Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Öyle, hakikaten öyle. “Biz” ikiyüzlülüğe hiç gelemeyiz.

        Her şeyimiz “tek” ya, yüzümüz de tektir “bizim.”

        ***

        Dışişleri Bakanı, Suriye’de (Rojava’da) YPG ile ortak çalışan ABD askerlerinin YPG armalı üniforma giymesine, “Kabul edilemez, bu ikiyüzlülüktür” dedi.

        Haklı. ABD böyle meselelerde ikiyüzlüdür.

        Özgürlük savaşçısı” ile “terörist” ayrımı yaparken tarih boyu ikiyüzlü olmuş, hasımlarına karşı savaşan “terörizm”e başvursa bile “özgürlük savaşçısı” sayılmış, hasımları ise Nikaragua’daki gibi seçimle işbaşına gelse bile “terörist” ilan edilmiştir.

        Türkiye, tek yüzlüdür ya, ABD’nin o ikiyüzlülüğüne bilfiil iştirakle, Gladio, kontrgerilla gibi yapılarla kirli yüzsüzlüğün derin parçası olmuştur.

        Yıllardır Ortadoğu’da, ABD ve hele Katar, Suudi gazıyla yaptıkları, yapamadıkları, şaşkınlık ve bataklıkları da odur.

        Tamam mı, Sayın Bakan!

        ***

        Epey yazdım, yine yazıyorum:

        Madem YPG-PYD “terörist” idi…

        1.Süleyman Şah Türbesi menkullerini Işid’den kaçırıp gayrimenkulü, “vatan toprağı”nı Işid’e teslim eden “büyük” operasyonda neden YPG-PYD’den eskort ve destek alındı?

        2. Neden “terörist” denenler, tanık (ve tek şehitten sanık) askerlerin ifadesinden aktardığım gibi, tank üzerine bile çıkarak “rehberlik” yaptı, YPG kamyonetleri tankların yanından vızır vızır geçti?

        3. Neden, Işid’den kaçırılan Şah, YPG bölgesine emanet edildi?

        4. Neden Salih Müslim Ankara’da ağırlandı, onca temas oldu?

        5. Neden K. Iraklı Peşmergeler, Türkiye’den geçirilerek Kobani’ye, Işid’e karşı YPG’ye yardıma yollandı?

        6. Neden ABD uçaklarının YPG ile ortak harekât için İncirlik’i kullanmasına izin verildi?

        7. Neden, Şah Operasyonu’nun o arka planını yazdığım halde, bana dava, “YPG desteğini yazmak”tan açılamadı da, gizlilik kararı olmayan soruşturmada “gizliliği ihlal”den açıldı?

        ***

        İlk üç, hatta dört “Neden”, iktidarın pek iyi bildiği gibi, “YPG’nin de Işid’in de terörist olduğu”na dayanmıyor.

        Tersine, PKK saldırıları ile “iktidarın seçim savaşı” yeniden başlayana kadar, YPG’yi “terörist” sayacak sebep bulunamadığını gösteriyor.

        Çok koyu bir ikiyüzlülüğü de.

        ABD’ninki de, Ankara’nınki de!

        5 ve 6’ıncı maddeler tam ikiyüzlülük göstergesi. Çünkü Ankara, onların hepsini “ABD’nin isteğiyle” yaptı.

        Siz ister gönüllü deyin, ister mecburen. İster lütfen yapıldı deyin, ister emren, cebren!

        Hadi şimdi İncirlik’i kapatsa ya Ankara. Alın 90 küsur atom bombasını, çekip gidin, dese ya!

        ***

        Çatışmasızlık”tan onca “şehit”e, onca sivil kaybına, onca “katliam kurbanı”na, onca “etkisiz hale getirilen”e varılan noktada, elbet Suriye sınırı, Kobani (Rojava, YPG-PYD) meselesi çok kilit.

        Kırmızıçizgili devletimiz hem Suriye parçalansın, rejim yıkılsın istedi, hem de sınırda “Kürtler” değil “Sünni Araplar” bulunsun diledi.

        Cevval “Sünni” olarak elde Nusra ile Işid vardı; tam orada da Işid hazırdı.

        Kobani düştü düşecek” bir tespit değildi.

        Nitekim “tespit”in ne kadar yanlış olduğu, kaç yıl önce “Eset’in ömrü yıllarla değil, aylar, hatta haftalarla” diye yapılan tespit gibi balon olduğu anlaşıldı.

        Temenni” ise, Kobani’nin Türkiye’ye taşınmasıyla, bir bakıma hedefe vardı!

        Kobani’nin dünyada kazandığı sempati sonucu PKK’nın da “içeri” taşımasıyla, devletin, iktidarın “elle gelen savaş, bayram” tercihiyle, ülke yine “kesintisiz matem süreci”ne girdi; Kobani Cizre’ye, Nusaybin, Yüksekova’ya taşındı!

        ***

        Doğru, “bizim dışımızdaki herkes” ikiyüzlüdür.

        Bunu “kendimiz”in de aynen öyle olmasından iyi biliyoruz.

        Tek göz, iki yüz!

        GEREKÇELİ TAHRİK!

        Mahkemenin Ceyda Karan-Hikmet Çetinkaya’yı mahkum eden “Charlie Hebdo kararı” gerekçesi, hem tarih yorumu, hem hukuk felsefesi, hem içtihat açısından “Tarihi” metin.

        Tahrikçi” denenler suçlanırken, “tahrik olanlar”ın davranışı (onaylanmıyor elbet) adeta doğal refleks, normal sayılıyor mu sayılmıyor mu Sayın Hakim?

        Tehlike”yi, Maraş (Çorum unutulmuş), Sıvas, Menemen, Malatya Zirve Yayınevi gibi katliamlar, Rahip Santoro Cinayeti gibi vakalarda “tahrike müsait olanı tahrik etmek”le ifade ediyor…

        Bu ülkede dinsel kökenli (mezhepsel de) ani toplumsal reaksiyonlar bize çok yabancı değildir” diyor.

        Katliamlar “ani toplumsal reaksiyon.” Maraş (Çorum) gibi “planlı, örgütlüler” bile. Sanıkları serbest kalmış Zirve gibileri de. Sıvas ise, “Ateist Aziz Nesin’in tahrikleri”ne bağlanıp bitiyor.

        Kitleleri “tahrik” edenler, kendi düşüncelerini, size, bize, ona, şuna aykırı olsa dahi açıklayanlar hep; kitleleri katliama yönelten, örgütleyenler ise ortada yok!

        Gerekçe hakikaten tarihidir.

        Ciddi bir sorunu da şu: O vakit Türkiye Başbakanı’nın “ifade özgürlüğüne saldırıya karşı” Paris’te kolkola yürümesi neydi ki!

        Diğer Yazılar