Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bayramda en dikkat çekici bayramlaşmalardan, helalleşmelerden birini “AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar” yapmış olmalı.

        On binlerce kamu görevlisinin, öğretmenin, akademisyenin gözaltına alındığı, hemen açığa alındığı, hemen işten atıldığı, “sendikalı” öğretmenlerin neredeyse tümünün “terörist” sayıldığı, yüzden fazla gazetecinin, yazarın kelepçelendiği bir ülkede “beklenen bir müjde”yi verdi:

        Yok, öyle tam teşekküllü demokrasi müjdesi değil; çünkü bu ülkede gazetecileri ihbar edip ezmek isteyen gazeteciler, (Evrensel gibi) gazeteleri hedef gösteren gazeteler de var.

        Onun müjdesi şu:

        “Komisyonlar kurulacak. Hatalardan geri dönülecek. Birbirini haksız yere Fetöcü diye suçlayan da cezalandırılacak!”

        ***

        Bunun manası şu mu:

        Bu kadar insanın en azından bir kısmı, aceleyle, delilsiz, kanıtsız, yanlış istihbarat, iddia, ihbarla; iftirayla, keyfi olarak işinden, aşından, kıdeminden, kariyerinden, haklarından, özgürlüklerinden, hayatından, çoluk çocuğuyla birlikte haysiyetinden edilmiş olabilir…

        Ancak komisyonlar kurulacak…

        Hatalardan geri dönülecek!

        ***

        Elbette devleti, milleti, Meclis’i bir darbe saldırısı yaşamış “olağanüstü” bir ülkede “hal” de tuhaf olabilir.

        Ancak darbeyi bir gecede ezen “demokrasi” kendini korumak için bir demokrasinin gücüne, güvenine, inancına, adaletine, hukukuna, özgürlüklerine sarılmak yerine; neredeyse 36 yıl önceki bir başka darbenin hukukuna, kültürüne, araçlarına sarılıyorsa, onu onarmaya “komisyonlar” yetmez!

        Kimi açık darbeci, işbirlikçi, örgütçü yanında; sizin de en az 10 yıl boyu bir “cemaat”le işbirliğiniz sırasında şurada burada bir göreve gelmiş olan mütevazı kişileri, hatta o ağın yanına bile gelmemişleri… Bu arada, ona değmiş buna değmemiş diyerek, tüm “farklı” olanları temizliyorsanız… “3 bin militanı var” deyip durduğunuz bir PKK’ya bir anda “10 bin öğretmen üye” yazıyorsanız…

        Bu “hata”dan öte değil midir?

        Bu herhangi bir demokrasinin, hukuk devletinin “delilden suça gitmek” ilkesinin tam tersine, “suçla damgalayıp sonra suçsuzluğu ispatı komisyona, mahkemeye, yıllara havale etmek”tir.

        ***

        Darbe saldırısı bir gece vakti bu ülkeyi yaralamış olabilir; ama “siz bizim sakalımızı kestiniz, eskisinden daha gür çıkacak” diyebilen bir demokrasimiz olabilirdi…

        Oysa “Demoklesimiz” tutup demokrasinin parmaklarını, hatta elini, bazen kolundan bir parça kesiyor, ruhunu kurutuyor!

        Bu kadar çok “kandırılmış”, bu kadar çok “yanlış” yapmış, bu kadar çok “hata”ya düşmüş bir iktidar, demokrasi adına Meclis’i, temel hak ve özgürlükleri, hukuk devletini, ifade, basın ve eleştiri özgürlüklerini referans almalıydı; sadece kendini ve “komisyonlar”ı değil.

        AKP’li ya da değil, milyonlarca insan “bu kadar çok hata”nın ardından yapılanların “hatasız” olduğunu nasıl anlayacak?

        Bu “hatalar tarihi” veya “hatalı tarih”in şu evresinde yapılanların “hatasızlığı” nasıl garanti olacak?

        Hangi hukuksal denetimle, hangi Meclis denetimiyle; hangi özgür vebağımsız gazetecilik, haber, yorum, eleştiri denetimiyle?

        ***

        Hotar, hitap ettiği kitleye iki de soru sormuş; siz de isterseniz kendinize sorun:

        1. Bugüne kadar AK Parti’de bir hukuksuzluk olduğunu gördünüz mü?

        2. Bile bile yanlış yaptıklarını gördünüz mü?

        9 yıl önce “darbecilere karşı” Emniyet, polis, bürokrasi ve partide işbirliği yapılıp hep birlikte “askeri vesayeti kaldırmak”la övünülen bir “cemaat”in “askeri darbe saldırısı”na maruz kalmış ve 9 yıl önceki “darbeciler”e esas bu “darbeciler”in kumpas yaptığını ifade eden ve 15 Temmuz Darbe Saldırısı dolayısıyla “askeri vesayet”i bir daha sona erdiren bir iktidardan geliyor bu sorular?

        Tamam, hepimiz yanılabiliriz, yanılıyoruz da…

        Ama hem 14 yıl devlet-hükümet sorumluluğu üstlenip hem de sık sık ve çok hayati konularda yanıldığımızı kabul etmiyorsak…

        Bize yanlışlarımızı, hatalarımızı söyleyebilecek her sesi “Sustur o sesi Türkiye” diye eziyorsak, nasıl olacak? Kim söyleyecek bunları?

        Putin mi, Esad mı, Netanyahu mu, Çözüm Süreci mi, Şah Fırat mı, AB süreci mi?

        ***

        “AK Parti Genel Başkan Yardımcısı” o konuşmada sıkı bir “Fetö” tarifi de yapmış:

        “Hele hele dışa bağlı, kukla olmuş, salya sümük ağlayan, hiçbir kutsalı olmayan bir insan müsveddesine inananlar…”

        Sayın Hotar’ın izniyle bir soru da ben ekleyeyim:

        Tarifteki bütün bu özellikler 17 Aralık 2013’ten sonra mı meydana geldi?

        Hiçbir konuda bile bile yanılmış, yanlışlar yapmış olamaz mısınız?

        Diğer Yazılar