Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ne kadar “geriye” döndük?

        90’lara mı?

        Öyle ya, “iki günde 10 şehit” ile “onlarca etkisiz hale getirilen”e ilaveten, yargısız infaz iddiaları.

        Beyaz Toros” demode olsa da, daha “çağdaş” araçlar ve gereçler.

        Yoksa 90’lar derken, aynı anda 70’lere de mi?

        Öyle ya, peş peşe kahve taramaları, “Yeni Türkiye”de yine kurşunlanan gazeteler, şimdi de Yeni Şafak, Yeni Akit!

        Hadi İHD’nin onca raporuna inanmıyorsunuz; Mazlum-Der’inki de “Silopi’de işkence” raporu.

        Ne kadar “geriye” döndük?

        O kan içinde, korku dolu, otoriter rüzgârların altında insanların kırıldığı “kendimiz”e ne kadar döndük?

        Her kuşak bir öncekilerin “tattığı”nı tatmalı diye mi döndük?

        Bir babanın kan içinde düştüğü toprağa bir de evladı yapışmalı diye mi döndük?

        Yıl 2016, bir (ya da iki, üç) “bodrum katı”nda gerçekte ne olduğunu ortaya çıkaramayan, bununla yüzleşemeyen bir memleketi çok mu özlemiştik de, acele acele oraya döndük?

        ***

        Genelkurmay bir yandan “şehit sayısı” açıklıyor, bir yandan “Cizre’de 574, Sur’da 175 etkisiz hale getirilen terörist” diye “tam sayı” veriyor.

        Bir ülke düşünün, iki ilçesinde “etkisiz hale getirilen 749 kişi.”

        Hep söylenen “PKK’nın toplam 3 bin mensubu var” hesabının gerçekçiliğini gösteriyor olmalı bu sayılar!

        30 yılda 30 bin etkisiz hale getirilen… Binlerce kayıp, binlerce mahkum ve tutuklu” ve şimdi yine “az zamanda etkisiz hale getirilen 749, 750, 751 terörist!”

        Kimse şunu pek sormuyor:

        Etkisiz hale getirilmiştir” dendiğine göre “etkili hale nasıl getirilmişti?”

        Sadece kandırılarak, örgütün baskısıyla, dağa kaçırarak, hendek kazdırarak, eline silah vererek mi?

        30 küsur yılın içindeki nice Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, TBMM ve sivil toplum örgütleri raporunda, evet nadiren olsa da kimi Genelkurmay başkanı ağzından bile, “etkili hale gelme süreci”nin, kuşak kuşak yeniden ölmeye, öldürmeye hazır gençlerin “terörist” sıfatıyla ortaya çıkışının öyle basit açıklanamayacağı söylendi.

        Bu iktidar da zaten tam onu söyleyerek “Çözüm-Barış Süreci” deneni bu toplumun önüne koydu.

        Ama hızla “döndük.”

        90’lara mı, 70’lere kadar mı?

        ***

        Bu “dönüş”ün özeti şu:

        Bundan sadece birkaç yıl önceki “anlayış” şuydu ya da ne bileyim, öyle söyleniyordu. Satır satır aktarayım:

        On yıllar boyunca Türkiye sanal korkularla gereksiz endişelere maruz bırakıldı.

        İçeride sanal tehditler, dışarıda düşmanlar üretildi.

        Türkiye on yıllar boyunca içine kapandı, içine kapatıldı.

        Ne dediler? Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili dediler.

        Biz geldik, bu anlayışı yıktık, bu anlayışı ortadan kaldırdık.

        Zaman zaman savaşın eşiğine geldiğimiz komşularla dost, kardeş olmadık mı?

        Bütün o korkuların, o tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya çıktı.

        Düşman üretme politikasından yarar değil, zarar gördüğümüz ortaya çıktı.

        Beraber yürüdük biz bu yollarda… Beraber ıslandık yağan yağmurda… Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda… Bana her şey Sizi hatırlatıyor… Bana her şey Sizi hatırlatıyor… Bana her şey Sizi hatırlatıyor.”

        ***

        Şimdi “on yıllar boyuncaki korkular ve düşmanlar”ın tekrar “boş değil, dolu olduğu” bir zamanı idrak ediyoruz.

        İleride muhtemelen, yine oradaki “güzel ifade” ile, “bundan yarar değil, zarar gördüğümüz ortaya çıktı” denebilecek kadar “düşman” var şimdi:

        İç düşmanlar, “teröristler”, “paraleller”, “casuslar ve hainler”, “müsveddeler” var…

        Suriye, İran, Irak, Suriye Kürtleri…

        Yetmez ama, evet Rusya ve hatta ABD!

        Böyle “düşmanı bol” zamanlarda olan da oluyor; “İsrail’e ihtiyacımız” hemen sahnedeki yerini alıyor; olsun bari o dost olsun!

        Böylece S. Arabistan, Katar, bir de İsrail.

        Ortadoğu’da İran, Irak, Suriye’yi duman etmeyi hep hayal etmiş bir Triomuz var işte.

        Kim demiş dört yanımız düşmanlarla çevrili diye!

        Olan bitene ve bir türlü bitmeyene bakıyorsun…

        Eh hava da yağmurlu ya…

        İçinden bir şarkı tutturuyorsun, “hatıra” bu ya; birkaç yıl önceki sözleri “hatırlayarak”:

        Bana her şey Sizi hatırlatıyor!

        Diğer Yazılar