Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yine öykündü medya:

        Almanya’da ne güzel kupa töreni…

        Bizde karanlık, şiddet, nefret!

        Hani futbol futboldan ibaret değil idi?

        Belki sizin yüzünüzden de böyle!

        ***

        Başbakan kızdı:

        Yenilgiyi de kabulleneceksin. Katlanmayı bileceksin. Sadece bayan ve çocuklu maçlarda bile küfür gırla.

        Hani futbol futboldan ibaret değil idi?

        Belki sizlerin yüzünden de böyle!

        ***

        Siporcunun zeki, çevik ve ahlaksını seven herkes;efendiler, beyler, muhafazakârlar, cumhuriyetçiler olayları esefle karşıladı.

        Hani futbol futboldan ibaret değil idi?

        Belki sizin, bizim, onların yüzünden de böyle!

        ***

        Almanlara tapmayın; buluttan nem kapmayın!

        Nihayetinde 60 küsur yıl önce “öteki”ni, Yahudileri, Romanları, engelli-özürlü çocukları topluca katleden çıldırma haliydi.

        Yine ırkçısı, neo-nazisi, neo-mazisi mevcut.

        Ama öyle böyle, gönüllü veya zorla; “ötekinden nefret”i ruhundan sökmeye çalışan bir 60-70 yıl da geçti. Herkes değilse de, devlet, sistem, insanların ciddi kısmı buna meyletti.

        Suçlarından ötürü resmen özür diledi; benzer suçları lanetleyen bir hukuk ve kültüre ulaşmaya uğraşıldı.

        ***

        Futbol da futboldan ibaret değilse…

        Biraz hayat gibiyse…

        Al sana hayat, al sana stat!

        Ötekinden nefret; linç kültürü; katliam, alev alev yakma sabıkası…

        Bazen etnik, dini, mezhepsel kimlik diye tutuşur…

        Bazen üstündeki forma rengine yapışır!

        ***

        Sözde aklı başında gazeteci; şampiyonluğu da aynen seçimler gibi, 500 küsur yıllık Fetih ile sunarsan…

        Kimileri de ruhunu, toprağını gaza, bibere teslim etmek istemeyebilir!

        Şiddetten şikayetçi futbol aristokrasisinin bir kısmı “İsviçre maçı”ndan kalma…

        Bir kısmı, şikeyi, teşviki, tehdidi, oyuncu dövmeyi, ırkçı küfrü, bereleri, nereleri mazur veya hoş gören; örten, dürten, köpürten maçoluk gezegeninin efendileri!

        ***

        Burada tarihin önemli kısmı başkasının topraklarındaki zaferlerle anlatılır…

        Başka halkları ezip geçmişsen muhteşem tarih olur; senin toprakların ezilirkenki öfken, isyanın onlara hak görülmez.

        Herkes kendine göre bir alttaki, aşağıdaki, aşağılayacak öteki arayıp durur.

        Kendinin ezilmişliğine, tüm ezilenlerin mümkün kardeşliğine asla bakmaz…

        Ya dininden, ya dilinden, mezhebinden, kılığından, ya terinden-alın terinden, rütbesinden, cinsiyetinden, kimliğinden; ötekini böcek gibi gördükçe yüceldiğini zanneder.

        ***

        Futbol ne ki…

        Öpüp başınıza koyun!

        Her gün aklını, kalbini, hatırasını, öfkesini, kırılmışlığını, işini gücünü, çoluğunu çocuğunu şiddetle doldurduğunuz bunca insan yine de futbol sevgisiyle dengelemeye çalışıyor her an zıvanadan çıkma potansiyelini.

        İş yerinde manevi, fiili şiddet uygulayan efendi “vah vah futbolda şiddete” diyor…

        Çalışanını beşer, onar ölüme atabilen “ah ah” diyor…

        Binlerce gence kolluk ve kulluk şiddeti uygulayan sistemin üç kuvvetinin efendileri “tüh tüh” diyor…

        Kendilerine emanet sıvasız evlerin çocuklarını; eğitim zayiatı, sayısız şehit, intihar eden asker yapabilen büyük komutanlar “breh breh” diyor…

        ***

        Futbol futboldan ibaret değilse…

        Futbol biraz da hayat gibiyse…

        O şiddet esas sizin şiddetinizdir!

        Tarihi anlatırken, bugünü aktarırken, geleceği yontarken, kuşak kuşak hırpalarken saçtığınız, maçtığınız, mıçtığınız şiddettir!

        Mum, dibine…

        Devletin “meşru şiddet” görevlileri var. Onlar da kendilerinin maruz kaldığı şiddete öfkeli.

        Biber gazıyla çağ atlatılan polis, amirlerce aşırı ezilmeye tepkisini giderek daha çok duyuruyor. Uzman jandarma emekli derneği açlık grevine başladı. Uzman çavuşlar atılan, ezilen, intihara sürüklenen hayatlarını duyurmaya seferber. 200 bin astsubay ve emeklisi çoktan “pes artık” dedi.

        Hep diyorum… Onu da vurur, seni de vurur!

        Bir de eğitim neferleri: Öğretmenler de atamalar için salı günü mitingde.

        Hay Allah; futboldaki bu şiddet de ne!

        Futbolu sevebilirsiniz…

        Bir Manchester City-QPR maçını seyretsen; 90 artı 5’i görsen; sen de başka türlü sevebilirsin futbolu. Bastıran ama atamayan, uzatmaya yenik giren, ama maç bitmeden tükenmeyen bir şampiyon ile küme düşmemek için direnen, 10 kişiyle 2-1 öne geçen bir takımı.

        Aguero’nun son saniyede, önce orta saha imişçesine asist yapıp sonra o topa koşup santrafor olarak, saliseleri kovalayarak yaptığı goldeki inadı sevebilirsin.

        Saniyelerle gidip gelen maçı bir üzülüp bir sevinerek, iki ayrı statta sakince yaşayabilen iki Manchester seyircisiyle olmak isteyebilirsin.

        Ya da dünyanın en çarpıcı futbol mucizelerinden birini yaratıp son 10 maçının 7’sini kazanarak, düştü denen ligde kalan Wigan’ı. Bak, Akhisar’ı da sevebilirsin. İzmir’in eskilerine, Vestel’in Manisa’sına nazire; üç yılda iki lig atlayan köfte, zeytin, zeytinyağı Ege’sini.

        Paris St. Germain’in parasına inat, yine son saniye mucizesi yaratan Montpellier’yi de mesela.

        Gencecik kadrosuyla iki yıldır Bayern’i geçen Dortmund da olabilir.

        Futbolu bir de, ille büyüklük taslamadan, ötekilere de saygı duyarak seversen; takımını da başka türlü sevebilirsin belki!

        Diğer Yazılar