızdaki, ruhumuzdaki, dokumuzdaki inanç, efsane, karşıtlık, iyilik-kötülük kalıplarına cuk oturur.

        Oturur ve esasında her insana bahşedilmiş akıl, vicdan ve ikisinin sentezi olan “muhakeme” ve elbette sorgulama ihtimallerini de bertaraf eder…

        İnsanın en “saf” vaziyeti olan “başkasına aynen inanma ve onun dilini kendi dili zannetme”nin muhteşem örneklerini sergiler.

        ***

        İnsanın problemi şudur:

        Bush yahut bin Ladin gibiler, neredeyse aynı dille, aynı “Şeytanlaştırma, kötülük” lisanıyla bir ötekini, karşıdakini tanımladıklarında…

        Bir bölümü Bush’un arkasında saf tutar…

        Bir bölümü bin Ladin ve benzerlerinin arkasında veya etrafında!

        Tabii bin Ladin cinayet, sabotaj, suikast, katliam gibi şeylerle açık “terörist”tir…

        Hakkında ne düşünürsek düşünelim, büyük çoğunluğu sivil on binlerce insanın hayatına, ülkelerin yağmasına, istila ve işgallere, iç savaşlara, tarihin tarihî yıkımına, dünyanın daha berbat bir yer hale gelmesine sebep olsa da, emrindeki ordular, bombalar, silahlar ve lacilerle Bush “meşru” sayılır!

        İnsanoğlunun bir başka paradoksu da şudur işte:

        Kökenimiz, milliyetimiz, dinimiz, aidiyetlerimiz yüzünden, misal Bush gibilerinden nefret bile edebiliriz…

        Yaptıklarını, ettiklerini lanetleyebiliriz.

        Sonra bir gün, fark etmeyiz bile, sırf o yaptığı içinmiş nefretimiz; yoksa o yapılan, edilenlerin bir biçimine hayran bile olabiliriz!

        Çünkü şeytanlaştırma ve kötülük üzerine o kalıp, kendi bedenimize, aklımıza ve olaylara bakış biçimimize de uymaktadır tıpatıp.

        İşte öyle Tıptıp!

        ***

        İşte o yüzden, “Karşıtların birliği” ile “Karşıtına dönüşmek” diye bir şeyler vardır.

        İşte o yüzden, devrimler karşı-devrimle, otoritelere isyanlar bir başka otoriter düzenle, başkaldırıların bir kısmı boyun eğme-eğdirmeyle devam edebilir.

        Devam eder” dedim, çünkü Tarihin Sonu yoktur!

        Tarih doğmadan biçilmiş donu da yoktur!

        Ne olacağını tam bilemezsin Kamil!

        Diğer Yazılar