Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “AĞACA bakarken ormanda kaybolabilir, ormana bakarken ağaca toslayabilirsiniz” diyorum ya... Bugün bir “ağaç”a bakarak yürüyeyim.

        ***

        “Örnek kişi” Basri Aktepe. Bugün “FETÖ’den tutuklu” ama “dün” de var. Kendisi, yakınları, onu suçlayanlar bağışlasın; yazacağım şahsi bir şey değil:

        1. Polis Akademisi’ni bitirip 1990’da devlet bursuyla ABD’ye gitmiş.

        2. FBI Akademisi mezunu olarak dönmüş, Emniyet İstihbarat Bilgi İşlem Müdürü yapılmış.

        3. Kentleri kamerayla izlemek üzere 1998’de içinde bulunduğu özel ekiple MOBESE kurulmuş; teknik adıyla Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu; onun deyişiyle, B kendisi olmak üzere, 6 istihbaratçının baş harfleriyle!

        4. 1999’daki “Gülen Raporu”nda adı 15’inci sırada gösterilmiş; 2002’de “Cemaat soruşturması” yürüten bir polis müdürü onun adını da vermiş.

        (Parantez açıyorum: Henüz AKP iktidarı yok. Bir “örgütlenme” varsa, daha önce. İktidarın bugünkü deyişiyle “40 yıllık sinsi süreç” çoktan başlamış. Ve o da en kritik yer İstihbarat’ta, kamera başında, onca teknik ekipman ve FBI eğitimiyle... Örgütlenmede yoksa zaten bugün de başka bir şey! Ancak doğru-yanlış, adı AKP’den önce “Cemaatçi” diye işaretli. İftira da olabilir istihbarat da!)

        5. “Millet iradesi”yle iktidar AK Parti; Aktepe’yi, herhalde donanımını dikkate alıp meşhur TİB’in, MİT ve Jandarma telefon dinlemelerini de merkezde toplayan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kurulmasında görevlendirmiş.

        6. 2006’da Başbakan tarafından TİB Teknik Daire Başkanı yapılmış.

        7. İşte o daire ve TİB; bugün “kumpas” denen Ergenekon, Balyoz vakalarında başrol almış; Dink Suikastı ve Zirve Katliamı takibinde de!

        8. Aktepe ve arkadaşlarının yaptığı doğru veya kumpas işler sonucu, AK Parti de hasımlarını yenmiş, TSK vesayetini kaldırmış, seçimleri büyük çoğunlukla kazanmış, cumhurbaşkanlığı almış, referandumdan çıkmış; TSK, Emniyet, bürokrasi, piyasa, medyada otorite kurmuş.

        9. Evet ama yetmemiş; 2011’de Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı da MİT’e devredilmiş; MİT-ETİ Başkanlığı olmuş; bilin bakalım başına kim getirilmiş: AK Parti tarafından Aktepe!

        10. Tarih hızlı akıyor; iktidarın 10’uncu yılı 2012’de Aktepe, Başbakan ofisi de dahil, “böcekler”i bulan MİT ekibinin başındaymış.

        11. Gelmişiz 17-25 Aralık sonrasına; Aktepe AK Parti iktidarında Aktif olmaktan alınıp kızağa çekilmiş. Ama kızak, kazık değil; gözaltı yok, tutukluluk, mahkûmiyet yok. Belli ki “Cemaatçilik” meselesi olsa da!

        12. Darbe saldırısı ardından, Aktepe de, AK Parti iktidarına (belki “Hizmet”e de) 11 yıl net hizmet ettikten sonra, artık kim kimi ne kadar kullanmışsa, “FETÖ’cü, hain, terörist, darbeci” zanlısı.

        ***

        Bakın ben ne suç yazdım, ne masumiyet! Bunları bilemem.

        Ama “ağaca bakarak, kaybolmadan ormana da bakmak” isterseniz, gördüğünüz bu tekil hikâye aslında çok karakterli bir orman-roman, çok aktörlü bir dizi film!

        İktidar veya yargı şimdi bu “ağaç”ın zehirli olduğunu iddia ederken; “ağaç” da iddia ediyor ki: “Masumum. Onlara değil, böcek bulmacasına, size hizmet ettim. Aynı ormandaydık.”

        ***

        Gönlünüz, fikriniz kimle olursa olsun; bu ciddi mesele.

        “40 yıllık sinsi örgütlenme” diye teşhis koyduğunuz bir yapı varsa, 17-25 Aralık milat deyip kendinizi sıyırdıktan sonra, bu kez sıradan insanların da önüne 40 yıllık hesap koyuyorsanız, o hesaba dahil olursunuz!

        Ciddi problemimiz, sadece bu yapının iktidar ve devleti kullanması değil; iktidar ve devletin de onları, en kritik yer ve zamanlarda kullanması.

        Bu kişilerden açık darbeci, kumpasçı, örgütçüler dışındakiler de suçluysa, iktidar en az onlar kadar zanlı olur!

        Bunca şeyden sonra iktidarın masumiyetine varabiliyorsak; binlerce kişinin de masumiyetine varırız o vakit! Hele, teğet bile geçmemiş olanlar veya hayatta başka dertleri olmuşlar da dahil, bir torbaya atılıp harcanmakta, kazınmakta, hesabı görülmekte, hayatıyla haysiyetiyle oynanmakta, çoluk çocuğuna kadar damgalanmakta olan onca insan işte!

        ***

        İktidarın “hısım-hasım paradoksu” esasen dünya siyaset tarihine geçip örnek vaka diye ele alınacak cinsten. Çünkü her hasmın ardında öyle böyle bir hısımlık süreci var.

        10-11 yıl hısım olduğun “Cemaat-FETÖ” en şiddetli hasmın olmuş... On binlerce insanı suçlarken, sen ne kadar masum olabilirsin?

        Millete, analara en hayati vaadin, “asla geri dönülemez” denen “çözüm-barış süreci”nde resmen temas kurduğun örgütle teması var diye şimdi binlerce öğretmeni, belediyeleri, yazarları, gazetecileri suçlu ilan ediyorsun... Sen ne kadar masum olabilirsin o zaman?

        O temaslarını “sabote” için MİT Müsteşarı’nı hedef almış “Cemaatçi polis ve yargı”yı da ilk darbe teşebbüsüyle suçlamışsın üstelik!

        PYD’den yardım alıp Şah Operasyonu yapmış, türbe taşımış, onlara ABD desteği için İncirlik, Peşmerge yardımı için sınır açmışsın... Tamam ısrarla “Onlar terörist” diyorsun da...

        Böyle bir paradoks ile kaotik tarih varsa; Özdemir Asaf dizesiyle “Bütün renkler hızla kirleniyor”sa, hadi “birincilik” olmasın, bir mansiyon dahi düşmez mi “beyaz”a!

        Birkaç yıl önce “Artık Çetin Altanlar’ı mahkemede, hapiste süründüren düzen yok” denmiş; bugün “Ahmet-Mehmet Altanlar’ı içeri atan bir düzen” varsa, “Ama bakın Çetin Altan hapiste değil” mi diyeceğiz!

        Not: Umutlu bir bayram dilerim.

        Diğer Yazılar