Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu soru normalde “AKP muhalifleri”nin değil, AKP’ye oy verenlerin, onunla yola çıkanların, 13 yılın “bir bölümü”nde demokrasi-adalet mücadelesi yapanların olmalı:

        AKP’deki (hadi Ak Parti’deki) bu otomatik refleksin sebebi ne?

        ***

        Tepkilerin, öfkelerin ve belli ki AKP’ye oy vermiş nice insanın da hayreti sonucu, AKP “Çocuk istismarı” için Meclis’te komisyon kurulmasını sonradan kabul etti ama ilk refleks “ret” idi.

        Kendileri de anne, baba olan, kimi torun sahibi insanlar “otomatik” olarak neden bir reddiye utancını paylaşır?

        Çocuklar için yürekleri isyan edeceğine, neden hemen “Vakıf kollama” uğruna “bir kez olmuş” diye terennüme saparlar?

        İster “inanç yuvası” olsun ister “utanç yuvası”; çocukları koruyacak “cesaret” yerine “büyükler”i kollayacak cürete sarılmalarının özündeki sebep nedir?

        İnsan bundan utanmayacaksa neden utanacak?

        Şunlardan da mı?

        ***

        Aynı “Refleks” aynı gün “Yurtta Reza, Cihanda Reza” savunmasına koyuldu.

        Taciz-tecavüzün mekanlarından biri de, ABD’de tutuklanan kanka da hep “tanış.”

        Refleks önce buna göre hareket ediyor.

        Refleks önce “bizden, bizimkinden” diye ayırıyor.

        Bunu aceleyle icra ederken de, hükümette, devlette, Meclis’te, Havuz’da “rezalet üstüne rezalet” yığılıyor!

        Manipülasyondan yalana, dolandan inkâra kadar.

        ***

        Soma faciasından kısa süre önce muhalefetin “Soma madenleri” önergesini de aynı Refleks reddetmişti.

        Ardından 300 kadar madenci katliamla gömüldü; 400’den fazla çocuk yetim kaldı.

        Onların hemen ardından, yere düşmüş madencinin kafasına inen Danışman Tekmesi’ni ve “Yersin Tokadı” sesini hatırlıyoruz.

        Refleks”in adaleti; Danışman’a “ayağı incindi” raporu verirken, ayağın merhametsizce vurduğu madenciyi önce işsizliğe, sonra zırhlı Mercedes’e vurmaktan para cezasına, derken hapse mahkum etti.

        ***

        Refleks” Torunlar asansörüne de yetişmişti. Gökdelen rantını derleyen “çocukluk arkadaşlarımız”, 30 küsur kattan betonun, sıfırın da altına çakılan 10 işçi katliamında zerre sorumlu ve sorunlu sayılmadı.

        Emir kulu” birkaç kişi tutuklandı; onlar da serbest. Aynen cephanelikte 25 askeri paramparça eden emri verenler gibi.

        Refleks”i Karadeniz’de tabiata ve insana saldıran “Milletin Şeyine Şey Etme Havuz Holdingi”i için sıvasız hanelerin jandarma ve polis çocuklarını halka karşı özel güvenlik gibi kullanmasından da bileceksiniz.

        ***

        Aynı gün, “Yurtta Çocuk İstismarı”nı araştırmayı önce reddeden, “Cihanda Ambargo İstismarı” sanığını dört elle kollamaya çalışan “Refleks”i zaten rezabey’in de dahil olduğu saat-kutu-kasa-masa-sıfır vakasında, bakanları ve mahdumları kollayıp üstünü örtüşünden de hatırlayacaksınız.

        ***

        Refleks” adaletinde yine aynı gün Işid zanlıları makul şüphesiz serbest kalırken, “Akademisyen” hücreden hücreye sürülüyor mesela. “Hakaret” denerek “Gazeteci”ye 2 yıl hapis çıkıyor; “casus” denerek “Gazeteciler”in yine içeri girmesi isteniyor gazetecilerin. “Tecavüz mekanlarından” vakfı protesto edenler gözaltına alınıyor.

        Uludere ise Anayasa Mahkemesi’nde hak aramaktan men ediliyor; 34 ölü bir yana, bir pul yüzünden!

        ***

        Refleks”in Suruç Katliamı ardından Meclis Komisyonu önerisini reddettiğini de biliyoruz.

        O gün aramızdaki asker, polis, sivil yüzlerce insan da belki biliyordu. Onlar artık yaşamıyor. Ankara katliamlarında, yeniden başlayan “savaş süreci”nde aramızdan aldılar.

        O komisyon kurulsa belki bugün dünyaya söyleyecek daha doğru şeyler bulabilirdi Türkiye. Paris, Brüksel gibi katliam sorumlularının Türkiye’den giriş çıkışı veya şimdi yapılan açıklamayla sınır dışı edilişi, kayıp canlı bombalar, Sultanahmet, İstiklal katliamları üzerine de.

        ***

        Refleks”, Meclis’te “Işid Musul’a, Musul Konsolosloğumuza yaklaşıyor” diye yapılan uyarıyı da “hadi oradan, yalan” diye reddedip konuşulmasını bile engellemişti.

        Işid Musul Konsolosluğu’na yaklaşmak ne kelime, kucaklaştı!

        Konsolosluk, içindekilerle birlikte, Ankara’dan gelen “mukavemetsiz teslim edin” çağrısına teslim oldu!

        Oysa takipteyken Işid’i rehin aldığı astsubay, “Mukavemetsiz teslim olup TC ve TSK itibarını zedeledi” diye ordudan atıldı.

        Bunu uzman çavuşları toplayıp “Biz başız siz .öt, köle” diyen komutanın da, Güneydoğu’da yaralandıktan sonra platinlenmiş ayağı üzerinde esaslı duramayan gaziyi tekmeleyenin de, esas duruştaki astını darp edenin de terfi edişinden, mağdur ve mazlumların ise susturuluşundan da bilirsiniz!

        ***

        Mağdur isyanıyla iktidara gelmiş bir parti; mağruru, kibri, otoriteyi böyle benimsemiş olmaktan, buna teslimiyetten öyle muzdarip ki…

        Başka “ızdırap” duymakta zorlanıyor.

        Refleks; kanka işadamını, dost vakfı, havuzcuları, otoriteyi temsileden “üstler ve üsttekiler”i kollarken…

        Bir çocuğun sessizliğini de,, öldürülen onca kadının sesini de, işyerinde bir yılda katledilen 1700 işçinin, işsiz öğretmenlerin, sıkışmışlıktan intihar eden işçi, memur ve askerlerin son nefesini de pek duyamıyor.

        Sadece kendi sesini dinleyip öteki seslerden nefret ederek yine iktidar olabilirsiniz elbet…

        Ama bir babanın oğluna dediği gibi, “Ben sana iktidar olamazsın demedim…”

        Diğer Yazılar