Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Demokrasi bayramı”nın “bayram” kısmı çok önemli ama “demokrasi” kısmı da çok yaralı. Bu felaket travmasından hakiki, hakkaniyetli bir çıkış lazım.

        Bunun üslubu, yöntemi, ufku, verdiği umutlar hakikaten muhteşem, bambaşka bir şey olabilir(di), olmalı ama olamıyor bir türlü!

        Çünkü sadece “muzaffer” olmamızla açıklanacak bir şey değil.

        Bayram”, tamam haklıdır, “zafer”e dairdir; “tankın üstüne çıkmak” tarihidir…

        Demokrasi” ise, aynı zamanda acılara, yaralara, yarılmalara, kırılmalara, kırgınlıklara, yanlışlara, sorumluluklara, ortak hayatımıza, hukuka, hakkaniyete, hakikate, adalete de dairdir!

        Misal, S. Arabistan da neden sonra “bayram”ı kutladı, ama haliyle “demokrasi” demedi?

        ***

        O yüzden, hepimiz bir yana, iktidar ve Genelkurmay da sadece “muzaffer” değiller.

        Darbecinin darbeci olması”nın, gözü dönmüşlüğünün, merhametsizliğinin, kendilerini hedef almasının, karakterinin-karaktersizliğinin sorumlusu elbet onlar değil, hatta bir direncin önemli aktörleri ama “darbecinin darbeye teşebbüs edebilir hale gelmesi”nin, o gece olan bitenin; hepsi bir yana, bunca senedir onca askerin (ve iddiaya göre onca yargıç, polis, bürokratın) yerleşmesinin sorumlusu da mı değiller?

        ***

        Dünkü gibi bir “askeri ayrıntı” hatırlatayım yine.

        Bunları “küçük, önemsiz” sayılan vakalar ve insan hayatlarının bir gün “önemli ders” olarak kayıtta kalması için de yazıyorum.

        Astbubay Özgür Örs, hudut karakolunda Işid trafiği kovalarken Işid’e esir düşmüş, rehin alınmıştı. 2015 başı. Başbabakan Davutoğlu’nun müjdesiyle “yurda getirildi.” Sonra da ordudan atıldı.

        Gerekçe” şuydu:

        Terör örgütüne mukavemetsiz teslim olmak; örgüt propagandasına vesile olarak, TSK ve TC’nin itibarını zedelemek.”

        Buyrun, şimdi bu gerekçeli kararı bir hatırlayın!

        ***

        90 kuruşluk yumurta kırdıran astsubayın 6 ay hapse, bir tane eleştirel tweet atanın işsizliğe, hakarete maruz kalınca şikayette bulunan uzman çavuşun oda hapsine gittiği titiz, sıkı, kuş uçurmaz “Disiplin”den söz ediyoruz.

        Lakin bırakın ırak birlikleri, önceki Cumhurbaşkanı yaverinden şimdikine; Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’ndan üst komutanların karargah subaylarına, Milli Savunma Bakanı’nın yanı başına, AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın kardeşine kadar, sızmış, terfi-tayin edilmiş, bir de oralarda plan yapmış “darbeciler” var!

        Elbet esas “hırsız” ortada Nasrettin Hoca, ama bu da fıkra değil. Kabahatin bir kısmı da senin!

        ***

        3 bin asker, 9 bin polis, 3 bin hakim ve savcı, 150 Yüksek Yargı mensubu, 250 mülki amir, Başbakanlık’ta 250 çalışan, Diyanet’te 300 kişi, Milli Eğitim’de 15 bin kişi, üniversiteler, yok MİT’te şu kadar personel…

        Toplam 346 general vardı TSK’da; şimdilik bile üçte biri “darbeci” olarak önümüzde. Albay, yarbay, binbaşı oranını bilmiyorum!

        14 yıllık “darbe hedefi, darbe karşıtı, askeri vesayeti sona erdirmiş” bir iktidardan söz ediyoruz.

        Bunun 2002-2007 arasını, bana göre hakikaten “darbe tehditleri” ile geçirdi. 2007’den 2013 sonuna kadar, bir Genelkurmay Başkanı, çok sayıda Kuvvet ve ordu komutanı dahil, “Ergenekon, Balyoz vs. darbecileri”ne suçlama, savcılık etme, davalar, mahkumiyet, hapisle geçirdi.

        2013 sonundan beri de, “önceki darbecilere kumpas yapmış asıl darbeciler”le geçiriyorduk ki…

        Hakikaten “organize, silahlı, kim olduklarını önemsemeden millete, Meclis’e, Cumhurbaşkanlığına ateş açan darbeciler” çıktı ortaya. Hem de Cumhurbaşkanı’nın, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının yanı başından, komutanları rehin alacak, düğünden kaçıracak kadar!

        ***

        Bir terör örgütünün rehin aldığı Astsubay”ın “TC ve TSK’nın itibarını zedelemek”le suçlanıp ordudan atıldığı devletiniz, hükümetiniz, Genelkurmayınız varsa…

        Hiç birimiz sormasak bile, babası açlığa atılırken yeni doğmuş olan bebek ileride sorar, “Bu ne” diye!

        14 yıl iktidar, onca Genelkurmay Başkanı ve şunca “darbeci.”

        Sadece ordu değil; yargı, Emniyet, bürokrasi!

        Hepsini oralara birileri getirdi, götürdü, tayin-terfi ettirdi, oturttu, yetkiledi.

        Yine söylüyorum; silahını çekmiş olanlar bir yana, hepsini, özellikle sivilleri ne biz ne başkası kafadan suçlayabilir. Hakikat ve hukuk konuşana kadar. Ancak tablo bu!

        ***

        Bu hakikati sadece “bayram”dan, imandan, idamdan bekleyemeyiz. Bu, “demokrasi ve hukuk”a dair bir hakikattir.

        Sadece bayramın değil; hatasını, sorumluluğunu, özeleştiri gereğini düşünen, sorgulayan, bilen, milletle paylaşan, gereğini yapan ve olan bitende hiç sorumluluğu olmayan milyonlarca insana, milyon milyonlarca çocuğa hiç olmazsa adil, demokratik, özgür, herkesin saygı gördüğü bir gelecek vaat edebilenlerin işidir!

        ***

        Ne diyordu “darbeci askerler”, aralarındaki ilk “bayram” mesajlaşmalarda:

        Filanca İTAT etti; şu da İTAAT ediyor.”

        Mesele budur işte:

        İTAAT zihniyeti” karşısına, bambaşka türden olsa da yine “İTAAT-BİAT” koyamazsınız!

        O belki başka bir “bayram” olur ama “demokrasi” değil!

        O yüzden…

        Darbeye Hayır; Demokrasiye, Barışa, Adalete Evet!

        Darbeye Zerresine, Kenarına, Köşesine Kadar Hayır; ama kim olursa olsun, düşman da olsa, hain de olsa, katil de olsa bir ölünün defin işlemini yapmayayarak esas ailesini, çoluk çocuğunu dahi cezalandıran bir merhametsizliğe, insafsızlığa da hayır!

        Darbeci hıyanet”e zaten hayır…

        Ancak, defin cezası biçen diyanete de hayır!

        ***

        Darp’ı yenmeyi öğrendik fakat Sulh’u öğrenemiyoruz!

        Onu da çok istemiyoruz belki!

        Diğer Yazılar