Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Memlekette hukuk birikemedi…

        Adalet birikemedi…

        Belli ki, hepsinin temeli vicdan birikemedi.

        Fakat o kadar da yoksulluk yok:

        Kin, nefret, fesatlık, fitne birikimi yerinde.

        ***

        Diğerlerinin birikmesi için “kişilik” şarttır belki…

        Lakin öteki birikimlerin büyümesi için bir “kimlik” yetiyor.

        Kimliğini göstermen için kimliğini göstermen de gerekmiyor…

        Ötekinin kimliğini göster, yeter.

        Kendini tanımlaman gerekmiyor; kendinle övün.

        Ötekini tanımlaman yetiyor; ötekiyle nefretini büyüt.

        ***

        Ne gariptir ki…

        Nice gururun, milli yahut dini haslet diye sıralananın, baş değilse de bir köşesinde, mutlaka “ötekine, başkasına, farklı olan; kimliği, inancı bizimkinden olmayana da saygı, hoşgörü” mevcut…

        İnsan sevgisi, insana kıymet, ölülere rahmet” hep mevcut.

        Lakin…

        Kin, nefret, fesat, fitne başım üstüne!

        ***

        Elbet “bize has” filan değil.

        Tarih epeyce de kin kusmuğudur.

        Fitne kanalizasyonudur.

        Nefret mezbahasıdır.

        Ki tarih, tarih olmakla kalmaz; bugünü de yarını da öyle zehirler.

        Bir Nazi benzeri, çok farklı bir kültürde, de ki Ruanda’da da, imkanlar dahilinde, gaz değilse dahi, satırı kapar.

        Birbirini “barbarlıkla” suçlayan kültürler, inançlar, aidiyetler, milliyetler; kendi canavarını da kendi geçmemiş geçmişinde taşıyıp durur.

        Öyle koyulaşır ki…

        Ötekini bulamazsa, kardeşini bile vurur.

        ***

        Sürüleşen, sürüklenen ve sürükleyen nefret kitleleri” dışında; bunlara “akıl, sağduyu, medeniyet filan” telkin eden nice yontulmuş kafanın da sık sık vardığı durak, kin-nefret birikimine yeni sermaye yatırıp büyük hissedar olmak; faizini, kârını yutmaktır.

        Kin, nefret piyasası iyi iş yapar.

        Bilgi, akıl, vicdan, hukuk ve adalet gibi “verimsiz” birikimler yerine…

        Onlardan tasarruf edip irinli nemasını, kanlı mamasını büyütür.

        ***

        O yüzden, memleketin birinde…

        Çürümüş bir imparatorluğa karşı kurulmuş taze bir cumhuriyet bile; berikini reddederken, kimi karanlığı miras almaktan gocunmamış…

        Birbiriyle çatışan nice cumhuriyetçi, muhafazakâr, milliyetçi, ulusalcı; gün geldi mi, aynı nefretlerde buluşmaktan utanmamıştır.

        Nefret de bir ideolojidir…

        Ama çeşitli ideolojilerin içinde beslenen, besleyen; onlarca belirlendiği kadar onları da belirleyen “üstün ideoloji” olmalı!

        Üstünlükle, hakimiyetle; sadece aidiyetle değil, başkasını da kendine ait sanmakla beslenen bir mağrurluk, duruma göre cellatlık ideolojisi.

        Yoksa…

        Değiştir coğrafyayı, değiştir memleketi, değiştir nefreti…

        Buranın mağruru, başka bir memleketin nefret kusmukları, faşizan muslukları, kin yalakları karşısında mazlumdur…

        Ve çoğu da, bir mazlum neyi savunursa, o an onu savunur; neye sığınırsa, ona sığınır:

        Hak, hukuk, özgürlük, adalet, hoşgörü, kimliğine saygı, çocuklarına da ölülerine de itibar!

        Ezilenin, hor görülenin, aşağılanın tepkisini verir.

        Ve titreyip kendine geldiğinde, benzer bir nefreti, aşağılamayı başkasına reva görmekte bir yamukluk, bir kalleşlik bulmaz!

        ***

        O yüzden, canlılar yetmiyor; birbirinin ölüsü, ötekinin evladı üstüne de basıyor nefret kıtaları.

        Kadınlar, çocuklar, gencecik ömürler, vakitsiz toprak ile ebedi taşlar…

        Hepi nefretten nasibini alıyor.

        Cennet bir vatanda, mekânlar elbet cennet olsun da, cehennemi bir felaketin büyüttüğü, tabutları üst üste yığmış, nice evladı adeta tükenmez bir kefene sarmış, “memleket içinde memleket, Vakitsiz Kabristan”ı dahi nefretle eziyorlar.

        Aynı toprağa düşmüş ölüler bile, ebedi uykuya değil, ezeli kini beslemeye gömülüyor.

        Nefret hiç olmazsa o sessiz anda öleceğine…

        Ölüm gümbür gümbür nefretleşiyor!

        Diğer Yazılar